Irak bize ırak değil
GEZİ
Irak, her zaman gündemde olan bir ülke. Saddam döneminden, İran-Irak Savaşı’na, Saddam’ın Kuveyt’i işgalinden sonra ABD’nin ülkeye müdahalesine, IŞİD’in Musul’u ele geçirmesine, PKK’nın Kandil’de ve Irak’ın diğer bölgelerinde varlığına kadar nice olayların ve acıların yaşandığı bir yer. Üstelik Irak’la aramızda 370 kilometrelik bir sınır var.
İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretleri Türbesi
Amelî mezhep olarak takip ettiğim bu mübarek zatın kabri başında dua etmek tarifsiz bir duygu.
Bağdat’a ilk adım
İslâm’ın ilk yıllarında da öne çıkan bu ülke, Hz. Ali döneminde ve Abbasiler zamanında İslâm devletlerine başkentlik yapmış. Planladığım gezi programımda başta Bağdat olmak üzere, Necef ve Kerbela bulunmaktaydı. İzmir’den Ankara aktarmalı Ajet ile Bağdat seyahatim başladı. Daha önceden vize durumunu araştırmıştım. 50 yaş üstü Türk vatandaşlarına vize uygulaması yok, vizesiz ülkeye girebiliyorsunuz. Perşembe sabahı saat 02:30’da Bağdat Havalimanı’na indim. Uçaktan iner inmez gümrükte sıraya girdiğinizde üçüncü dünya ülkesi bir yerde olduğunuzu hemen fark ediyorsunuz.
Bazı insanlar sırayı beklemeden rahatlıkla öne geçebiliyor. Tabiî ben de bunu kabul etmediğim için sürekli insanları sıraya girmeleri konusunda uyarıyorum. Bir kısmı giriyor, bir kısmı Arapça bir şeyler söyleyip bildiğini yapıyorlar. Neyse ki gümrükten çıkıp birkaç güvenlik kontrolünden sonra dışarı çıkıyorum. Dışarıda resmî taksiler olduğu gibi bir sürü de korsan taksi mevcut. 70-80 bin dinar isteyen bir taksiyle 30 bine anlaşıp Bağdat şehir merkezine doğru yola koyuluyoruz.
Havada bulut, sen onu unut
Otelde ödemeyi nakit yapıyorum. Otelci para üstü olarak 14 dolar vermesi gerekirken, sadece 4 dolar karşılığı dinar verip, “Şu an bozuk yok, yarın versem olur mu?” diyor. Yapacak bir şey yok, “Tamam” deyip odamıza çekiliyoruz. O para üstü havada bulut, sen onu unut... Artık sabah namazını bekleyip, birkaç saat uykuyla otelde yaptığım kahvaltı sonrası planladığım gezime başlamış oluyorum.
Abdülkadir Geylânî (ks) - Büyük velî ve keramet sahibi Abdülkadir Geylânî (ks), 1166 yılında, doksan bir yaşında Bağdat’ta vefat etmiştir. Bağdat’ta medresesinin bahçesine defnedilen zat-ı muhteremin kabri, daha sonra müridleri tarafından inşa edilerek türbeye dönüştürülmüştür.
Çarşı turu
Burada Uber gibi “Kerim” adını verdikleri bir sistemleri var. Taksiyle ilk olarak Mutanabbi Caddesi’ne gidiyoruz. Trafik o kadar yoğun ki âdeta adım adım hareket ediyoruz. Şoförün haritasına baktığımda 600 metrelik yer 30-35 dakika gösteriyor. Şoför de bana, “İstersen in yürü, çok daha önceden varırsın” deyince, ben de inip dediği gibi 35 dakikalık yolu 5-10 dakikada yürüyerek varmış oldum. Oldukça eski bir semt. Her taraf dökülmüş binalar âdeta yıkılmış gibi duruyor, dikkatimi çekti. Tabiî ki Bağdat’ın modern semtleri de var. Çarşıda bolca Türk ürünleri görebiliyorsunuz. Yakında Sahaflar Çarşısı var. Burada tarihî Haydarhane Camii’nde öğle namazı kıldım. Bu cami Sünnîlerin camisi. Buradan Irak’ın meşhur Tahrir Meydanı’na gidiyorum.
Irak güvenli bir ülke
Irak’ta turist görmek oldukça az, sanki yok gibi. Pek güvenli görmedikleri için Irak’ı tercih etmiyorlar. Hâlbuki şu an Irak oldukça güvenli bir ülke diyebilirim. Bir diğer dikkatimi çeken şey de her caddede, her sokakta, her yolda posterler olmasıydı. Burada birkaç gün sonra genel seçimler olacakmış, yani boş yer görmek mümkün değil. Ben hayatımda bu kadar siyasî partilerin posterini........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein