Terörist israil’in kötülükte sınır tanımayacağını geçmişte rahatlıkla işleyebildiği ağır cürümlerden biliyorduk. Dahası, kendinden başkasını insan saymayan bu zihniyetin nasıl bir kör inançtan türediğine dair de iyi kötü bilgimiz vardı. Bugünlerde öğrendiğimiz şeyse, bu çağda, kötülüğün artık israilli olmayan başka ‘insanlık’ları da rahatlıkla ele geçirebilecek raddeye kadar ilerlemiş olduğu gerçeği...

Ülkemizde de örneklerini görüyoruz; kötülüğün bu kadar vahşi, bu kadar göz önünde ve bu kadar aldırmazca işlenen halinin bile kalbinin buzunu eritemediği karakterler var. Laf icabı karakter diyorum, bu topraklarda benim düşünebildiğim daha ağır bir karaktersizlik performansı örneklenemez çünkü. Bu kadarını beklemiyordum dersem, fazla mı saflık etmiş olurum. Bir şeylere nefretini, her şeye sirayet ettiren kişilikler, pür şeytani bir girdabın içine bırakıyor yavaş yavaş kendini. Bununla nasıl yaşayabildiklerini, aynada iğrenmeden kendi yüzlerine nasıl bakabildiklerini hissen anlayamıyorum. Ancak mantıki bir izah getirebilirim belki bu ahvale. Biz belki de farkında bile olmadan böylelerinden hâlâ içlerinden bir insanlık kırıntısı bulup çıkarmalarını ve gerçeği bir şekilde görebilir hale gelmelerini bekliyoruz. Oysa belki de bunun için çok geç artık!

İyilik, sulayıp beslemediğinizde içinizde hızla solgunlaşıp kuruyan bir şey... Nefretle aynı kalbin içinde hiç yaşayamıyor. Çoğu zaman, özellikle kendimizi haklı gördüğümüzde öfkeleri içimize kolayca kabul ediyoruz. O öfkeler zamanla nefrete dönüşüyor ve iyi namına ne varsa sürüp çıkarıyor içimizden.

Kutlu sözle sabit; kalbimizde bir siyah nokta kadar kötülük bulunmasına göz yumarsak, o lekenin zamanla büyüyüp içimizi işgal edeceğini bilmeliyiz. Günahlarımız var, hatalarımız var, elbette kötülükten içimize düşen gölgeler oluyor. Ancak işlediğimizin günah olduğunu, hata olduğunu bildiğimiz sürece oradan dönme imkânımız var. Oysa günahı günah, hatayı hata olarak göremez hale gelirsek bu takdirde kötülüğün içimizdeki işgaline karşı bir direnç noktamız kalmaz.

Nefret, sevgileri kemirerek kendini büyüten bir canavar. Yani nefretimiz büyüdükçe sevme kabiliyetimizi yavaş yavaş kaybediyoruz. İyiliğin büyüdüğü toprak sevginin toprağıdır, o toprak kötülük zehriyle kirlenirse, orada artık iyilik çiçeği açmaz olur.

Bugün tarih boyunca görülen belki de en aşikâr, en vahşi, en pervasız kötülükler, zulümler gözümüzün önünde işlenirken, geçtim tarafsız olmayı, bu kötülüğe doğrudan taraf olabilenler var. Koca koca devletleri kastetmiyorum, onları ele geçirmek her zaman mümkündü, şimdi de öyle... Ama içinde kalp taşıyan bir canlı olarak ‘insan’ı ‘iyi’den bu kadar uzaklaştırmak gerçekten şaşırtıyor bizi. Bu kadarını daha önce görmedik çünkü. Kalpteki siyah noktanın bir kalbi bu kadar deliksiz bir karanlıkla bürüdüğüne, bu kadar insafsız, bu kadar kör bıraktığına şahit olmamıştık. Çok kötüler, çok zalimler, çok tiranlar gördük ama kundaktaki bebeğe silah çeken bir katılaşmayı ve buna arka çıkan bir körleşmeyi herhalde görmedik daha önce hiç kimsenin üstünde.

Üstelik tam karşılarında, bombalarının menzilinde, füzelerinin hedefinde, namlularının ucunda yine yaşadığımız zamanlar boyunca görmediğimiz kadar büyük bir safiyetle, bir masumiyetle, kalbinde bu kadar lekesizlikle, böylesine pür bir imanla ve dünyanın en güzel atan en büyük kalpleriyle dimdik duran Gazze yiğitleri varken... Kötülük iyiliği görünce çözülseydi, herhalde Gazze’de çözülürdü. Çözülmeyen kötülük, saf nefret, ürkütücü kibir, sonsuz acımasızlık israil’in ve her daim kalpteki siyah lekelere oynayan güç simsarlarının eseri...

Kalplerini bu karanlığa büsbütün teslim etmemiş her insan, yaşadığı yer yeryüzünün neresi olursa olsun, bu apaçık ibret dersini mutlaka alacak, bu şaşmaz terazide dünyayı tartacaktır.

QOSHE - Siyah leke - Gökhan Özcan
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyah leke

89 5
04.12.2023

Terörist israil’in kötülükte sınır tanımayacağını geçmişte rahatlıkla işleyebildiği ağır cürümlerden biliyorduk. Dahası, kendinden başkasını insan saymayan bu zihniyetin nasıl bir kör inançtan türediğine dair de iyi kötü bilgimiz vardı. Bugünlerde öğrendiğimiz şeyse, bu çağda, kötülüğün artık israilli olmayan başka ‘insanlık’ları da rahatlıkla ele geçirebilecek raddeye kadar ilerlemiş olduğu gerçeği...

Ülkemizde de örneklerini görüyoruz; kötülüğün bu kadar vahşi, bu kadar göz önünde ve bu kadar aldırmazca işlenen halinin bile kalbinin buzunu eritemediği karakterler var. Laf icabı karakter diyorum, bu topraklarda benim düşünebildiğim daha ağır bir karaktersizlik performansı örneklenemez çünkü. Bu kadarını beklemiyordum dersem, fazla mı saflık etmiş olurum. Bir şeylere nefretini, her şeye sirayet ettiren kişilikler, pür şeytani bir girdabın içine bırakıyor yavaş yavaş kendini. Bununla nasıl yaşayabildiklerini, aynada iğrenmeden kendi yüzlerine nasıl bakabildiklerini hissen anlayamıyorum. Ancak mantıki bir izah getirebilirim belki bu ahvale. Biz belki de farkında bile olmadan böylelerinden hâlâ içlerinden bir insanlık kırıntısı bulup çıkarmalarını ve gerçeği bir şekilde görebilir hale gelmelerini bekliyoruz. Oysa belki de bunun için çok geç........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play