menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ormandaki balta sesi

37 3
19.12.2025

Geçen hafta, Netflix’in Warner Bros.’u satın alma girişimiyle ilgili yazımda, “Netflix büyümezse ölür” demiş ve eklemiştim: “Seyirciye her gün yüzlerce film ve dizi sunan bu platformda vasat Amerikan beğenisini aşan kaliteli bir örnek bulmak, samanlıkta iğne aramak gibi bir şey. Yüzlercesi arasında dişe dokunur, sinema tarihinde iz bırakmış ya da bırakacak film sayısı 5’i 10’u geçmemekte. Gerisi büyük çoğunlukla ıvır zıvır, çerçöp.”

İşte o geniş mi geniş sinema evreninde dişe dokunur az sayıdaki örnekten biri bugünlere denk geldi: “Tren Düşleri” (Train Dreams).

Denis Johnson’ın aynı adlı kısa romanından uyarlanan, yönetmen olarak Clint Bentley’in imzasını gördüğümüz film, neredeyse fısıltıyla konuşan, büyük sahneler ve büyük diyaloglar yerine yaşamın sessizce akışına ayak uyduran bir yapım. Yüksek dramatik anlardan çok gündelik yaşamın küçük kesitlerine, doğayla ve uygarlıkla kurulan ilişkiye, sarsıcı bireysel acılara odaklanan, ABD demiryollarının gelişimini ve sanayileşmeyi anlatan bir film var karşımızda. 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın ortaları arasında........

© Aydınlık