İşrak vakti Zeytindağı’na duyulan özlem; MİT Akademi Raporu
Bugün Suriye sınırları içinde yer alan Şam'da 1390'da doğan ve asıl ismi Muhammed Şemseddin bin Hamza olan Akşemseddin; 1453 yılında Edirne'den İstanbul'a doğru yürüyen fetih ordusuna birçok mürşit gibi talebeleri ile katılmıştır.
Akşemseddin, ordunun sıkıntılı dönemlerinde hem Sultan Mehmed Han’ın hem de ordunun Kuvve-i maneviyesini destekleyici söylem, dua, davranışıyla; tasavvuf ve hal ehlinin tavrını göstermişti. Fatih'in ve ordunun yanında olamadığı dönemlerde ise mektuplarıyla bu vazifeyi yaptı.
En zor zamanlarında Fatih'in kararlı, sabırlı, dirayetli ve dikkatli olmasını isteyen Akşemseddin; neticede kültürümüze çok önemli miraslar bıraktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Gazzeli kardeşlerimiz, öz yurtlarında, şehit kanlarıyla sulanmış o mübarek topraklarda inşallah ebediyen özgürce yaşayacak. O kutlu gün geldiğinde Allah nasip ederse biz de orada olacağız. Gazzeli kardeşlerimizle birbirimize muhabbetle sarılacak, kucaklaşacak, inşallah hep beraber, omuz omuza şükür namazı kılacağız. Suriye'de olduğu gibi Gazze'de de zulmün sona erdiğini inşallah göreceğiz. O güzel günlere mutlaka vasıl olacağız" sözleri ile bir kez daha kararlı duruşunu gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimi ile; “Hasreti çekilen büyük ve güçlü Türkiye'ye kavuşmamıza; coğrafyamızda barış rüzgarlarının esmesine çok az kaldı.”
Bu bir temenni sözü değil. Türkiye, içi boş sözler söylemiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan çok güçlü ve açık ifade kullanıyor.
Adım adım bağ örülüyor; sımsıkı bir ip! MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de belirttiği gibi; önce Şam birkaç yıl sonra da Kudüs; Müslümanlar tarafından fethediliyor.
İşrak vakti yani güneş doğduktan bir süre sonra Kudüs ve Gazze’deyiz!
Kıbrıs, Libya, Qarabaq/Karabağ ve Şam’da olduğu gibi!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, Hamas Şura Meclisi Başkanı Muhammed Derviş ve heyeti ile İstanbul’da durum değerlendirmesi yapması; Türkiye’nin öncelikli meselelerinden birinin de Gazze olduğunu gösteriyor.
Türkiye hem sahada hem masada oyunu kuruyor; düşmanı yakalamak üzere…
Türkiye, resmi diplomatik temasların ötesinde modern jeopolitik ittifakların karmaşık ve sorunlu problemleri ile başa çıkmayı biliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Libya Ulusal Birlik/ Mutabakat Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin, Türkiye, İtalya ve Libya İşbirliği Zirvesi kapsamında İstanbul’da bir araya gelmesi; Batı Akdeniz’de yeni bir jeopolitik ittifakın kurulduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin ön adımı ile Libya; Avrupa, Afrika ve Akdeniz'i birbirine bağlayan bölgesel bir lojistik merkeze dönüşüyor. Libya Başbakanının, Trablus'un bölgesel dengelerde “güvenilir bir oyuncu” rolünü yeniden kazanmak için çalıştığını vurgulaması dikkat çekici.
Türkiye’nin askeri, siyasi ve ekonomik desteği ile Libya’nın Akdeniz'de istikrar ve entegrasyon çabalarının uluslararası alanda giderek daha fazla tanınmasına yol açıyor. Libya, artık uluslararası arenada denge kurucu ve işbirliği için arana bir aktör. Libya, saygın kimliğine Türkiye sayesinde kavuşuyor.
Jeopolitiğin kırılgan yapısı, yerini birleşen ve fay hatlarının silindiği yeni oluşumlara bırakıyor.
Küresel arenada oyuncular ve rollerin sürekli değişmesine rağmen İtalyan Lider Meloni bu oyunda Türkiye ile birlikte hem hareket alanını genişletiyor hem de ülkesinde hükümetinin altyapısını güçlendiriyor.
Gazze ve Kudüs meselesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile farklı görüşe sahip olsa da gelinen noktada İtalyan Lider Meloni; Türkiye ile aynı konuma yaklaştı. Meloni, en son İsrail’in Gazze’deki savaşının sürdürülemeyeceği ve haklı olmadığını açıkça Katil Netanyahu’ya söyledi.
Türkiye, İtalya ve Libya Liderlerinin bir araya gelmesi, Yunanistan’ı bir hayli tedirgin etti. Yunan basını bu durumu; “Hükümet için bir yenilgi. Atina oyun dışı kaldı. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Yunanistan’a........© Dikgazete.com





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden