“Son derece hızlı bir değişmenin yaşandığı ülkemizde tarihi şehirlerimiz giderek asıl kimliklerinden uzaklaşıyor. 1950’lerden beri yaşanan büyük iç göç yüzünden, başta İstanbul olmak üzere, bütün şehirlerde yerli nüfus azınlığa düşmüş, yeni sakinler ise yerleştikleri şehrin kültürünü, tarihi ve tabii dokusunu korumak hususunda yeterli hassasiyeti göstermemişlerdir.

Türk ve İslam kültürünün bir özeti olmak bakımından bizim için çok ayrı bir önem taşıyan İstanbul, bu mânâda en fazla zarar gören şehirlerin başında gelmektedir. Gerekli tedbirler alınmadığı için, ne yazık ki, nüfusu inanılmaz bir hızla artan bu güzel şehir korkunç bir yağmaya uğramış, tarihi ve tabii dokusu, dili, kültürü ve incelmiş gelenekleriyle birlikte yok olmaya yüz tutmuştur.

İstanbul’u korumak görevimiz ve tarihi sorumluluğumuzdur. Bu bakımdan belediyelere büyük iş düştüğünü söylemeye bile gerek yoktur. Biz kanunla sınırları çizilmiş ‘beledi’ hizmetlerin yanı sıra sorumluluğunu üstlendiğimiz şehrin kimliğini korumayı ve bu kimliğin çeşitli yönleriyle araştırılmasını sağlamayı da asli görevlerimizden sayıyoruz.

Kültür İşleri Daire Başkanlığı tarafından yayımlanacak kitaplarla, İstanbul’un geçmişiyle bugünü ve geleceği arasında kopan bağların yeniden belli ölçüde kurulabileceğine inanıyor, yeni kuşakların bu kitapları okuyarak İstanbul’u daha çok seveceklerini ve İstanbul’da yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu öğreneceklerini ümit ediyoruz.

Bu düşüncelerle yayımladığımız bu güzel kitabı İstanbullu aziz hemşehrilerime sunmaktan gurur ve bahtiyarlık duyuyorum.”

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken kaleme aldığı bu “önsöz” kültür tarihimizin en önemli kaynaklarından birini teşkil eden “Mecelle-i Umur-ı Belediye”nin baş tarafında bulunuyor. Gerçekten de dokuz büyük ciltten meydana gelen bu külliyat tam bir kültür hazinesi olarak karşımıza çıkıyor.

İstanbul’la ilgili olarak yerli ve yabancı yazarların, özellikle tarihçilerin yayımladıkları kitaplar sayı itibariyle öyle büyük bir yekûn tutuyor ki, sırf bunların isimlerini sıralamak bile uzun soluklu bir çalışmayı gerektirir. İstanbul kitaplarının büyük bir bölümünü de bu tarihi şehrin belediyeciliği ve belediye başkanlarıyla alakalı çalışmalar oluşturuyor. Arap harflerinden Latin harflerine aktarılarak ve fakat sadeleştirme cihetine gitmeden neşredilen Mecelle-i Umur-ı Belediye işte bu şehir kitapları listesinin en başında yer alıyor. Unutmayalım ki, bu dokuz ciltlik külliyatın müellifi olan Osman Nuri Ergin, İstanbul belediyesinde mektupçuluk yani genel sekreterlik yapmış, ayrıca vilayet mektupçuluğu görevinde bulunmuş bir kültür tarihçimizdir.

Bütün belediye başkanlarının, başkan yardımcılarının, başta kültür müdürlükleri olmak üzere diğer ilgili personelin bu eseri baştan sona okumaları gerekir. Şurasını da belirtmekte fayda var. Mecelle-i Umur-ı Belediye, nefis bir Osmanlı Türkçesiyle kaleme alındığı için şerh ederek, yani açıklayarak okunması bir mecburiyettir. Maalesef bugün, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Refik Halid Karay gibi üstad edebiyatçılarımızın dili bile şimdiki nesle ağır geliyor. Durum böyle olunca, toplu okumalar işi kolaylaştıracaktır ve bu şaheserlerden yeteri kadar istifade edilecektir. Belediyelerimiz belediyecilikle ve İstanbul tarihiyle ilgili kitapların okunmasını devamlılığı olan seminerler haline getirirlerse, kültür tarihimize büyük bir katkıda bulunmuş olurlar.

Merhum Osman Nuri Ergin’in bu konuda daha başka eserlerinin de bulunduğunu biliyoruz. Mesela ilk defa Arap harfleriyle yayımlanan 774 sayfalık “İstanbul Şehreminleri”, yani belediye başkanları kitabı da İstanbul’a hizmet eden şahsiyetleri tanıtma bakımından büyük önem arz ediyor. İstanbul Şehreminleri’ne aynı zamanda biyografik eser gözüyle de bakabiliriz. Bu da yukarıda tarif ve tavsiye ettiğimiz tarzda mütalaa edilirse şüphesiz ki zevkle yararlanmak mümkün olur. Bugünkü şehreminleri, dünkü şehreminlerine köprülük yaparlarsa, geleceğin şehreminlerine de yol göstermiş olurlar.

İstanbul Vilayeti Mektupçusu ve İstanbul Polis Mektebi Belediye Zabıtası Dersleri Muallimi Osman Nuri Ergin’in “Beledi Bilgiler”, “Türk Tarihinde Evkaf, Belediye ve Patrikhaneler”, “İstanbul’da İmar ve İskân Hareketleri”, “Türk Şehirlerinde İmaret Sistemi”, “Türkiye’de Şehirciliğin Tarihi İnkişafı”, “Fatih’in İmareti Vakfiyesi” isimleriyle yayımlanmış daha bir hayli kıymetli eserinin bulunduğunu biliyoruz. Merhumun şehir tarihçiliği dışında Abdülaziz Mecdi Tolun Hayatı ve Şahsiyeti, Muallim Cevdet’in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi, beş ciltlik Türkiye Maarif Tarihi, İbn-i Sina Bibliyografyası gibi isimlerle yayımlanan kitapları da hazine değerindedir. Burada bir parantez açıp belirtmek gerekirse, Türk Maarif Tarihi de böyle seminer şeklinde okutulması icap eden önemli kaynaklardan biridir. Öğretmenlerimizi böyle eserlerle tanıştırmak elbette ki, Milli Eğitim tarihimize yapılmış önemli hizmetler sırasına girecektir.

İçimde ukde kalmasın diye söyleyeyim. Kültür tarihimize bu kadar hizmet eden Osman Nuri Ergin hakkında ciddi ve hacimli bir biyografi hâlâ yazılmış değil. Bu üstün hizmet madalyası, maarif müntesiplerinin arasından çıkacak sahibini bekliyor.

İstanbul’un kültür hayatına; tarihine, edebiyatına, manevi özelliklerine ve güzelliklerine dair eser neşreden daha birçok değerli yazarımız bulunuyor. İstanbul’un çeşitli okullarında tarih hocalığı yapan ve kendisini öğrencilerine çok sevdiren, ayrıca on bir ciltlik “İstanbul Ansiklopedisi”ni binbir meşakkatle neşreden Reşad Ekrem Koçu da bu kafilenin çilekeş ama mutlu yolcularındandır. Kendi ifadesiyle, bu şehir uşağı, eğer dört başı mâmur bir sponsor bulmuş olsaydı her an baş vurduğumuz onbir ciltlik külliyat, belki de kırk ciltte tamamlanmış olarak kütüphanelerimizi süsleyecekti. Hatırlatmadan geçmeyeyim, Reşad Ekrem Koçu’nun süreli yayınlarda neşretmiş olduğu tarih, biyografi ve İstanbul yazıları da şayet bir araya getirilip yayınlanırsa bir on bir cilt daha ortaya çıkmış olur.

İstanbul sevdalılarının hangi birini anlatalım? Hem Bizans, hem Osmanlı İstanbul’unun tam bir uzmanı olan rahmetli Prof. Dr. Semavi Eyice de bu tarihi şehre eyice hizmet etti. Yazılarıyla ve konuşmalarıyla bazı tarihi eserlerin ortadan kaldırılmasına engel oldu.

İbrahim Hakkı Konyalı, İbrahim Hilmi Tanışık gibi isimler de özellikle camiler ve çeşmeler hakkında yayımladıkları kitaplarla İstanbul kültürüne büyük hizmetlerde bulundular. Merhum İbrahim Hilmi Tanışık’ın yıllar önce neşredilen “İstanbul Çeşmeleri”nden sonra, geçenlerde Üsküdar Belediyemizce yayımlanan ve tanıtımı yapılan iki büyük ciltlik “İstanbul Camileri”de bu şehrin bütün camilerini cami olarak (içine alarak) raflardaki yerini aldı. Unutmadan söyleyeyim, Konyalı merhumun iki ciltlik “Üsküdar Tarihi” de yine Üsküdar Belediyesince gün ışığına çıkarılmıştı. Bu vesileyle Başkan Hilmi Bey’e ve mesai arkadaşlarına başarılar diliyorum.

Muhakkak tanıtılması gereken bir eser daha var ki, o da “Revnakoğlu’nun İstanbul’u – İstanbul’un İç Tarihi” adını taşıyor. Bu beş ciltlik hazine de Fatih Belediyesince yayımlandı ve tabii büyük bir kültür hizmetine imza atılmış oldu. Cemaleddin Revnakoğlu’nun evrakını kisve-i tab’a büründürerek ihya eden Prof. Dr. Mustafa Koç’a da Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü muhakkak verilmelidir. Âcizane tavsiyemdir.

QOSHE - İstanbul kitapları ve belediye başkanlarımız - Dursun Gürlek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İstanbul kitapları ve belediye başkanlarımız

27 1
14.01.2024

“Son derece hızlı bir değişmenin yaşandığı ülkemizde tarihi şehirlerimiz giderek asıl kimliklerinden uzaklaşıyor. 1950’lerden beri yaşanan büyük iç göç yüzünden, başta İstanbul olmak üzere, bütün şehirlerde yerli nüfus azınlığa düşmüş, yeni sakinler ise yerleştikleri şehrin kültürünü, tarihi ve tabii dokusunu korumak hususunda yeterli hassasiyeti göstermemişlerdir.

Türk ve İslam kültürünün bir özeti olmak bakımından bizim için çok ayrı bir önem taşıyan İstanbul, bu mânâda en fazla zarar gören şehirlerin başında gelmektedir. Gerekli tedbirler alınmadığı için, ne yazık ki, nüfusu inanılmaz bir hızla artan bu güzel şehir korkunç bir yağmaya uğramış, tarihi ve tabii dokusu, dili, kültürü ve incelmiş gelenekleriyle birlikte yok olmaya yüz tutmuştur.

İstanbul’u korumak görevimiz ve tarihi sorumluluğumuzdur. Bu bakımdan belediyelere büyük iş düştüğünü söylemeye bile gerek yoktur. Biz kanunla sınırları çizilmiş ‘beledi’ hizmetlerin yanı sıra sorumluluğunu üstlendiğimiz şehrin kimliğini korumayı ve bu kimliğin çeşitli yönleriyle araştırılmasını sağlamayı da asli görevlerimizden sayıyoruz.

Kültür İşleri Daire Başkanlığı tarafından yayımlanacak kitaplarla, İstanbul’un geçmişiyle bugünü ve geleceği arasında kopan bağların yeniden belli ölçüde kurulabileceğine inanıyor, yeni kuşakların bu kitapları okuyarak İstanbul’u daha çok seveceklerini ve İstanbul’da yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu öğreneceklerini ümit ediyoruz.

Bu düşüncelerle yayımladığımız bu güzel kitabı İstanbullu aziz hemşehrilerime sunmaktan gurur ve bahtiyarlık duyuyorum.”

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken kaleme aldığı bu “önsöz” kültür tarihimizin en önemli kaynaklarından birini teşkil eden “Mecelle-i Umur-ı Belediye”nin baş tarafında bulunuyor. Gerçekten de dokuz büyük ciltten meydana gelen bu külliyat tam bir kültür hazinesi olarak karşımıza çıkıyor.

İstanbul’la ilgili olarak yerli ve yabancı yazarların, özellikle tarihçilerin yayımladıkları kitaplar sayı itibariyle öyle büyük bir yekûn tutuyor ki, sırf bunların isimlerini sıralamak bile uzun soluklu bir çalışmayı gerektirir. İstanbul kitaplarının büyük bir bölümünü de bu tarihi şehrin belediyeciliği ve belediye başkanlarıyla alakalı çalışmalar oluşturuyor. Arap harflerinden Latin harflerine aktarılarak ve fakat sadeleştirme cihetine gitmeden neşredilen Mecelle-i Umur-ı Belediye işte bu........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play