Ahlak ve fazilet sahibi bir insan, kim olursa olsun, düşmanları tarafından bile takdir edilir. Bu değerli şahsiyetlerin hayat hikâyeleri muhakkak kayda geçer, başarıları ve eserleri geniş okuyucu kitlelerine tanıtılır. İslam tarihine şöyle bir göz gezdirdiğimiz zaman Batılı yazarlar ve romancılar tarafından ilgiyle karşılanan, haklarında ciltler dolusu kitaplar yazılan kişilikleri ve takdire şayan yaşantıları romanlara konu olan çok sayıda kahraman görürüz.

Batı’nın gözünde Doğu her zaman esrarengiz bir ülkedir. Haçlı sürülerinin iştahlarını kabartan ve keşfedilmeyi bekleyen bir hazineler cennetidir. Binbir Gece Masalları böyle bir dünyanın ışık ve renk cümbüşünden başka bir şey değildir. Avrupa’nın yüz yıllar boyu İslam dünyasına çevirdiği tecessüs, merak ve talan projesi önemini hiçbir zaman yitirmedi. Binbir Gece Masallarının ve benzeri yazılı kaynakların en az bizim kadar Batılı okuyucuların da dikkatini çekmesi, onlar tarafından da büyük bir merakla okunması, İslam dünyasının yetiştirdiği büyük şahsiyetlere, coğrafyanın en verimli arazisini oluşturan bu toprakların sahiplerine duyulan ilginin -dün olduğu gibi- bugün de yarın da devam edeceğini göstermektedir.

Batılı yazarlar ve romancılar tarafından büyük alaka gösterilen tarihi şahsiyetlerin başında Selahaddin Eyyubi gelmektedir. Savaş meydanlarında kahramanlık tabloları oluşturan; cesareti, metaneti ve tabii ki fazileti düşmanları tarafından da teslim edilen, hasmını dahi tedavi edecek kadar asalet sahibi olan, İslam’ın çağlar üstü mesajını yeryüzüne yaymak için çırpınan ve bu şehameti dolayısıyla yenilmez kralları yenen, bükülmez bilekleri büken, eğilmez başları eğen, ezcümle Arslan Yürekli Rişar gibi gurur ve kibir heykeli bir kralı dize getiren, müttefik Haçlı ordularını çil yavrusu gibi dağıtan, İslam Birliğinin sembol ismi haline gelen, adalet dağıtan kılıcından sıçrayan kıvılcımların ışığı asırların üstünden günümüze kadar gelen böyle dört başı mâmur bir kahramanın hayatı elbette ki Batılı yazarların, gayr-i müslim romancıların dikkatini çekecekti. Nitekim onunla ilgili olarak bir hayli biyografinin, roman ve hikâyenin kaleme alındığını, bunlardan bazılarının filme çekildiğini biliyoruz. Ben de daha lise öğrencisiyken Tokat’taki Ali Sabri Sinemasında yabancı bir Selahaddin Eyyubi filmi seyretmiştim. Bu Kudüs fatihine duyduğum ilgi o yıllarda başlamıştır dersem, doğru söylemiş olurum.

Selahaddin Eyyubi’nin hayatını romanlaştıranlardan Corci Zeydan’ın eserinin adı “Selahaddin-i Eyyubi ve Haşhaşiler” Walter Scot’unki ise, “Selahaddin-i Eyyubi ve Arslan Yürekli Rişar”dır. Bendeniz her ikisini de -yıllar önce- Osmanlı Türkçesinden Latin harflerine aktarmıştım.

Walter Scot’tan ve bu önemli eserinden bahsetmeden önce Selahaddin-i Eyyubi hakkında birkaç cümle daha söylemek istiyorum.

İyi bir araştırmacı olan Ramazan Şeşen Bey, konuyla ilgili kitabında şöyle ilgi çekici bilgiler veriyor: Tarihçiler Selahaddin Eyyubi’nin büyük bir ihtimalle Kürt olduğunu beyan ediyorlarsa da babasının ve kendisinin tamamen Selçuklu Devleti’nin kolu ve devamı mahiyetindeki Atabeylerden Zengilerin hizmetinde bulunduğu biliniyor. Suriye’de elde ettiği başarıdan sonra Nureddin Zengi tarafından Mısır’a gönderildi. Mısır’da Şii Fatımi idaresine son verdi. Nureddin Zengi vefat edince onun küçük yaştaki oğluna bağlı kaldı. Daha sonra devrin halifesi tarafından Nureddin Zengi’nin vârisi olarak tanındı. Böylece Eyyubi Devleti, Selçuklu Atabeyliği Zengi Devleti’nin devamı haline geldi.

Selahaddin Eyyubi, birçok konuda hizmetinde bulunduğu Nureddin Zengi’nin açtığı yoldan yürüdü. Onun kardeşleri de Turanşah, Tuğtekin ve Böri gibi Türkçe isimler taşımaktadır.

Walter Scot’un bu romanı Üçüncü Haçlı seferini konu almaktadır ve hadiseler Filistin’de geçmektedir. Eserin önemli iki kahramanı Selahaddin Eyyubi ile İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar’dır. Selahaddin Eyyubi bu savaşlarda, Filistin cephesinde büyük bir başarı kazandı ve Kudüs’ü Haçlılardan kurtardı. Böylece hem Arslan Yürekli Rişar’a hem de müttefikleri olan Fransa ve Almanya krallarına, hiçbir zaman unutamayacakları bir ders vermiş oldu. Mübarek şehir Kudüs’ü Şerif’in hürriyetine kavuşmasında en büyük pay Hazreti Ömer’den sonra Selahaddin Eyyubi’ye aittir.

Şimdi biraz da “Selahaddin Eyyubi ve Arslan Yürekli Rişar” adlı bu romanın yazarını tanımaya çalışalım:

1771 yılında Edimburg’da dünyaya gelen ve tarihi romanın babası kabul edilen Walter Scot’un pederi aynı şehrin savcısıydı. Kendisi soylu bir aileye mensuptu. Edimburg, İskoçya’nın romancılar tarafından birçok manzarası ve tipleri çizilen eski bir şehirdir. Sağlığı son derece bozuk olan Walter, çocukluğunu bir çiftlikte ve tam bir hürriyet havası içinde geçirdi. Üzülmemesi için kimse kendisine herhangi bir müdahalede bulunmuyordu. Çocuğun hayal gücü, annesinin anlattığı menkıbelerle, şiirlerle ve şövalye hikâyeleriyle bir hayli gelişmişti. Okul yıllarında en sevdiği şey, hikâye okumak ve tabii ki hikâye yazmaktı.

Uzun bir hastalık onu istirahate çekilmek zorunda bıraktığı için, kitaplarının içine gömüldü. Amcasının malikânesinde şiirler yazmaya başladı. Babası gibi avukatlık mesleğini seçti. Şiir sahasında o kadar büyük bir şöhret kazandı ki İngiltere’nin en büyük şairi kabul edildi. “İskoçya Hududunun Saz Şairleri” isimli eseriyle başlayan bu şiirler, büyük bir rağbet gördü. Ve Walter Scot çok zengin oldu. Bir şatoya çekilerek gösterişli bir hayat yaşamaya başladı.

Bayron ortaya çıkınca bu dev şairle yarışılamayacağını anladı ve şiiri terk ederek tamamen romana yöneldi.

İlk romanının okuyucular tarafından nasıl karşılanacağını anlamak için imzasız yayımladı. Eserinin büyük bir alaka gördüğünü anlayan Scot, otuzdan fazla roman kaleme aldı. Yorucu bir çalışma hayatından sonra kendisine felç geldi. Tedavi için İtalya’ya gitti. İkinci bir felç daha gelince memleketine döndü ve şatosunda öldü.

Şimdi bir de bu önemli romanın mütercimi Mehmet Halid’i dinleyelim:

Walter Scot’un tercüme ederek Sabah gazetesinde yayımladığımız bu roman Filistin topraklarında yapılan Üçüncü Haçlı Seferini konu almaktadır. Romanın iki büyük kahramanı vardır. Biri Mısır’da Eyyubi Devletini kuran Selahaddin, diğeri ise, Üçüncü Haçlı Seferinin ünlü isimlerinden İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar’dır.

Haçlı seferlerinin en ünlüsü kabul edilen bu üçüncü seferde Hıristiyan ordularına karşı verdiği büyük mücadelede kolu bükülemeyen bir kahraman olduğunu ispat eden Selahaddin Eyyubi, düşman askerlerini perişan etti. Taberiye Savaşında büyük bir zafer kazandı. Kudüs’ü Hıristiyanlardan geri aldı. Kudüs Kralı Lui’yi komutanlarıyla esir etti. Bu sırada adaletten ve insaftan hiç ayrılmadı.

Romanda Selahaddin’in rakibi olarak gösterilen Arslan Yürekli Rişar’a gelince, bu adam daha gençliğinde kuvvetiyle ve cesaretiyle ama özellikle haşarılığıyla tanınmıştı. Tahta çıkar çıkmaz Fransa Kralı Filip Ogüst ve Alman İmparatoru Frederik Barbaros ile ittifak kurdu. Müslümanlara karşı Üçüncü Haçlı Seferini düzenledi. Şam’a kadar geldi. Akka’yı ele geçirdi. Ancak diğer krallar daha ileri gitmeye cesaret edemediler. Fransa Kralı geri kalan askerlerini alarak ülkesine döndü. Bir ara İngilizler Almanların bayrağını yırttı. Onlar da geri döndüğü için Rişar, Filistin topraklarında yalnız kaldı. Selahaddin ile bir anlaşma yapmak mecburiyetini duydu. Daha sonra Kudüs’ü terk ederek, memleketinin yolunu tuttu.

Scot, bu romanıyla Selahaddin’in kahramanlığını, ahlâkî meziyetini, Rişar’ın zulmüyle karşılaştırarak okuyucularına bir insanlık dersi vermek istedi. Bu özelliğinden dolayı roman bizim için son derece önemlidir.

Kudüs fatihinin ne büyük bir insan olduğunu İsrail zulmünün olanca fecaatiyle devam eden bugünlerde daha iyi anlıyoruz ve kendisine rahmet niyazında bulunuyoruz.

QOSHE - Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi ve Arslan Yürekli Rişar - Dursun Gürlek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi ve Arslan Yürekli Rişar

39 1
19.11.2023

Ahlak ve fazilet sahibi bir insan, kim olursa olsun, düşmanları tarafından bile takdir edilir. Bu değerli şahsiyetlerin hayat hikâyeleri muhakkak kayda geçer, başarıları ve eserleri geniş okuyucu kitlelerine tanıtılır. İslam tarihine şöyle bir göz gezdirdiğimiz zaman Batılı yazarlar ve romancılar tarafından ilgiyle karşılanan, haklarında ciltler dolusu kitaplar yazılan kişilikleri ve takdire şayan yaşantıları romanlara konu olan çok sayıda kahraman görürüz.

Batı’nın gözünde Doğu her zaman esrarengiz bir ülkedir. Haçlı sürülerinin iştahlarını kabartan ve keşfedilmeyi bekleyen bir hazineler cennetidir. Binbir Gece Masalları böyle bir dünyanın ışık ve renk cümbüşünden başka bir şey değildir. Avrupa’nın yüz yıllar boyu İslam dünyasına çevirdiği tecessüs, merak ve talan projesi önemini hiçbir zaman yitirmedi. Binbir Gece Masallarının ve benzeri yazılı kaynakların en az bizim kadar Batılı okuyucuların da dikkatini çekmesi, onlar tarafından da büyük bir merakla okunması, İslam dünyasının yetiştirdiği büyük şahsiyetlere, coğrafyanın en verimli arazisini oluşturan bu toprakların sahiplerine duyulan ilginin -dün olduğu gibi- bugün de yarın da devam edeceğini göstermektedir.

Batılı yazarlar ve romancılar tarafından büyük alaka gösterilen tarihi şahsiyetlerin başında Selahaddin Eyyubi gelmektedir. Savaş meydanlarında kahramanlık tabloları oluşturan; cesareti, metaneti ve tabii ki fazileti düşmanları tarafından da teslim edilen, hasmını dahi tedavi edecek kadar asalet sahibi olan, İslam’ın çağlar üstü mesajını yeryüzüne yaymak için çırpınan ve bu şehameti dolayısıyla yenilmez kralları yenen, bükülmez bilekleri büken, eğilmez başları eğen, ezcümle Arslan Yürekli Rişar gibi gurur ve kibir heykeli bir kralı dize getiren, müttefik Haçlı ordularını çil yavrusu gibi dağıtan, İslam Birliğinin sembol ismi haline gelen, adalet dağıtan kılıcından sıçrayan kıvılcımların ışığı asırların üstünden günümüze kadar gelen böyle dört başı mâmur bir kahramanın hayatı elbette ki Batılı yazarların, gayr-i müslim romancıların dikkatini çekecekti. Nitekim onunla ilgili olarak bir hayli biyografinin, roman ve hikâyenin kaleme alındığını, bunlardan bazılarının filme çekildiğini biliyoruz. Ben de daha lise öğrencisiyken Tokat’taki Ali Sabri Sinemasında yabancı bir Selahaddin Eyyubi filmi seyretmiştim. Bu Kudüs fatihine duyduğum ilgi o yıllarda başlamıştır dersem, doğru söylemiş olurum.

Selahaddin Eyyubi’nin hayatını romanlaştıranlardan Corci Zeydan’ın eserinin adı “Selahaddin-i Eyyubi ve Haşhaşiler” Walter Scot’unki ise, “Selahaddin-i Eyyubi ve Arslan Yürekli Rişar”dır. Bendeniz........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play