Bu kaçıncı ateşkes
Ortadoğu’da ateşkesleri saymak, mevsimleri saymak gibidir. Her yıl biri biter, biri başlar; ama toprak hep aynı kalır; suskun, yorgun, silahların gölgesinde. Şimdi yeni bir “ateşkes” daha konuşuluyor. Fakat bu kez ne tanklar çekiliyor ne cepheler boşalıyor. Bu kez ateşkes, bankaların, diplomatik imzaların ve savunma ihalelerinin diliyle ilan ediliyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bölgeye dönüşü, askeri üsten değil, ticaret ofislerinden başladı. Trump’ın ikinci döneminin ilk yılında açıklanan anlaşmalara bakınca tablo açık; artık barış da savaş kadar pahalı. Suudi Arabistan’la yapılan 142 milyar dolarlık savunma paketi, helikopterden hava savunma sistemine, mühimmattan bakım anlaşmalarına kadar uzanıyor. Üzerine eklenen 600 milyar dolarlık enerji, yapay zekâ ve veri merkezi taahhütleri ise bu silahların sessiz ortakları.
Peki, bu kadar silah kimin barışını sağlıyor?
Silahların garantisi, ateşkesin teminatı olabilir mi?
Bir ülke aynı anda hem alıcı hem arabulucu olabilir mi?
Birleşik Arap Emirlikleri’nin ABD ile 200 milyar dolarlık yatırım anlaşmaları, sadece altyapı ya da teknoloji iş birliği değil; Washington’a uzatılan diplomatik bir kredi hattı.
Bu paketin içinde CH-47F Chinook helikopterleri, F-16 yedek parçaları ve bakım sözleşmeleri de var.
Yani “yatırım” denilen şeyin ucu yine savunma sanayine, daha doğrusu Amerikan üretim hatlarına dayanıyor.
Katar cephesinde tablo farklı değil. 2025 içinde 96 ila 243 milyar dolar arasında değişen büyük ticaret ve havacılık anlaşmaları duyuruldu. Boeing’e verilen dev uçak siparişleri “sivil havacılık” olarak geçiyor belki ama, her teslimat aynı zamanda ABD’nin bölgedeki hava koridorlarına daha fazla erişim anlamına geliyor. Bu satışlar,........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein