Şimdiki zamanı niteleyen her cümle, geleceğin tarih anlatısının malzemesi sayılır. Yaşananlardan çok sözel anlatılar, anlaşmalar, belgeler iş görür. Esefle belirtilmelidir ki şimdiki zamanda uydurulan, manipüle edilen, reklamı yapılan her şey gelecek için kayda geçer; bugün işbirlikçi olarak tanımlanmayanlar, âtîde çok şey başarmış kahraman diye anılır. Nitekim bir buçuk asrı bulmayan yakın geçmişte henüz oluşmakta olan Siyonizm’le pazarlığa oturup Kıbrıs, Girit, Batum, Filistin topraklarını anlaşma malzemesi yapanlar şimdilerde eşsiz birer kahraman olarak rahmetle yad edilir. Tam da rahmetli vekilin hayatının sonunda tek tek sıraladığı şekilde iktidar elde etmek için Kıbrıs’a dair vaatlerde bulunanlar, İsrail’in menfaatlerini ve güvenliğini, Irak’ın işgalini teyit edenler gibi…

Aslında Filistin halkının (Gazze kıyamında cihada duran mücahitlerin) yetmiş beş yıllık Siyonist işgal tarihinde ilk kez kendi göbeğini kendi kesme dirayeti gösterip direniş adına düzenli bir orduya sahip olması ve umulmadık şekilde başarı göstermesi, satılmışlar cenahında fena halde can sıkıcı olsa gerektir. Savaşın ilk günlerinden itibaren yakın ülkelerin işbirlikçi yönetimleri, direnişin ve mağdurun fikrini sormaksızın etekleri tutuşmuş bir halde arabuluculuk söylemlerine sarılıp İsrail’in tüm insanlığa rezil oluşunun önüne geçmek ister. Engellenmek istenen Yahudi’nin soykırımcı tabiatı, vahşete meyyal tarafları ya da çocuk öldürme ısrarı değildir. Aksine yandaşlar nezdinde bu denli paniğe neden olan, Ben-i İsrail’in o topraklarda gayrimeşru varlığının tehlikeye girmesi, neden var olduğunun sorgulanması ve dahi dünyaya lanse ettiği güçlü devlet yapısının zarar görmesi, istihbarat ağlarının zafiyet göstermesi, dünya kamuoyu önünde aciz duruma düşürülmesidir. Bu uğurda, ne anlam ifade ettiğini düşünmeksizin (yahut Kıbrıs için Annan Planı gibi hinlik dolu bir usta işgüzarlıkla) 1967 sınırlarından söz edip, Siyonistlerin o tarihe kadar işgal karşılığı elde ettiği toprakları adeta babalarının malından tasarruf edermiş gibi onlara bırakacak vaatlerde, girişimlerde bile bulunulur. Sanki atalarının topraklarını ticaret ortaklarına, stratejik müttefiklerine bağışlamaktadırlar. Ne söylem ne de eylem adına bu hadsizlikten başka bir uğraşı da görülmez. Bilakis henüz yapılmış enerji anlaşmaları, akım projeleriyle oluşturulan menfaat ortaklıkları, Siyonist varlığa yönelik güvenlik taahhütleri, diplomatik alanda geri çağrılan elçileri öğütleyip örgütleyip geri göndermek suretiyle pekiştirilir.

Muhtemelen Siyonist menfaatleri korumaya dönük bu türden tüm çalışmalar BOP’un neticesidir. Büyük Ortadoğu Projesi diye anılan yapılanma, İsrail varlığını korumak, güvenliğini üstlenmek, beynelmilel alanda NATO, AB, BM gibi platformlarda savunup kefalet etmekten, bozguncu Yahudi’ye kefil olmaktan başka bir şey değildir. Yani bütün çaba bu topraklar ve dünya üzerinde Siyonist emelleri korumaya, menfaatlerini kollamaya dönüktür. Ki bunun zıddını düşünmek rahmetli Faysal bin Abdülaziz’in akıbetini göze almayı gerektirir. Nitekim bugün Katar’ından Suud’una, Mısır’ından Kuveyt’ine her bir paydaş, dönüp petrolü kesmek bir yana bunun söylemsel tarafına bile yanaşmaz. Türkiye zaten enerji nakil anlaşmaları, askeri üs ve malzeme tedariki; su, gıda, giysi ticaretinin cennetidir.

Diğer yandan iç piyasada ses tonuyla ve kurduğu emanet cümleler itibarıyla popülerlik kazanan popülistlerin, her değeri tepe tepe kullanmaktan başka özelliği olmayan iktidarlar tarafından deruhte edilmesi kaçınılmazdır. Ellerinden ne uçan kurtulur ne kaçan… Hal böyle olunca da düşünsellik ve daha mühimi eylemden uzak her cümle, gücün elinde zaptı zor bir silaha dönüşüp vicdan sahiplerine çevrilir. Zoka bile değildir ama yutulur. Böylece ‘ümmetin suskunluğu’ tamlamasının da üstesinden gelinir. Boykot denir, çocuklar denir, vicdan denir, susmayacağız denir ve mesele hallolur! Market alışverişi yapmamak, daha doğrusu İsrail malı olmayan ürünlerle iktifa etmek suretiyle zalimlere meydan okunmuş olur, savaş durdurulur, acımasızca katledilen insanlara hayat bağışlanır! Aynı anda ağa babalarının yüzlerce gemiciği, Yahudi’ye yiyecek, giyecek, mühimmat taşır ama o kadarcık ticaretin lafı mı olur?! Lafı edildiğinde ise yalan olur, iftira olur, gazap falan olur! Ancak İsrail için adeta seferber olan bu gemiciklerin ne taşıdığına, hareket saat ve şartlarına dair verilere erişim yetkili sitelerden kaldırılır. Meselenin gerçeği de böylece ulaşılmaz olur.

Bir de sosyal olduğu söylenen medya profillerine Filistin bayrağı; standart medya programlarında da omuzlara Filistin şalı kondu muydu değil İsrail sorunu, her bir mesele kendiliğinden çözülüverir!

QOSHE - Asrın Kefaleti - İshak Koç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Asrın Kefaleti

7 0
19.12.2023

Şimdiki zamanı niteleyen her cümle, geleceğin tarih anlatısının malzemesi sayılır. Yaşananlardan çok sözel anlatılar, anlaşmalar, belgeler iş görür. Esefle belirtilmelidir ki şimdiki zamanda uydurulan, manipüle edilen, reklamı yapılan her şey gelecek için kayda geçer; bugün işbirlikçi olarak tanımlanmayanlar, âtîde çok şey başarmış kahraman diye anılır. Nitekim bir buçuk asrı bulmayan yakın geçmişte henüz oluşmakta olan Siyonizm’le pazarlığa oturup Kıbrıs, Girit, Batum, Filistin topraklarını anlaşma malzemesi yapanlar şimdilerde eşsiz birer kahraman olarak rahmetle yad edilir. Tam da rahmetli vekilin hayatının sonunda tek tek sıraladığı şekilde iktidar elde etmek için Kıbrıs’a dair vaatlerde bulunanlar, İsrail’in menfaatlerini ve güvenliğini, Irak’ın işgalini teyit edenler gibi…

Aslında Filistin halkının (Gazze kıyamında cihada duran mücahitlerin) yetmiş beş yıllık Siyonist işgal tarihinde ilk kez kendi göbeğini kendi kesme dirayeti gösterip direniş adına düzenli bir orduya sahip olması ve umulmadık şekilde başarı göstermesi, satılmışlar cenahında fena halde can sıkıcı olsa gerektir. Savaşın ilk günlerinden itibaren yakın ülkelerin işbirlikçi yönetimleri, direnişin ve mağdurun fikrini sormaksızın etekleri tutuşmuş bir halde arabuluculuk söylemlerine sarılıp İsrail’in tüm insanlığa rezil oluşunun önüne geçmek ister. Engellenmek istenen Yahudi’nin soykırımcı tabiatı, vahşete meyyal tarafları ya da çocuk öldürme ısrarı değildir. Aksine yandaşlar nezdinde bu denli paniğe neden olan, Ben-i İsrail’in o topraklarda........

© Milli Gazete


Get it on Google Play