menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Balığı olmayan deniz

31 37
05.10.2025

Diğer

05 Ekim 2025

Marmara, salya sümük ağlıyor.

Ölümüne sadece kendisi ağlayan kimsesiz, zavallı bir deniz.

Üstü, yine irinli bir sümük benzeri yeşilimsi beyaz bir tabaka ile kaplandı. Bilimsel adı Müsilaj bu belanın. Kalın bir tabaka. Ne ışığı ne de oksijeni alt tarafa salıyor.

Deniz canlıları ne nefes alabiliyor ne de bu yapış yapış sümük içinde hareket edebiliyorlar.

Ölüyorlar yani!.. Bir deniz yok oluyor yani!..

Tek kurtuluş çaresi olarak “hortumlamayı” buldular. Ama bu hortumun bir ucu cebe akmadığı için işi çok ciddiye alacaklarını sanmıyorum.

Bu yok oluşun başlangıç tarihi dün değil. Dünden de eski.

Yaşıma bakıp, bu ölümü ben görmem diye teselli bulmuştum. Görmek nasip olacakmış meğerse.

Müsilaj, özellikle başka haberleri yazamayan gazetelerin boş kalan sütunlarını süslüyor şimdi. Televizyonlarda uzmanlar fikir yarıştırıp duruyorlar. Sanırım ıncığını cıncığını öğrenmişsinizdir bu irinli sümüğün.

Onun için bu konuda bir şey söylemeyeceğim.

Ben, göz göre göre gelen bu ölümün yok ettiklerini anlatmaya çalışacağım.

Biraz gerilere gidelim.

Yani Marmara’nın kanlı canlı, masmavi olduğu günlere.

O zamanların Balıkhane Müdürü Karakin Deveciyan, günde 80 çeşit balık geldiğini tarihe not düşmüş. Hepsi Marmara’nın ya çocuğu ya yolcusu: Barbunya, tekir, levrek, torik, gümüş, istavrit, uskumru, izmarit, kayabalığı, iskorpit, lüfer, kalkan, pisi, dil, kırlangıç, zargana.

Artık çoğu yok! Şimdiki İstanbullular neye benzediklerini bile bilmiyorlar bu balıkların!

Kalanlar ise bitti, bitecek. Sayıları o kadar azaldı ki, balıkçı tablaları mücevher dükkânı vitrinine........

© T24