menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İnsan denen meçhul çözüldü: Algoritmaların sırrı

24 6
previous day

Diğer

23 Aralık 2025

Felsefenin birinci emrini hatırlayacaksınız: “Kendini tanı!”

İlk bakışta tuhaf bir emir bu: Bir insanın kendisine en yakın olan varlığı – kendisini-- tanımasından daha doğal (ve kolay) ne olabilir değil mi?

Oysa, biliyoruz ki, insanların çoğunluğu kendisini hiç tanımaz. Yerini ve haddini bilmez. İçindeki özgün kişiyle baş başa kalmaktan korkar, hatta kaçar ondan. Verilen ezberlerle yetinir.

Kendisinin zır cahilidir.

Felsefe, belki de bu cehalete meydan okumak için ortaya çıkmıştır. Bu yüzden olacak fazla ilerlememiştir: Ben kimim, burası neresi, bütün bunların bir anlamı var mı, varsa nedir?

Bütün bunların cevapları insanın kendisini tanımasından geçer.

Günümüzde özellikle psikoloji bilimi bu açıdan felsefenin yanında koşmuştur. Kitapçı rafları insanlara kendilerini tanıyacaklarını öğretmeyi vaadeden kitaplarla doludur.

Kitap sayısına ve çeşidine bakılacak olursa kafalar hayli karışıktır.

Bu tanıma uğraşı, elbette biyoloji, antropoloji ve tıp gibi bilimsel alanlardan da yardım alacaktır. Çünkü farazi değil, Homo Sapiens’ten söz ediyoruz.

Homo Sapiens somuttur. Olanakları, değişimleri ve sınırları vardır. Her şeyi yapamaz. Neyi yapamayacağını öğrenmek de kendini tanımanın konularından birisidir. Teknoloji tarihi, bu sınırlamaları keşfetme ve aşma çabası olarak da okunabilir: Şu kadar uzağı işitebilirsin, şu kadar ırağı görebilirsin gibi….

Yeni teknolojiler çıkar, Homo Sapiens zaman içinde bunlara uyum gösterir.

Türkçe ve İngilizce kitap olarak da çıkan Dijital Tufan adlı bilimsel denememde de anlattığım gibi, son dönemde devrim evrimi geçti. İnsan, eskiden göremeyeceklerini görmeye, duyamayacaklarını duymaya başladı.

Ortaya “Homo super communicatus” çıktı.........

© T24