İrfan, akıl ve Cumhuriyet
"Türk milleti; Bektaşî irfanıyla yoğrulmuş, Atatürk aklıyla ayağa kalkmış ve Cumhuriyet'le taçlanmıştır" ifadesi, işte bu uzun yürüyüşün özlü bir tarifidir.
Bugün Türkiye'de yaşanan fikrî karmaşaların, kimlik tartışmalarının ve tarih üzerinden yürütülen kamplaşmaların temelinde; bu üç büyük hakikatin birbirinden koparılması yatmaktadır. Kimileri Bektaşî irfanını devletten uzaklaştırmakta, kimileri Atatürk'ü milletin manevî köklerinden koparmakta, kimileri ise Cumhuriyet'i tarihsiz ve ruhsuz bir rejim gibi sunmaktadır. Oysa hakikat tektir ve parçalanamaz: Türk milletinin varlığı, bu üç unsurun birbirini tamamlamasıyla anlam kazanır.
Anadolu'nun mayası: Bektaşî irfanı
Türklerin İslâm'la buluşması, çoğu zaman dar bir tarih anlatısına sıkıştırılır. Sanki Türkler, Araplardan yükselen bir dinle zorla tanışmış, sonra da bu dine yabancı kalmış gibi bir algı oluşturulmak istenir. Bu yaklaşım hem tarihî hem de sosyolojik olarak yanlıştır. Türk milleti, İslâm'ı kılıç zoruyla değil; irfanla, hikmetle ve Ehl-i Beyt muhabbetiyle benimsemiştir.
İşte Bektaşîlik, bu benimseyişin Anadolu'daki adıdır. Hünkâr Hacı Bektaş-ı Velî'nin temsil ettiği irfan; Şekilci, korku merkezli bir din anlayışını değil; insanı merkeze alan, sevgiyi esas alan, akılla vicdanı buluşturan bir İslâm yorumunu taşır. Bu yorum, Türk milletinin karakteriyle örtüşmüştür. Çünkü Türk töresi de insanı hor görmez, adaleti esas alır, zulmü reddeder.
Bektaşî irfanı, Anadolu'da yalnızca tekkelerde yaşanmış bir tasavvuf yolu değildir. O irfan; köy odalarında, ocak başlarında, cephelerde, fetihlerde ve yurt tutma mücadelesinde yoğrulmuştur. Gazi dervişler, abdallar ve erenler; Anadolu'nun İslamlaşmasını aynı zamanda Türkleşme ve vatanlaşma sürecine dönüştürmüştür.
Bu yüzden Bektaşîlik, bir mezhep yahut........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar