Post modern kuşatma
Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki en etkili aktörlerinden biri olan Tom
Barrack’ın son açıklaması, aslında uzun süredir tahmin edilen bir gerçeği artık açıkça
itiraf ediyor:
“ABD, farklı ülkelerde bugüne kadar 93 darbe ve rejim değişikliği operasyonunda etkin rol aldı.”
Bu cümle, yalnızca geçmişi anlatmıyor; bugün Türkiye’nin neden bir küresel kuşatma altında olduğunu da açıklıyor.
Çünkü Barrack’ın diğer önemli vurgusu, “1919’dan beri ulus-devletler enerji akışına engel oldu” sözüdür. Bu cümlenin Ortadoğu’daki tek muhatabı Türkiye Cumhuriyeti’dir.
23 yıllık Erdoğan iktidarında yaşanan stratejik kırılmalar, ABD’nin “ulus-devlet sonrası Ortadoğu” planlarıyla çakışırken, içeride yaşadığımız gelişmeler bu sürecin artık yeni bir aşamaya geçtiğini gösteriyor.
Barrack’ın 93 darbeye dair itirafı, Türkiye’nin yakın tarihine bakıldığında bir tesadüf
değildir.
ABD’nin askeri, istihbarı ve ekonomik operasyonlarının Türkiye’deki izdüşümü nettir:
27 Mayıs 1960 Darbesi:
Soğuk Savaş’ın en sert döneminde NATO’nun “çevreleme doktrini” içinde, Türkiye’nin siyasal bağımsızlık hamleleri Washington’u rahatsız etti. Darbeden sonra ABD Ankara’ya ilk tebrik notunu gönderen ülkelerden biri oldu.
12 Mart 1971 Muhtırası:
Türkiye’nin sol dalgası ve Amerikan karşıtı rüzgârı, CIA'in “kontrollü istikrar” politikasını tetikledi. Muhtıra ile ülke yeniden Atlantik çizgisine sokuldu.
12 Eylül 1980 Darbesi:
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve CIA Ankara Şefi Paul Henze’nin “Bizim çocuklar başardı” sözü, ABD’nin darbeyi nasıl gördüğünü tarihe kazıdı.
12 Eylül ile Türkiye, ABD’nin Ortadoğu planlarına bütünüyle entegre edildi; siyasal İslam’ın önü açıldı, sendikalar, sol ve üniversiteler ezildi.
28 Şubat 1997:
ABD bu süreçte açık bir müdahalede bulunmadı ancak NATO’nun “ılımlı İslam
projesi” doğrultusunda siyasal mühendislik süreci........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin