Bu, yıllarca oturmayabilir de. Belki de bu darmadağınıklık sürüp gider. Bilinir mi?

Şehrinizin bütün kokuları, renkleri, sesleri ruhunuza siner. Renkleri gözlerinizi boyar. Bir bestesi vardır. Siz orada doğmalıymışsınız ve orada doğdunuz işte!

*

Şehrimden, yurdumdan, ilimden, dünümden ne zaman mı ayrıldım?

Şimdi bu perdeyi açmaya başlar başlamaz bende bir gurbet, hasret, özlem, acı, sancı tutar gibi olur. Gözlerim boşlukların müdavimi olur.

Hangi ayrılık kolay ki… ayak izlerimin kaç üst üste olduğu bir yerden ayrılmak kolay olsun!

Buraya gelmeden önce… “bir şehri terk etmek…” üzerine bir şeyler demek gerek…

İnsan neden bırakıp gider; kokusunun dindiği, acılarının sevinçlerinin harman olduğu yeri?

Nerede doğdunuz?

Şehirde… Şehrin göbeğinde hattâ… Bu şehir de ülkenin orta yerinde…

Hemen her sokağının tarih koktuğunu aklım başıma gelince anlayacakmışım da iş işten geçmiş olacakmış!

Doğduğum yer: Çifteönü… Halkın “ çiftoon” dediği…

Küçükali Mahallesi…

İyiler Sokak…

No: ?

Numarayı bilmiyorum işte!

Adres değil; adeta şiircik…

Aslında o zamanlar şehrimizde komşuluklar çağırsan duyulur yakınlığında idi. Herkes herkesi ânında bulurdu.

Telefon yokmuş; olmasın. Olunca ne oldu ki…

İçimize kapandık. Yalnızlığımız arttı. Zenginleştikçe fakirleştik. Yollar bizi birbirimize götürmedi. Daha otobanlar yeni yeniyken:

“Ben otobanlardan bıktım.

Eskiden daha mı yakındık ne!

Şimdi yollar çok uzadı.

Kargacık burgacık yollar asfalt olalı…

Yakınlar, yakınlıklar kayboldu.” mısralarını serpelediydim yollara da… kim duya, kim okuyaydı!

Haa, postacıları görmeden geçemeyiz. O deri çantalı, şapkalı, yüzleri genellikle müjdeye benzeyen, yorulmazlar mı dediğim adamlar sokakları ayrı bir süslerdi.

Hiç mektup aldım mı; hatırlamıyorum. Öyle uzaklarda akrabalarımız da yoktu ki… Şimdilerdeki gibi elektrik, su, gaz gibi faturalar nerdee!

O mektuplu yıllara sonradan yetiştim; şükür. Az da olsa yazdım, yazıldım o sihirli zarflara.

Ne çok şey birdenbire değişti öyle! Başımızla beraber, gönlümüz, adını koyamadığımız nelerimiz döndü gitti ki peşlerinden bakakaldık. Meğer bir kasırgaya tutulmuşuz her şey geçip gittikten sonra baktığımda.

Yazılar, rakamlar, teraziler, metreler başka şeyleri yazar, hesaplar, tartar, ölçer olmuş da… adını bile unutmuşuz gidenlerin.

Niye olmuş bunca dalgalanmış, çırpış, çırpınış?

Kim bilir, değil; yapanların malumu da… benim senin haberin yok.

Evler böyledi değişir mi?

Değişir.

Yollar, dükkanlar, alışverişler, alışıldık kokular, besteler, ekmekler, komşuluklar…

Heey, hey!

Devrim mi bu?

Bilmem!

İhtilal mi, inkılap mı, darbe mi, değişim mi, çözülüm mü, çöküş mü, uyanış mı, uyku mu?

Hepsi mi, hiçbiri mi, teselli mi, tekerrür mü, oyun mu?

Bir şeylerin yıkıldığı görüiüyordu da… bir fısıltı, bir korku, karamsarlık da o eski evlerin daracık sokaklarında dolanıp duruyordu.

Bunca vedâ hangi vefânın gözlerine fütursuzca bakabilirdi?!

QOSHE - Vedâ ve vefâ zamanı: Ân diyarı (5) - Ali Hakkoymaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vedâ ve vefâ zamanı: Ân diyarı (5)

2 1
07.01.2024

Bu, yıllarca oturmayabilir de. Belki de bu darmadağınıklık sürüp gider. Bilinir mi?

Şehrinizin bütün kokuları, renkleri, sesleri ruhunuza siner. Renkleri gözlerinizi boyar. Bir bestesi vardır. Siz orada doğmalıymışsınız ve orada doğdunuz işte!

Şehrimden, yurdumdan, ilimden, dünümden ne zaman mı ayrıldım?

Şimdi bu perdeyi açmaya başlar başlamaz bende bir gurbet, hasret, özlem, acı, sancı tutar gibi olur. Gözlerim boşlukların müdavimi olur.

Hangi ayrılık kolay ki… ayak izlerimin kaç üst üste olduğu bir yerden ayrılmak kolay olsun!

Buraya gelmeden önce… “bir şehri terk etmek…” üzerine bir şeyler demek gerek…

İnsan neden bırakıp gider; kokusunun dindiği, acılarının sevinçlerinin harman olduğu yeri?

Nerede doğdunuz?

Şehirde… Şehrin göbeğinde hattâ… Bu şehir de ülkenin orta yerinde…

Hemen her sokağının tarih koktuğunu aklım başıma gelince anlayacakmışım da iş işten geçmiş olacakmış!

Doğduğum yer: Çifteönü… Halkın “ çiftoon” dediği…

Küçükali........

© Yeni Asya


Get it on Google Play