menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Edep ve haya (1)

15 0
19.11.2025

İnsanın en yüce ziyneti olan edep, sadece sosyal hayatta değil, kul ile Hâlık arasındaki mahrem münasebetlerde de esaslı taşıdır. Zira insan, Rabbine karşı da edepli olmakla mükelleftir.

Peki, Allah’ın her hâlini gören, her düşüncesine muttali olan bir Rabbin huzurunda insan nasıl edepli olabilir?

Risale-i Nur bu sorunun cevabını, Allah’ın isimleriyle insanın tavırları arasındaki derin irtibata bağlayarak verir.

Üstad Bediüzzaman, 11. Lem’a’da şöyle buyurur:

“Sâni-i Zülcelâl nasıl ki kemâl-i ehemmiyetle sanatını güzel göstermek istiyor ve müstekreh şeyleri perdeler altına alıyor ve nimetlerine, o nimetleri süslendirmek cihetiyle nazar-ı dikkati celbediyor.”

Yani Allah, mahlûkatını güzellikle tezyin ettiği gibi, çirkinlikleri de hikmetiyle gizler. Çünkü:

“Çirkin vaziyetlerde görünmeleri, Cemil ve Müzeyyin ve Latîf ve Hakîm gibi isimlerine karşı bir nevi isyan ve hilâf-ı edep oluyor.”

Bu cümle, hakikî edebin yalnızca insanlara karşı değil, Esmâ-i Hüsnâ’ya karşı takınılması gereken bir tavır olduğunu gösterir. Yani bir mümin, hangi ismin huzurunda bulunduğunun farkındaysa, ona göre edepli davranır. Settar........

© Yeni Asya