Ordu Movsesyan Ermeni Okulu’ndan Akşam Kız Sanat Okulu’na Ermeni kızları
Diğer
19 Ekim 2025
Ordu Kız Akşam Sanat Okulu yıllığında gördüğüm Ermeni kızlar, aynı zamanda yıllardır sürdürdüğüm sözlü tarih görüşmelerinin bir kısmını gerçekleştirdiğim kişilerdir. Bu görüşmelerde, cemaatin kapatılan ya da yıkılan okulları ve anadilde eğitim sorunu, ne yazık ki görüşmelerin merkezine oturan Ermeni Tehciri utancının, yaşanan büyük acıların ve kayıpların hep gölgesinde kalmıştır.
Osmanlı döneminde gayrimüslim cemaatlerin kendi okullarını kurup yönetme hakları vardı. Kapsamlı bir özerklikten yararlanan bu okulların sayısı 1894 yılı verilerine göre 6437’ydi. Cumhuriyet öncesi 1913-1914 yıllarına dair verilere göre ise, Anadolu'da 2596 azınlık okulu bulunuyordu. Bunların 1245’i Rum, 1084’ü Ermeni ve 131’i Musevi okuluydu. Bugün 16 Ermeni, 6 Rum, 1 Musevi ve 1 de Süryani okulu olmak üzere sadece 24 azınlık okulu bulunuyor. Bu okulların 23’ü İstanbul’da. Biri ise İmroz’da (Gökçeada) 1964’te kapatılan Rum Ortaokulu ve Lisesi 2013 yılında eğitime tekrar başladı. Süryani Anaokulu Özel Mor Efrem ise 2014’te açıldı. Bu okulla birlikte Süryaniler anadillerinde eğitime 86 yıl sonra kavuşmuş oldu.
Cumhuriyet sonrası Anadolu'da eğitim ve öğretime devam edebilen azınlık okulu kalmadığı gibi, 1915 Ermeni Tehciri’nden sağ dönebilenler ise "tehlikeye yol açabilir" takip ve fişlemelerinden, 13 Ocak 1928'de başlatılan ve 1930'lar boyunca devam eden ve azınlıkların kendi dillerini konuşmalarını engellemeyi amaçlayan hükümet destekli kampanyalar karşısında dillerini çocuklarına öğretme konusunda endişe duydular. Kendi dillerini öğrenemeyen o çocuklar kendi çocuklarının öğrenmelerini istedi ve İstanbul'a göç ettiler.
İstanbul’da azınlık okullarında okuyan çocuklar her gün “Türküm” diye bağırtılırken, aynı zamanda bu çocuklara her fırsatta Türk olmadıkları ve Türklerle eşit de olamayacakları hatırlatıldı. Bu okullar kuşku ile bakılan, ayrılıkçı fikirlerin aşılandığı yerler olarak görüldüklerinde milli bir kültürün, yani herkesin Türk olduğu bir toplumun oluşturulması önünde engel olarak görüldüklerinde, yer yer yabancı okullar ile aynı kategoride konumlandırıldı ve başlarına Türk müdür başyardımcısı dikilerek onlara hep öteki oldukları hatırlatıldı. Okul yöneticileri sitem ederler mesela: “Anayasa hepimize Türk diyor ki bu eleştirilen bir şeydir, ama madem hepimiz Türk’üz, neden öz Türk olduğunu düşündüğün müdür başyardımcısı gönderiyorsun okula?” diyerek. Hakikaten de öyledir. Sonra bu okullara mütekabiliyet ilkesi de uygulanıyor. Yetmiyor dış politikaya göre muameleler yapılıyor okulllara. “E hani Türk’tük” demez mi o zaman insanlar? Aslında bu devletin içinde bulunduğu genel bir çelişkidir. Hem herkesi Türk yapmaya çalışır, hem de yeri gelince Türk olmayanlara karşı türlü ayrımcılıklar yapar.
Bugün hala ayakta olan 1857 tarihli Movsesyan Ermeni Okulu, Ordu Ermeni Cemaati’nin bugüne gelebilen tek bellek mekânıdır. Hem Ermeni cemaatinde hem de Rum cemaatinde kiliseler ve okullar bir kompleks gibi yan yanadır. Ordu Movsesyan Ermeni Okulu’nun da tam karşısında, 1852 tarihli Ordu Surp Asdvadzadzin Meryem Ana Ermeni Kilisesi bulunuyordu; ancak 1939’da Vali Bekir Sami Baran tarafından yıktırıldı. O kadar sağlam bir kiliseymiş ki yıkım işlemi aylarca sürmüş, alt apsisi ise hala ayakta ama üstünde 1976 tarihli Zaferimilli Camii var.
Movsesyan Ermeni Okulu’nu yalnızca bir eğitim kurumu olarak düşünmeyin. Ermeni Tehcir öncesi, Ordu’da sahnelenen ilk tiyatro oyunu dahi bu binada sahnelenmiştir. Hovagim Hovagimyan’ın henüz Türkçeye çevrilmemiş Badmutyun Haygagan Bondosi (Ermeni Pontusu’nun Tarihi, Beyrut: 1967) adlı kitabında, Ordu’da Aleksan Kabadiyan öncülüğünde hangi tiyatro piyeslerinin oynandığı dahi yazar: Haşmetli Dilenciler, Bağdasar Ağa, Manuk Ağa, Öğretmenin Kızı ve Sekiz Kuşağın Mirası… Ayrıca cemaat, dini bayramlarda, özel günlerde ve düğünlerde de burada toplanıp bir araya gelir. O yüzden Movsesyan Ermeni Okulu’nun “Ordu Kent Hafıza Merkezi” olması için uzun süredir çabalıyorum ama taşlar dile geldi, kurumlardan hala ses yok!
Anadolu Ermenilerinin, anadilde eğitim için doğup büyüdükleri topraklardan ayrılışı ve bu büyük beyin göçünün Anadolu kentleri üzerindeki sosyokültürel etkileri, kapsamlı bir araştırma konusudur. Kürt sorununun da merkezine oturan anadilde eğitim meselesi, erken Cumhuriyet döneminden bugüne süregelen tekçi devlet anlayışının en tartışmalı alanlarından biridir.
Konuyla ilgili yakın döneme dair hatırladığım; Doktor Dikran Toraman ve Madlen Hanım, 1977 yılında İstanbul’da evlendiğinde Madlen Teyze, Dikran Amca’ya tek bir şart koşmuş: “Çocuğumuz olursa bir Ermeni okulunda eğitim alacak! Ancak o zaman gelirim seninle Ordu’ya!” Kızları Elmon 1978’de Ordu’da doğup altı yaşına geldiğinde, Dikran Amca’ya yıllar önce verdiği söz hatırlatılır; ancak o, ne Ordu’yu ne de eczacı kız kardeşi Ardem’i bırakıp gidemez ve “Bir Türk okulunda okusun.” önerisinde bulunur. Bu evlilik belki resmî olarak bitmez ama Madlen Teyze, Elmon’u da alarak İstanbul’a gider. Araya giren bu mesafe yıllar geçtikçe daha da büyür ve Dikran Amca vefat edene kadar da hiç kapanmaz.
Ordu’nun çok kültürlü tarihi elbette yalnızca Ermenilerden ibaret değil. Geçmişte bir Pontus güzeli olan Ordu’dan (Kotyora) söz ederken Rumlardan ve kent belleğinden silinen, daha doğrusu silinmeye çalışılan Rum kiliseleri ve okullarından bahsetmesek olmaz. 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi uyarınca, 1,5 milyon insan doğup büyüdükleri topraklardan zorunlu göçe tabi tutulmuştu.
Cumhuriyet sonrası Ortodoks Rumlardan tek bir aile bile kalmadığı gibi, Rum okulları da ya Türk okullarına dönüştürüldü ya da tamamen yok edildi. Mübadele sonrasında yok olan belleğin izini süren en köklü kurumlardan biri, Atina’da bulunan Küçük Asya Araştırmaları Merkezidir. Merkezin gerçekleştirdiği........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein