Kendi hayatının dışında
İnternet bağlantısı olmayan bir insan düşünelim. Durun hemen isyan etmeyin, bunu gerçekten düşünebiliriz; her geçen gün sayıları azalsa da var hâlâ yeryüzünde öyle birileri. Onlardan birini gözümüzün önüne alalım. Dijital dünyayla hiçbir bağlantısı olmayan biri olsun o kişi. Teknolojik ağdan bu kadar uzak kalabildiğine göre, yüksek ihtimalle bir şehirde yaşamıyor olmalı. Bedenen şehirde olsa bile en azından ruhen şehirde olmadığını varsayabiliriz en azından.
Siber alemden bu kopukluk hali, onun omuzlarından bizim her gün kendimizi taşımak mecburiyetinde hissettiğimiz pek çok yükü kaldıracaktır. O her sabah güneşin kalkıp penceresinden bakabileceği dünyaya doğduğunun farkında olacak ve yeni günü hissedebilecektir. Onu bekleyen akışlar, ‘timeline’lar, tt gündemleri, çoğu lüzumsuz mesaj yığınları, dikkat dağıtıcı spotlar, reklam saldırıları ve sair zaman öldürücüler ve akıl çeldiriciler olmadığından, kendi hayatının içinde yaşananlar üzerinden bir öz gündemi olacak, bir gündelik akışı olacak, ona göre hareket edecektir.
Bu aynı zamanda ‘bir şeyleri kaçırıyor olma’ endişesini, stresini de alacaktır üzerinden. Başkalarının sofralarının cilalı kompozisyonları kafasını karıştırmayacağından sofrasındaki her şeyi bir nimet bilerek kahvaltısını yapacak, yemeğini yiyecek, hayatın gerçekten gerektirdiği işleriyle meşgul olmaya hazırlanacaktır. Gün boyu bulunduğu ortamlarda hayatın içinden şeyler konuşacak, karşısındakilerin........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden