Diğer

11 Kasım 2023

"Milyarlarca varlığın içinde insanın kapladığı yer yüzde 0,01'den daha az. Ve bu insan çıkıyor, evrenin efendisi olacağım ben diyor. Adama dur derler!"

Bu sözler, iktidarın tanınmış temsilcileri arasında entelektüel birikimi en güçlü olanlardan birine, İbrahim Kalın'a ait.

Erdoğan'ın en az 14 yıldır dış politikada sürekli danıştığı kişi, sözcüsü, şimdi de MİT'in başkanı.

52 yaşındaki Kalın'ın uluslararası gelişmeleri, Batı'yı ve Doğu'yu iyi izlediği, bir süre oralarda yaşadığı, hem gitar hem de bağlama çaldığı, beste yaptığı, dört yabancı dil bildiği, hakkında yazılan biyografi notlarında yer alıyor.

Kalın siyaset dışında felsefe, adalet, özgürlük, hayatın anlamı gibi konularda konuşmayı da seviyor. Geçenlerde tesadüfen bir konuşmasına rastladım. Şöyle diyordu:

"Evrenin yaşının 15 milyar olduğu tahmin ediliyor.

Evrende 100 milyar galaksinin ve her bir galakside de 100 milyardan fazla yıldızın olduğu tahmin ediliyor.

Bizim dünyamız bu 100 milyar galaksinin içindeki 100 milyar yıldızdan sadece bir tanesi.

15 milyar yıl olduğu tahmin edilen evrenin yaşı ile kıyasladığımızda bizim ömürlerimiz ortalama 60, 70, 80 yıl.

İnsanın yeryüzünde ortaya çıkış tarihinin yaklaşık 130-140 bin yıl civarında olduğu, insana ait ilk bulguların 30-35 bin yıl öncesine gittiği tahmin ediliyor.

Şimdi bu zaman-mekân tasavvuru açısından baktığımızda insanın, dünyanın alemdeki yeri gerçekten çok ama çok küçük.

Dünyada 9 milyon yakın tür varlığın olduğu tahmin ediliyor.

Bunların içinde böceklerden kuşlara, balıklardan bitkilere kadar aklınıza gelebilecek her türlü canlı var.

9 milyon tür diyorum; bunların sayısı milyarlarca, hatta yüz milyarlarca.

Mesela, dünyadaki tavuk nüfusunun sayısı, insan sayısından 50 kat falan daha fazla.

Karıncaları, kuşları söylemiyorum bile.

Bu varlık ekonomisi içinde insanın işgal ettiği yer yüzde 0,01'den bile az.

Milyarlarca varlığın içinde bu geniş zaman ve mekân fotoğrafı içinde insanın yeri yüzde 0,01'den daha az.

Ve bu insan çıkıyor, evrenin efendisi olacağım ben diyor.

Adama dur derler!"

Güzel bir konuşma.

İnsanın zaman zaman nasıl bir evrenin ve tarihin bir parçası olduğunu hatırlamasında yarar var.

Kendi önemini ve önemsizliğini anlaması için. Egosunun ayaklarının yere basması için. Ve hayat ile onun anlamı gibi konuları düşünürken göz önünde bulundurması için.

Ben de bazen hem kendi hayatımı hem de memlekette ve dünyada yaşanan olayları düşünürken bu tür yaklaşımları tekrarlama gereği hissederim.

Benim konuyu getirdiğim yer, genellikle "bir insan ömrünü neye vermeli?" sorusuna indirgenir.

Kalın'ın dediği gibi, "15 milyar yıl olduğu tahmin edilen evrenin yaşı ile kıyasladığımızda bizim ömürlerimiz ortalama 60, 70, 80 yıl."

Türkiye'de ortalama insan ömrünün son yıllarda biraz düştüğünü ve şimdilerde yaklaşık 77,5 yıl olarak kabul edildiğini belirteyim.

Düşünün, sadece 77,5 yıl!

Çocukluk, gençlik, orta yaş, yaşlılık…

Hepsine 77,5 yıl!

Hastalıklara, yoksulluklara, aile ve akrabalık ilişkilerine, çoluk çocuk torun torba yetiştirmeye, iş hayatıyla ilgili sorunlara, işsizliklere, zam beklentilerine, kavga gürültüye, hırsa, doyumsuzluğa, korkulara, devletten ürkmeye, yasaklara, askerliğe ve operasyonlara, bazen de savaşlara…

Hepsine 77,5 yıl!..

Hep merak ederim, entelektüel insanlar sahip oldukları birikimi kendi yaşamlarında nasıl uygular, kendi sözlerine her zaman sadık kalırlar mı, yoksa bazen dile getirdikleri "genel geçer doğrular" ile çeşitli çıkarlar ve iktidar avantajları bağlamında ayrıcalıklar yapılmasını olağan mı görürler?

Doğru bir "uzun yürüyüş" olarak gördükleri yolda bazı sapmaları "küçük, normal ve anlaşılır" olarak mı yorumlamayı tercih ederler?

Yukarıdaki yaklaşımların sahibi bugünkü iktidarın önemli bir parçası.

Acaba kendisi, ait ve temsilcisi olduğu iktidarın, evrenin milyarlarca yıllık gelişim tarihine göre mikroskobik sayılacak ortalama 77,5 yıllık yaşam süresinin nasıl geçeceğine etkisini nasıl değerlendiriyor?

Şunu kast ediyorum: Elbette insan hayatı, onun yaşam standartları ve kalitesi birçok faktöre bağlı. Ama bunun önemli bölümü, ülkedeki ekonomik, sosyal, demokratik ortamla iç içe. Yani iktidarın (bizdeki görüntüsüyle 20 yılı aşkındır süren iktidarın) politikaları ile çok yakından ilişkili.

İnsanların şu kısacık ömürlerini olabildiğince iyi geçirmelerini sağlamak, bence her ülkedeki iktidarın bir numaralı görevidir. Ekonomik politika ve uygulamalar insan hayatını bir eziyete çevirmemelidir.

Kavga ve gürültüler, baskılar ve yasaklar, her türlü sınırlamalar da öyle…

Çoğu kez hastalıklarla, yoksulluklarla, ailesel kaygılarla, çalışma ortamıyla ilgili sorunlarla, türlü endişe ve korkularla geçen hayatımızda mutlu olmayı nasıl başarabiliriz?

Bu sadece bizim cevaplamamız gereken bir soru değildir. En az aynı ölçüde iktidara da yöneltilmiş bir sorudur.

Elbette bu konular sadece Türkiye ile sadece şu ya da bu iktidar temsilcisiyle ilgili değildir. Bütün dünya bu kapsamdadır.

Baksanıza, dünyanın birçok yerinde savaşlardan ve çatışmalardan geçilmiyor.

Bıraksan zaten bir süre sonra kendisi ölecek olan binlerce, yüz binlerce, milyonlarca insanın öldürülmesi için olağanüstü boyutlarda silah üretimi ve ticareti yapılıyor.

Bazen ulusal, bazen dinsel, bazen başka soslarla kaplanmış propagandalar yüzünden milyonlarca insan kısa sürede ölmeye ve öldürmeye hazır hale geliveriyor.

Yani geçmişi milyarlarca yıla dayanan evrenin tarihine kıyasla "bit kadar" bile sayılamayacak kısacık ömürleri daha da kısaltmak için can atıyor, sonuçta can alıyor, can veriyor.

Dünyada kuvvetli ve zengin ülkeler, tek tek ülkelerde ise en güçlü siyasi çevreler ve liderler "çıkıyor" ve "bu dünyanın/ülkenin efendisi olacağım ben" diyor.

Ve işin trajik tarafı, kimse de çıkıp "bu adamlara dur demiyor".

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

Kılıçdaroğlu'nun yaşamında farklı bir dönem başlıyor. Şimdiye kadar ona bağlılığını göstermeye çalışan, iltifatlar yağdıran, akıllar veren bir sürü insan onu terk etmeye başlayacak

CHP uluslararası siyaset alanında ülke içine de dünyaya da katkı sunacak halde değil. Ne Rusya-Ukrayna Savaşı'nda bir duruşu var, ne de Karabağ veya Ortadoğu krizleri konusunda…

İsrail'den Dağıstan'a giden bir uçağın yolcuları arasında "Yahudi avı" başlatıldı. Tekbir getiren binlerce kişi havaalanını dağıttı, insanları yaraladı

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Kısacık insan hayatlarını eziyete dönüştürmek - Hakan Aksay
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kısacık insan hayatlarını eziyete dönüştürmek

34 0
11.11.2023

Diğer

11 Kasım 2023

"Milyarlarca varlığın içinde insanın kapladığı yer yüzde 0,01'den daha az. Ve bu insan çıkıyor, evrenin efendisi olacağım ben diyor. Adama dur derler!"

Bu sözler, iktidarın tanınmış temsilcileri arasında entelektüel birikimi en güçlü olanlardan birine, İbrahim Kalın'a ait.

Erdoğan'ın en az 14 yıldır dış politikada sürekli danıştığı kişi, sözcüsü, şimdi de MİT'in başkanı.

52 yaşındaki Kalın'ın uluslararası gelişmeleri, Batı'yı ve Doğu'yu iyi izlediği, bir süre oralarda yaşadığı, hem gitar hem de bağlama çaldığı, beste yaptığı, dört yabancı dil bildiği, hakkında yazılan biyografi notlarında yer alıyor.

Kalın siyaset dışında felsefe, adalet, özgürlük, hayatın anlamı gibi konularda konuşmayı da seviyor. Geçenlerde tesadüfen bir konuşmasına rastladım. Şöyle diyordu:

"Evrenin yaşının 15 milyar olduğu tahmin ediliyor.

Evrende 100 milyar galaksinin ve her bir galakside de 100 milyardan fazla yıldızın olduğu tahmin ediliyor.

Bizim dünyamız bu 100 milyar galaksinin içindeki 100 milyar yıldızdan sadece bir tanesi.

15 milyar yıl olduğu tahmin edilen evrenin yaşı ile kıyasladığımızda bizim ömürlerimiz ortalama 60, 70, 80 yıl.

İnsanın yeryüzünde ortaya çıkış tarihinin yaklaşık 130-140 bin yıl civarında olduğu, insana ait ilk bulguların 30-35 bin yıl öncesine gittiği tahmin ediliyor.

Şimdi bu zaman-mekân tasavvuru açısından baktığımızda insanın, dünyanın alemdeki yeri gerçekten çok ama çok küçük.

Dünyada 9 milyon yakın tür varlığın olduğu tahmin ediliyor.

Bunların içinde böceklerden kuşlara, balıklardan bitkilere kadar aklınıza gelebilecek her türlü canlı var.

9 milyon tür diyorum; bunların sayısı milyarlarca, hatta yüz milyarlarca.

Mesela, dünyadaki tavuk nüfusunun sayısı, insan sayısından 50 kat falan daha fazla.

Karıncaları, kuşları söylemiyorum bile.

Bu varlık ekonomisi içinde insanın işgal ettiği yer yüzde 0,01'den bile az.

Milyarlarca varlığın içinde bu geniş zaman ve mekân fotoğrafı içinde insanın yeri yüzde 0,01'den daha az.

Ve bu insan çıkıyor, evrenin efendisi olacağım ben diyor.

Adama dur derler!"

Güzel bir konuşma.

İnsanın zaman zaman nasıl bir evrenin ve tarihin bir parçası olduğunu hatırlamasında yarar var.

Kendi önemini ve önemsizliğini anlaması için. Egosunun ayaklarının yere basması için. Ve hayat ile onun anlamı gibi konuları düşünürken göz önünde bulundurması için.

Ben de bazen hem kendi hayatımı hem de memlekette ve dünyada........

© T24


Get it on Google Play