Diğer

T24 Haftalık Yazarı

21 Ocak 2024

Acayip sıkıntılı, karabasanla dolu bir hafta geçirdim. Dün sabah gözümü -artık nasıl bir rüya gördümse- "bordro mahkûmu" haykırışıyla açtım. Kendi sesimdi. Kan ter içindeydim. Sonra epey güldüm, nasıl bir bilinçaltı diye. Ne alakam olur bordro mahkûmluğuyla benim, 10 bin liralık bir SSK emeklisiyim bugüne bugün. Konu SSK-BAĞKUR emeklilerinin tatsız, can sıkıcı durumu değil merak etmeyin. Ben şu bordro mahkûmluğuna takmış durumdayım. Bu sözü en son ne zaman duydum diye düşünmeye başladım. Benim çocukluğumda vergiler kaynakta kesildiği için memurlara böyle denirdi. Artık vergi tabana öyle bir sıvandı ki, alt kattakilerin hepsi eşit! Önce Tuğrul'u aradım (Eryılmaz), çook uzun yıllardır hiç duymadığını, belki 80'lerde olabileceğini söyledi, günlük fırçasını attıktan ve gerekli cevabı aldıktan sonra telefonu kapattı. Sonra Necmiye Alpay'ı aradım, ondan da beklediğim nokta atışını alamadım. Emeklilerden oluşan arkadaşlarımdan birkaç kişiyi daha aradım, sonuç değişmedi, geçen yüzyıldan bahsediyormuşum gibi davrandılar ve haksız da değillermiş. Sonra bunu olsa olsa emekli bürokrat olan babam bilir deyip onu aradım ve istediğim sonucu aldım. Bordro mahkûmunun kullanıldığı son dönem 80'lerin sonu imiş. Gerisi kolaydı. En sevdiğim toplu eserlere döndüm: TBMM Tutanak Dergisi.

Taramalarda bir atlama yapmamışsam en son SHP Antalya Milletvekili İbrahim Demir 1988'de, -bugüne benzetmek gibi olmasın- Özal döneminde ekonomik kriz nedeniyle uygulamaya sokulmak istenen altın sertifikası tartışmalarında kullanmış bordro mahkûmu sözünü. Sertifikayla ilgili kısa bir hatırlatma yapayım. Dönemin Maliye Bakanı Adnan Kahveci, halkın elindeki hurda altınların, hurda altın fiyatı üzerinden toplanarak uluslararası külçelere dönüştürülmesini ve yine uluslararası bir bankaya depo edilerek karşılığında sertifika verilerek bu âtıl kapasitenin ekonomiye kazandırılmasını öneriyordu. Kahveci böylece, Türkiye'nin, dışarıdan kredi almada ve dış borçlarını ödemede birtakım kolaylıklara ve imkânlara kavuşacağını savunuyordu.

Demir'in, "Sayın Adnan Kahveci eksantrik fikirleriyle maruf bir kişidir. Bu zatı muhterem, bir zamanlar, dilencileri devlet memuru yapmaya kalkışmıştı," diye başladığı konuşma ANAP sıralarından protestolarla kesintilere uğrar. Demir devem eder: "Dilenci enayi mi ki bordro mahkûmu olsun? Dilencileri bordro mahkûmu yapamadı; ama bizim namuslu memurlarımızı işportacı yaptı, dilenmeye başladı ve bu memlekette rüşveti yaygın hale getirdi. (…)"

O günün en fazla tepki çeken konuşmalarından biri de SHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin'den gelir. ANAP Milletvekili ve eski Çalışma Bakanlarından Mükerrem Taşçıoğlu'nun "Ne biçim konuşuyorsun?", "Biraz seviye lazım!", "Ayıp, ayıp…", "Mahalle kahvesi mi burası? Meclis burası, Meclis..." itirazları ve ANAP sıralarından protestoları arasında Ersin, Özal döneminde işçilerin sendikasızlaştırılma politikası konusunda gündem dışı bir konuşmada yapar:

"Halkın 1950'den beri değişmeyen bu kaderi, 12 Eylül sonrasında demokrasi rafa kaldırılarak getirilen baskı düzenliyle, işçi sendikalarının ve diğer demokratik kitle örgütlerinin kapatılması, sendikal halkların ortadan kaldırılmasıyla, işçi sınıfının zaten karanlık olan yaşamları, zindana çevrilmiştir. İşçiler ne özgürce sendikalarını seçebilmekte ve ne de toplu sözleşme yapabilmektedirler. Eli kolu bağlı halde işverenlerin insafına terk edilmişlerdir.

İşte, o dönemlin uzantısı olan bugünkü iktidar, kendi halkına zulmetmeyi ve acımasızlığı genel politikası haline getirmiştir. Acı ve gözyaşından başka bir şey vermeyen bu iktidar, "orta direk" diye yola çıkmış; ancak, kısa sürede, orta direğin işini bitirip onun yerine, daha fazla sömürüden başka bir şey düşünmeyen ve doymak da bilmeyen yeni bir egemen sınıf yaratmıştır. (…)"

Galiba yaşadığımız sürekli aynı geçmişin tekrarı! Aaamaan neyse, sonuçta ben bir bordro mahkûmu değil, 10 bin liralık mutlu bir SSK emeklisiyim.

Şengün Kılıç kimdir?

Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi'nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı'na devam etti.

1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı.

Biz ve Onlar/Türkiye'de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP'li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı.

Sizde de öyle mi bilmiyorum -yani 1980 öncesini hatırlayanları kastediyorum- bazen kendimi özlerken buluyorum o günleri ve sıkı bir tokat patlatıyorum kendime; çıtayı bu kadar düşürmek de neyin nesi!

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. 2024 de biz gazeteciler için belli ki öncekilerden farklı geçmeyecek. AK Parti ve ortaklarının adaletinin son kurbanı, 2023'ün son günü Gerçek Gündem editörü Furkan Karabay oldu

Sultan Abdülmecid, Fransız elçisinin verdiği yılbaşı balosuna katılarak dans edenleri zevkle izlemese, sarayına mutlu dönmese şu Noel-yılbaşı sorunu bu hale gelir miydi? Ya da taa 1950'lerden beri meclis kürsüsünden yapılan uyarılar dinlense…

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Asgaride eşitlik - Şengün Kılıç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Asgaride eşitlik

21 1
21.01.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

21 Ocak 2024

Acayip sıkıntılı, karabasanla dolu bir hafta geçirdim. Dün sabah gözümü -artık nasıl bir rüya gördümse- "bordro mahkûmu" haykırışıyla açtım. Kendi sesimdi. Kan ter içindeydim. Sonra epey güldüm, nasıl bir bilinçaltı diye. Ne alakam olur bordro mahkûmluğuyla benim, 10 bin liralık bir SSK emeklisiyim bugüne bugün. Konu SSK-BAĞKUR emeklilerinin tatsız, can sıkıcı durumu değil merak etmeyin. Ben şu bordro mahkûmluğuna takmış durumdayım. Bu sözü en son ne zaman duydum diye düşünmeye başladım. Benim çocukluğumda vergiler kaynakta kesildiği için memurlara böyle denirdi. Artık vergi tabana öyle bir sıvandı ki, alt kattakilerin hepsi eşit! Önce Tuğrul'u aradım (Eryılmaz), çook uzun yıllardır hiç duymadığını, belki 80'lerde olabileceğini söyledi, günlük fırçasını attıktan ve gerekli cevabı aldıktan sonra telefonu kapattı. Sonra Necmiye Alpay'ı aradım, ondan da beklediğim nokta atışını alamadım. Emeklilerden oluşan arkadaşlarımdan birkaç kişiyi daha aradım, sonuç değişmedi, geçen yüzyıldan bahsediyormuşum gibi davrandılar ve haksız da değillermiş. Sonra bunu olsa olsa emekli bürokrat olan babam bilir deyip onu aradım ve istediğim sonucu aldım. Bordro mahkûmunun kullanıldığı son dönem 80'lerin sonu imiş. Gerisi kolaydı. En sevdiğim toplu eserlere döndüm: TBMM Tutanak Dergisi.

Taramalarda bir atlama yapmamışsam en son SHP Antalya Milletvekili İbrahim Demir 1988'de, -bugüne benzetmek gibi olmasın- Özal döneminde ekonomik kriz nedeniyle uygulamaya sokulmak istenen altın sertifikası tartışmalarında kullanmış bordro mahkûmu sözünü. Sertifikayla ilgili kısa bir hatırlatma yapayım. Dönemin Maliye Bakanı Adnan Kahveci, halkın elindeki hurda altınların, hurda altın fiyatı üzerinden toplanarak uluslararası külçelere dönüştürülmesini ve yine uluslararası bir bankaya depo edilerek........

© T24


Get it on Google Play