Her insan gibi Bediüzzaman da uzun ömründe, bir insanın başına gelebilecek her şeyi ya bizzat yaşamış ya da şahit olmuş. Harpler, katliamlar, meşakkatler, sürgünler, hapisler yaşamış.

Çektiği sıkıntılara karşı iman Kur’an hakikatlerinden teselli bulmuş. Bunları, benzer sıkıntıları yaşayabilecekler için yazmış, paylaşmış. Bu bahisleri dostlarla müzakere ederken tutulan notları, bizde kıymetli okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz.

‘KADERE İMAN EDEN, KEDERDEN EMİN OLUR...’

* Şimdi zemin yüzünde, ekser insanlar maddi ve manevi, kalben, ruhen ve fikren musibetlere giriftardır. Halbuki hadiseler de, insan da asla başıboş değil.

* En az sıkıntı çekenler, iman hakikatleriyle meşgul olanlardır. Çünkü kalp ve ruh ve akılları iman-ı tahkiki nurlarıyla, her hadisede rahmetin ve adaletin izini, özünü görürler. Şefkatlerini, Allah’ın şefkatinden fazla ileri sürmezler. ‘Mevla, neylerse güzel eyler’ derler.

* Geçmişe takılıp kalmamak lazım. Önceki musibetler bitmiş, gitmiş. Geriye hem dünyevi ve uhrevi faydaları kalmış. Yükünü gemiye bırak, üstüne otur, keyif ve ibretle seyret.

* Gelecek zaman ise, şimdilik gelmemiş ve onun elemi şimdilik yok. Tevehhüm ile yoktan elem almak rahmete ve kader-i ilahiyyeye itimadsızlıktır. Rahmete itimat et.

“SIĞINAK VE DOST MECLİSİ...”

* Zalimlerin dünyayı yarı açık cezaevine çevirdiği fırtınalı zamanlarda, hapishaneler bir nevi medrese-i Yusufiye, sığınak ve dost meclisi olmuş.

* Bu maddi ve manevi kışta öz kardeşlerden daha müşfik dostlarını ve mürşid gibi uhrevi kardeşleri görmek, nur gibi sirayet eden maneviyatlarından, ferahlarından tesellilerinden kuvvet almak musibetin şeklini değiştirir.

* Kader-i İlahi rızkımızı takdir etmiş. Adalet-i rahmet bizi toplattırmış. Çoluk çocuk Rezzak-ı Hakikilerine emanet edilmiş.

* Nurlardaki teselli mektuplarını ara-sıra birlikte mütâlâa ve merak edilen konuları müzakere etmek şifadır.

“ŞİKAYET YERİNE, ŞÜKÜR...”

* Musibette kendinden daha fazla musibetliye, nimette ise; kendinden daha noksan olanlara bakmak Kur’ani ve imani bir kaidedir. Depremzedelere, savaş ve zulüm altında olanlara bak, şikayetten vazgeç. Asla mücadeleyi bırakma. Sana düşen vazifeyi güzelce yap, Allah’ın işine karışma..

* Yüzde seksen adamdan daha rahatız. Şu an bizim yerinizde olmak isteyen belki milyonlarca insan var. Bizim şikayet ettiğimiz şeyler, bazılarının idealleri olabilir.

* Asıl musibet dine gelen musibettir. Maddi musibet ve zahmetler geçicidir. Sevaplı ve ehemmiyetsiz olduğunu düşünüp şükür ve sabırla karşılamak gerekir.

* Yüz sıkıntı olsa da; aldırmamalıyız. ‘İşlerin en hayırlısı, en zor ve sıkıntılı olanlardır’ hadisini düşünüp meşakkatlere ferahla gülebilmeliyiz.

* Madem dünya fânidir ve ömür kısadır. Hem madem dünyevî dostlar, rütbeler ve elemler kabir kapısına kadardır. Elbette en bahtiyar insan, dünyada bir yolcu gibi yaşayıp âhiretini unutmayandır.

*Madem hakikat budur. ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.’ (Âl-i İmrân- 173) deyip, O’nun rahmet, hikmet ve adaletine teslim ve tevekkülle şükretmeliyiz.

***

Sizleri Cenâb-ı Erhamürrahimînin birliğine ve rahmetine emanet ediyoruz efendim. Baki selamlar.

QOSHE - Bir teselli ve nur arıyoruz - M. Said Zeki
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir teselli ve nur arıyoruz

5 5
19.02.2024

Her insan gibi Bediüzzaman da uzun ömründe, bir insanın başına gelebilecek her şeyi ya bizzat yaşamış ya da şahit olmuş. Harpler, katliamlar, meşakkatler, sürgünler, hapisler yaşamış.

Çektiği sıkıntılara karşı iman Kur’an hakikatlerinden teselli bulmuş. Bunları, benzer sıkıntıları yaşayabilecekler için yazmış, paylaşmış. Bu bahisleri dostlarla müzakere ederken tutulan notları, bizde kıymetli okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz.

‘KADERE İMAN EDEN, KEDERDEN EMİN OLUR...’

* Şimdi zemin yüzünde, ekser insanlar maddi ve manevi, kalben, ruhen ve fikren musibetlere giriftardır. Halbuki hadiseler de, insan da asla başıboş değil.

* En az sıkıntı çekenler, iman hakikatleriyle meşgul olanlardır. Çünkü kalp ve ruh ve akılları iman-ı tahkiki nurlarıyla, her hadisede rahmetin ve adaletin izini, özünü görürler. Şefkatlerini, Allah’ın şefkatinden fazla ileri sürmezler. ‘Mevla, neylerse güzel eyler’ derler.

* Geçmişe takılıp kalmamak lazım. Önceki musibetler bitmiş, gitmiş. Geriye hem dünyevi ve uhrevi faydaları kalmış. Yükünü gemiye........

© Yeni Asya


Get it on Google Play