Yaşamın yönetimi
Michel Foucault, modern devletin nasıl işlediğini anlatırken bir kavram ortaya atmıştı: Biyoiktidar. Bu kavram, devletin artık yalnızca ‘Yasak koyan’ veya ‘Cezalandıran’ bir güç olmadığını; aynı zamanda yaşamın kendisini düzenleyen, kimlerin nasıl yaşaması gerektiğine karar veren bir mekanizmaya dönüştüğünü anlatır. Foucault’ya göre eski iktidar biçimleri ‘Öldürme veya yaşatmaya izin verme’ hakkına dayanıyordu. Modern iktidar ise bunun tersini yapar: ‘Yaşatmak ve ölmeye bırakmak’. Yani artık kimseyi doğrudan öldürmez ama hangi yaşamların korunmaya, hangilerinin dışlanmaya değer olduğuna karar verir. Gündemimize giren 11. yargı paketi de hukukun giderek daha fazla ‘ahlak’ ve ‘değerler’ diliyle konuşmaya başladığını, yasaların da toplumu ‘terbiye etme’, belirli yaşam biçimlerini ‘makbul’ kılma aracı haline dönüştürüldüğünü gösteriyor. Devlet, artık sadece güvenliği değil, yaşam tarzını, bedeni ve arzuyu da düzenliyor. Hukuk, toplumsal hayatın sınırlarını çizmekle kalmıyor; ‘normal’ davranış kalıplarını tanımlayarak toplumun ahlak rejimini belirliyor. Böylece hukuk, bir ‘yaşam mühendisliği’ aracına dönüşüyor.
Foucault’nun Cinselliğin Tarihi adlı çalışmasında söylediği........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar