FELSEFE BİLİMİNİN ALT DALLARI EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM

GÖZLEMCİ OLARAK MÜMİN: RAMAZÂN'DA KUANTUM BİLİMİYLE MÂNEVÎYÂTIN BULUŞMASI

Kuantum mekaniğinde, bir parçacığın durumunun gözlem yapılmadan belirsiz olduğu ve gözlemle birlikte belirli bir hâle geldiği düşünülür. Ramazân-ı Şerîf’te, müminlerin ibâdeti, bu gözlemci etkisine benzer bir şekilde, kişisel ve kolektif bilincin dönüşümünü tetikler. İbâdet ve duâ, bireyin mânevî durumunu “gözlemler” ve bu gözlemle birlikte, kişinin mânevî dünyâsı daha belirgin ve odaklanmış bir hâle gelir. Bu süreç, kişisel gelişimde ve kolektif mânevîyâtta derîn bir dönüşüm meydâna getirir.

“Gözlemcinin Rolü” konseptini, kuantum mekaniğindeki önemli bir ilke olan gözlemcinin etkisi ve Ramazân-ı Şerîf'teki ibâdetler arasındaki paralellikleri somut örneklerle daha da derînleştirerek ele alalım.

Kuantum mekaniğinde, bir parçacığın özellikleri (örneğin, konumu ve hızı) kesîn olarak belirlenmeden önce belirsizliğe sâhiptir. Bir gözlemci bu parçacığı ölçtüğünde, parçacığın durumu âniden belirginleşir ve ölçüm sonucu elde edilir. Bu durum, gözlemcinin kâinâtın fiziksel gerçekliğini şekillendirmede aktif bir rol oynadığını gösterir.

Ramazân-ı Şerîf ayında, müminlerin ibâdet ve oruç pratikleri, kuantum mekaniğindeki gözlemci etkisiyle karşılaştırılabilir bir süreçte, mânevî durumları üzerinde derîn bir dönüşüm gerçekleştirir.

Bu örnekler, Ramazân-ı Şerîf’teki ibâdetlerin, gözlemcinin kuantum mekaniğindeki rolüne benzer bir etki oluşturduğunu gösterir. Müminler, kendi mânevî pratikleri aracılığıyla hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, mânevî bir dönüşüm ve derînleşme süreci yaşarlar. Bu süreç hem kuantum biliminin hem de mânevî inâncın, gözlemcinin kâinâtı ve içindeki gerçekliği şekillendirme gücüne dâir ortak bir anlayışı paylaştığını gösterir.

Heisenberg'in belirsizlik ilkesi, bir parçacığın konum ve momentumunun aynı anda kesîn olarak bilinmesinin mümkün olmadığını söyler. Ramazân-ı Şerîf ayındaki mânevî pratikler, bu ilkeye benzer bir şekilde, insânın kendi iç dünyâsındaki belirsizliklerle yüzleşmesini ve bu süreçte Allâh'a olan bağlılığını derînleştirmesini sağlar. Oruç tutarak, duâ ederek ve Kur’ân-ı Kerîm okuyarak, müminler hayâtın maddî ve mânevî belirsizlikleri arasında bir denge kurmayı öğrenir ve bu süreçte daha yüksek bir mânevî bilince ulaşmayı amaçlar.

“Belirsizlik İlkesi ve İnsânın Mânevî Arayışı” başlığını daha da derînleştirip genişletelim. Werner Heisenberg'in belirsizlik ilkesi, bir parçacığın konum ve hızının aynı anda kesîn olarak bilinmesinin imkânsız olduğunu ifâde eder. Bu ilke, kuantum düzeyinde kâinâtın temel bir özelliği olarak kabûl edilir ve kâinâtın kesînlikten ziyâde olasılıklarla dolu olduğunu gösterir. Ramazân-ı Şerîf ayındaki mânevî pratiklerin ve insânın kendi içsel arayışının, bu ilkeyle nasıl ilişkilendirilebileceğini somut örneklerle açıklayalım.

Ramazân-ı Şerîf ayı, müminler için kendi iç dünyâlarıyla yüzleşme ve Allâh'a daha yakın olma arzûsunun arttığı bir dönemdir. Bu süreçte, oruç, duâ ve Kur’ân-ı Kerîm tilâveti gibi ibâdetler, bireyin içsel belirsizlikleriyle başa çıkmasına ve rûhânî bir denge bulmasına yardımcı olur.

Ramazân-ı Şerîf ayında toplu ibâdetler, özellikle terâvih namâzı ve iftâr buluşmaları, müminler arasında mânevî bir dayanışma ve birlik oluşturur. Bu kolektif etkinlikler, bireylerin kendi içlerindeki belirsizlikleri bir kenara bırakıp, topluluk içinde bir bütünlük hissetmelerini sağlar. Bu süreç, kuantum dünyâsındaki parçacıklar arası etkileşime benzer; tek tek müminlerin mânevî hâlleri bir araya geldiğinde, toplumun mânevî atmosferini şekillendirir ve güçlendirir.

QOSHE - Ramazân Okumaları-14: Gözlemci Olarak Mümin Ramazân'da Kuantum Bilimiyle Mânevîyâtın Buluşması - Salahattin Altundağ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ramazân Okumaları-14: Gözlemci Olarak Mümin Ramazân'da Kuantum Bilimiyle Mânevîyâtın Buluşması

7 0
24.03.2024

FELSEFE BİLİMİNİN ALT DALLARI EŞLİĞİNDE RAMAZÂN RİSÂLESİNİN BİRİNCİ NÜKTESİNDEKİ HİKMETLERİ ANLAMAYA DEVÂM

GÖZLEMCİ OLARAK MÜMİN: RAMAZÂN'DA KUANTUM BİLİMİYLE MÂNEVÎYÂTIN BULUŞMASI

Kuantum mekaniğinde, bir parçacığın durumunun gözlem yapılmadan belirsiz olduğu ve gözlemle birlikte belirli bir hâle geldiği düşünülür. Ramazân-ı Şerîf’te, müminlerin ibâdeti, bu gözlemci etkisine benzer bir şekilde, kişisel ve kolektif bilincin dönüşümünü tetikler. İbâdet ve duâ, bireyin mânevî durumunu “gözlemler” ve bu gözlemle birlikte, kişinin mânevî dünyâsı daha belirgin ve odaklanmış bir hâle gelir. Bu süreç, kişisel gelişimde ve kolektif mânevîyâtta derîn bir dönüşüm meydâna getirir.

“Gözlemcinin Rolü” konseptini, kuantum mekaniğindeki önemli bir ilke olan gözlemcinin etkisi ve Ramazân-ı Şerîf'teki ibâdetler arasındaki paralellikleri somut örneklerle daha da derînleştirerek ele alalım.

Kuantum mekaniğinde, bir parçacığın özellikleri (örneğin, konumu ve hızı) kesîn olarak belirlenmeden önce belirsizliğe sâhiptir. Bir gözlemci bu parçacığı ölçtüğünde, parçacığın durumu âniden belirginleşir ve ölçüm sonucu elde edilir. Bu durum, gözlemcinin kâinâtın fiziksel gerçekliğini şekillendirmede aktif bir rol........

© Risale Haber


Get it on Google Play