Diğer

20 Ocak 2024

Biliyorum hiçbiriniz korkmuyorsunuz Üçüncü Dünya Savaşı’ndan. Nükleer tehlike umurunuzda değil.

Ortadoğu’daki savaş, artık sizin için fazlasıyla uzun sürdüğünden dolayı bıktıran bir haber.

Husiler kim, Yemen tam olarak neredeydi, bunu da hiç merak edip araştırmadınız.

Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş başlangıçta biraz ilginizi çekmişti belki ama o da çok uzadı; siz de bezdiniz haliyle.

Karadeniz -ki bazılarınıza çok yakındır, diğerlerinizden de pek uzak sayılmaz- o savaşın mayınlarıyla dolmaya başladı, yakında savaş gemileri de cirit atabilir.

Moskova ile “yakinen dostluk yapıyoruz”, ancak kısa süre içinde Soğuk Savaş sonrasında düzenlenecek Rusya karşıtı en büyük NATO tatbikatında yerimizi alıp gerektiğinde onu nasıl vuracağımızı kanıtlayacağız.

Ruslar ellerindeki nükleer bombaları patlatır mı? Hayır, sanmıyorum. Peki, köşeye çok sıkışırlarsa? O zaman patlatabilirler.

NATO, Putin’in Ukrayna’yı yere sermek üzere olduğunu görürse, “sonraki adım mutlaka bir NATO üyesi olacaktır” diyerek çok tehlikeli bir karşı hamle yapabilir mi? Yapabilir.

* * *

Biliyorum, bana inanmıyorsunuz. Hiçbiriniz korkmuyorsunuz Üçüncü Dünya Savaşı’ndan. Nükleer tehlikeye aldırmıyorsunuz bile.

İtiraf edeyim, iki yıl önce ben de bu konuda sizin kadar kaygısızdım.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın çıkmasının ardından, özellikle de son dönemde hem Kremlin’e, hem NATO patronlarına, hem de “sürpriz” yapma potansiyeli olan bir dizi devlet liderine bakarak “artık her şey olabilir” diyorum.

Elbette bu ihtimal “yüzde 99” olmadığı için siz beni dinlemeyeceksiniz.

Savaşta ölme ihtimaline inanmayarak daha soğukkanlı ve daha akıllı görünüyorsunuz, onun da farkındayım.

Elbette korkan ya da panik içindeki insanlar daha aptal görünürler ve kimseye güven vermezler. Yeterince güçlü değildirler çünkü ve günümüz dünyasında güçlü olmayanlar sevilmez.

* * *

Siz böyle devam edin. İnanmayın Üçüncü Dünya Savaşı’na ve nükleer bombaların tüm yeryüzünü ya da onun bir bölümünü kül edebileceğine.

Siz böylesiniz, yapacak bir şey yok. Felâketler yaşanmadan onların gerçekleşme ihtimalini düşünmeyi sevmezsiniz.

Mesela, trafik kazası olabileceğini düşünmeyi de sevmezsiniz. Sürat yaptığınızda sizi uyaranlara kendinizden emin bir gülümsemeyle cevap verirsiniz: “Bir şey olmaz!”

“Bir şey olmaz”, ihtimallerden sadece biridir. Ama sizin için ondan başka ihtimal yoktur. Olmadığına inandığınız için de önlem almanız gerekmez. Almazsanız da risk büyür. Ve bazen “bir şey olur.”

Evinizi sağlam inşa etmezsiniz. Ya da sağlamlığını denetlemezsiniz. Hatta devlet size “Yahu, ben paraya sıkıştım; bana biraz para ver, ben de sana ‘imar affı’ diye bir kâğıt uydurayım” dediğinde uçarak gidip evinizin çürüklüğünü yasallaştırırsınız. Ve iş bittiğinde ne kadar kârlı çıktığınıza sevinirsiniz.

Deprem riski olan yerde oturmaya devam edenlerin bir kısmının başka yere taşınmaya gücü yetmiyor olabilir. Ama hepsinin mi? Elbette hayır. Çünküüü… “bir şey olmaz.”

Yangınların bir kısmı da “bir şey olmaz”dan çıkar.

Hastalıkların bir bölümü de doktora gitmemekten ve tedavi olmamaktan değil, aslında “bir şey olmaz”dan kötü sonla biter.

Evinizin camını kapısını kapatmayıp “bir şey olmaz” hissiyle uyuduğunuzda da, bu oyundan hırsız başarıyla çıkar, çünkü çeşitli ihtimalleri daha iyi görüp değerlendiren odur.

* * *

Bu örnekleri çoğaltabilirim. Ama sanırım gerek yok. Çünkü sonuç değişmeyecek.

Ben sayfalar boyu yazı yazsam da hiçbiriniz korkmayacaksınız Üçüncü Dünya Savaşı’ndan. Nükleer tehlike de asla umurunuzda olmayacak.

Belki de siz haklı çıkacaksınız. Dünya savaşı olmayacak, nükleer bombalar da patlamayacak.

Ve yaşayıp gideceksiniz hayatınızı; trafik kazalarıyla, yangınlarla, depremlerle ve bir sürü başka “bir şey olmaz”larla…

Diğer ihtimal ise Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması olacak. Ve nükleer bombaların bir yerlerde patlaması.

Burada da iki ihtimal var: Ya siz de dahil birçok insan ölecek. Ya da birçok insan ölecek ama siz ölmeyeceksiniz.

Ve bir sonraki tehlikeli sahneye kadar içinizdeki, sizin daha soğukkanlı ve daha akıllı görünmenizi sağlayan “bir şey olmaz” duygusuyla bir süre daha yaşayacaksınız.

Allah size uzun ömür versin. Ve biraz da akıl…

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

Bizim koltuk meraklılarını toplayıp İmparator Diocletianus’un ruhuyla buluştursaydık ve ona sorsalardı: “Koca iktidarı bir lahana tarlasına nasıl değiştin be usta?”

Biri 20, diğeri 28, öteki 30 yıldır iktidarda kalan üç lider, koltuktan uzak kalmaya dayanamıyor. Yeni planların ve girişimlerin sonu gelmiyor

Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili iki iddia tartışılıyor: Esir takasında Erdoğan'ın talebi etkili oldu mu? Boğazlar'dan mayın avcısı gemiler geçti mi?

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Savaşta ölebileceğiniz aklınıza geldi mi hiç? - Hakan Aksay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Savaşta ölebileceğiniz aklınıza geldi mi hiç?

35 6
20.01.2024

Diğer

20 Ocak 2024

Biliyorum hiçbiriniz korkmuyorsunuz Üçüncü Dünya Savaşı’ndan. Nükleer tehlike umurunuzda değil.

Ortadoğu’daki savaş, artık sizin için fazlasıyla uzun sürdüğünden dolayı bıktıran bir haber.

Husiler kim, Yemen tam olarak neredeydi, bunu da hiç merak edip araştırmadınız.

Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş başlangıçta biraz ilginizi çekmişti belki ama o da çok uzadı; siz de bezdiniz haliyle.

Karadeniz -ki bazılarınıza çok yakındır, diğerlerinizden de pek uzak sayılmaz- o savaşın mayınlarıyla dolmaya başladı, yakında savaş gemileri de cirit atabilir.

Moskova ile “yakinen dostluk yapıyoruz”, ancak kısa süre içinde Soğuk Savaş sonrasında düzenlenecek Rusya karşıtı en büyük NATO tatbikatında yerimizi alıp gerektiğinde onu nasıl vuracağımızı kanıtlayacağız.

Ruslar ellerindeki nükleer bombaları patlatır mı? Hayır, sanmıyorum. Peki, köşeye çok sıkışırlarsa? O zaman patlatabilirler.

NATO, Putin’in Ukrayna’yı yere sermek üzere olduğunu görürse, “sonraki adım mutlaka bir NATO üyesi olacaktır” diyerek çok tehlikeli bir karşı hamle yapabilir mi? Yapabilir.

* * *

Biliyorum, bana inanmıyorsunuz. Hiçbiriniz korkmuyorsunuz Üçüncü Dünya Savaşı’ndan. Nükleer tehlikeye aldırmıyorsunuz bile.

İtiraf edeyim, iki yıl önce ben de bu konuda sizin kadar kaygısızdım.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın çıkmasının ardından, özellikle de son dönemde hem Kremlin’e, hem NATO patronlarına, hem de “sürpriz” yapma potansiyeli olan bir dizi devlet liderine bakarak “artık her şey olabilir” diyorum.

Elbette bu ihtimal “yüzde 99” olmadığı için siz beni dinlemeyeceksiniz.

Savaşta ölme ihtimaline inanmayarak daha soğukkanlı ve daha akıllı görünüyorsunuz, onun da farkındayım.

Elbette korkan ya da panik içindeki insanlar daha aptal görünürler ve kimseye güven vermezler. Yeterince güçlü değildirler çünkü ve günümüz dünyasında güçlü olmayanlar sevilmez.

* * *

Siz böyle devam edin. İnanmayın Üçüncü Dünya Savaşı’na ve nükleer........

© T24


Get it on Google Play