Hüseyin Vodinalı yazdı…

Hep kızdığımız bu ABD emperyalizminin aslında ne olduğunu çok yazdım.

ABD dediğiniz ülkenin iki yüzü vardır.

Bir yüzü, tarihte sömürgeciliğe karşı devrimle kurulmuş, Fransız devriminden esinle kendi özgürlükçü demokrasisini kurmuş, düşünce ve ifade özgürlüğünü kutsal saymış, bilim ve sanayisiyle inanılmaz bir gelişme göstermiş “Hür Dünya”nın lideri Amerika.

Diğer yüzü ise pek öyle hoş değil; kapitalist tarikatçı masonlar tarafından yönetilen, ırkçı-beyaz üstünlükçü, Kızılderili soykırımcısı, Afrikalıları köle olarak kullanan, Asyalıları hayvandan farksız gören, dolar ve silahla istediği her şeyi yapabileceğini sanan, kendi halkını aptallaştırarak 5 bin kişilik bir elit grupla (Merkez Bankası FED’in ortağı 13 özel bankadır) yöneten vahşi kapitalist bir küreselci oligarşinin ABD’si (Corporate America).

1945 sonrası bu oligarşik çete ya da diğer adıyla Establishment (Müesses Nizam) giderek ağır bastı.

Askeri Sınai Kompleks (MIC-Military Industrial Complex) de denen iki partili düzen, tüm Amerikan siyasetini belirlemeye başladı.

Hegemonya bunu gerektiriyordu.

Önce düşman komünizm idi.

Dünyanın öbür ucundaki Kore’ye gidildi.

Sonra SSCB ile Küba krizi çıktı.

Müesses nizam Küba krizinde zayıf kaldığını düşündüğü ABD Başkanı John F. Kennedy’yi dahi öldürebildi.

Bir diğer iddia ise İsrail’in nükleer güç olmasına karşı çıktığı için İsrail’in ABD’deki kolu tarafından öldürüldüğüdür. İsrail, Kennedy’nin ölümünden sonra ABD’den çaldığı bilgilerle atom bombasını yapmayı başarmıştı.

1960’ların ortalarında devralınan Vietnam savaşını büyüten ve yine 1973 Filistin’deki Yom Kippur savaşına destek veren ise Rockefeller ve İsrail’in has adamı Henry Kissinger’di.

Soğuk Savaş’ın nükleer dehşet dengesi bu kliği biraz olsun frenliyordu ama 1991 sonrası işler fena karıştı.

SSCB çökünce bu küreselci oligarşi zincirinden boşandı ve her yana saldırmaya başladı.

Savaş bağımlısı oligarşi kana doymuyordu. (1945 sonrası çıkardığı savaşlarda en az 25 milyon insanın ölümüne yol açtı).

Bu kez düşman “Teröre Karşı Savaş” adı altında “İslam” coğrafyası oldu.

1991’de daha Berlin duvarı yıkılalı iki, SSCB çökeli bir yıl olmuşken Irak’a daldılar.

Hedefleri “Yeni Amerikan Yüzılı” adı altında Tek Dünya Devleti idi.

Merkezinde siyonizmin bulunduğu Batılı küreselci oligarşi, bunun için önce Çin’i yumuşak bir süreçte ele geçirmeyi düşündü.

Hem sermaye için ucuz hammadde ve ucuz işgücü de vardı.

Rusya zaten cepteydi.

SSCB’nin katili Gorbaçov’dan sonra Yeltsin gibi alkolik bir kuklaya istediklerini yaptırıyorlardı.

Eski Sovyet halkları aç gezerken küçük bir kesim oligark olarak koca ülkenin malına mülküne el koyuyordu.

Balkanlardaki pürüzleri de Yugoslavya’yı parçalayarak yok ettiler.

Sonra BOP çıktı ortaya, kukla Kürdistan kurularak yapılacak Büyük Ortadoğu Projesi ile; Türkiye dahil tüm Batı Asya’nın haritası değişecekti.

Daha önce Kennedy’yi öldüren ABD derin devleti, bunun için New York ‘taki ikiz kuleleri patlatıp 3 bin kişinin ölmesine göz yumdu.

ABD’nin içinden geçtiği süreçte sadece siyaseti değil, başta Pentagon, CIA ve FBI olmak üzere tüm devlet kurumları da müesses nizamın yani Amerika’daki İsrail’in kontrolüne geçmişti.

Amerika’daki İsrail; Evanjelist, Siyonist, Neocon ve Straussien denen bir ideolog ekip tarafından ortaya konan proje ve hedefler doğrultusunda küresel elitin çıkarları için çalışıyordu.

Bunlar esasen dünyadaki hiç bir halkı umursamadığı gibi Amerikan halkını da iplemiyordu.

5 bin kişilik bu elit için (TV-fast food, silah ve uyuşturucu bağımlısı) 300 milyonun da önemi yoktu, tek önemli şey dünya hakimiyeti idi.

Bush-Cheney cuntasıyla iktidarı tamamen ele geçirdiler.

1970’lerdeki deve dişi (Watergate-Vietnam Belgeleri vs) gibi gazetecilerin güvendiği basın özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı da giderek silikleşiyordu.

Mesela Bush Jr., 2000’de aslında kaybettiği seçimi Florida’da babasının atadığı hakimler sayesinde kazandı.

Küresel nizamın kuklası Clinton ailesinin Arkansas valiliğinden başlayan karanlık geçmişinde 70’ten fazla ölü var.

Veya Obama’nın aşçısı önemli gerçekleri ifşa edeceği kitabını yazarken gölde boğuluverdi.

2008’de Obama’nın rakibi olan John Mc Cain mesela Ortadoğu’da IŞİD ve Ukrayna’daki Neonazilerin en büyük destekçisi hatta kurucusudur.

Obama’nın yardımcısı Biden bugün pedofili ve yolsuzluklarla suçlanıyor (şimdilik Epstein listesinde yok ama çıkar yakında).

ABD’nin tam da İsrail tarafından İran ile savaşa çekildiği sırada kamuoyuna yansıyan Epstein skandalı dava süreci, ABD’nin mi İsrail’i yoksa İsrail’in mi ABD’yi yönettiği tartışmasına bir son verdi.

Epstein olayı içerdiği ünlü isimlerle, ana akım medyada basit bir magazin skandalı gibi gösterilse de olayın derinliği ürkütücüdür.

Epstein ve arkasındaki İsrail-siyonist finans mafyası, ABD’deki müesses nizamın önemli bir kısmını oluşturuyor.

Yani ABD ve etrafındaki Batılı ülkeleri yönlendiren büyük bir küresel mafyadan söz ediyoruz.

Bunun içinde Davos Dünya Ekonomik Forumu, IMF, Dünya Sağlık Örgütü ve bilumum Washington konsensus unsurları ve elbette İngiltere’deki City var.

Leviathan denen şey tam ada bu.

1990’ların ortalarından beri süregelen bu korkunç satanistik pedofili rezaletinin tam ABD çöküşe geçmişken ve İsrail tarafından bir savaşa sürüklenirken dökülmeye başlaması asla tesadüf değildir.

İçinde Bill Clinton, Kral Charles, Prens Andrew, Barack Obama, Al Gore, Justin Trudeau, Bill Gates gibi isimlerin bulunduğu liste ortaya çıktı.

Listede işadamları ve Hollywood ünlüleri de mebzul miktarda.

Hatta B.K. isimli bir Türk kadın da olduğu söyleniyor.

Epstein ve ortağı diğer Mossad ekibinin ABD siyasetine ve ekonomisine şantaj operasyonu patladı.

Ama CIA’ye göre 3000 video kayıp.

Ne zamandan beri 2019’da FBI’ın Epstein mülklerine yaptığı baskından beri.

Yani bu kayıtlar bizzat ABD derin devleti tarafından ele geçirildi.

İsrail mafyası zaten bu devletin göbeğinde.

Ama kayıtlar dünyanın çeşitli yerlerine dağıtılmış durumda ve 1990’lardan çok farklı Rusya ve Çin gibi ülkeler bunları ele geçirmiş de olabilir.

Ve bunun buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu biliyorsunuz.

Mossad, ABD’deki politikacıların çoğuna şantaj yapıyor.

Dünya liderlerinin ve politikacıların, küresel seçkinler tarafından küresel gündem uğruna şantaja uğrayan pedofiller olduğuna hâlâ ikna olmadıysanız, Epstein’in ortağı Ghislaine Maxwell’in kız kardeşinin WEF (Davos) Direktörü Klaus Schwab’ın yakın danışmanı olarak görev yapmasına ne dersiniz?

Tüm bu iğrençlikler bize Amerikan yüzyılının çoktan sona erdiğini, ABD’yi yöneten oligarşik mafyanın da zor durumda olduğunu gösteriyor.

Ama en vahşi hayvanlar gibi bunlar da yaralı olduklarında çok daha saldırgan olurlar.

QOSHE - Epstein rezaletinin kanıtladığı birkaç şey - Hüseyin Vodinalı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Epstein rezaletinin kanıtladığı birkaç şey

51 15
08.01.2024

Hüseyin Vodinalı yazdı…

Hep kızdığımız bu ABD emperyalizminin aslında ne olduğunu çok yazdım.

ABD dediğiniz ülkenin iki yüzü vardır.

Bir yüzü, tarihte sömürgeciliğe karşı devrimle kurulmuş, Fransız devriminden esinle kendi özgürlükçü demokrasisini kurmuş, düşünce ve ifade özgürlüğünü kutsal saymış, bilim ve sanayisiyle inanılmaz bir gelişme göstermiş “Hür Dünya”nın lideri Amerika.

Diğer yüzü ise pek öyle hoş değil; kapitalist tarikatçı masonlar tarafından yönetilen, ırkçı-beyaz üstünlükçü, Kızılderili soykırımcısı, Afrikalıları köle olarak kullanan, Asyalıları hayvandan farksız gören, dolar ve silahla istediği her şeyi yapabileceğini sanan, kendi halkını aptallaştırarak 5 bin kişilik bir elit grupla (Merkez Bankası FED’in ortağı 13 özel bankadır) yöneten vahşi kapitalist bir küreselci oligarşinin ABD’si (Corporate America).

1945 sonrası bu oligarşik çete ya da diğer adıyla Establishment (Müesses Nizam) giderek ağır bastı.

Askeri Sınai Kompleks (MIC-Military Industrial Complex) de denen iki partili düzen, tüm Amerikan siyasetini belirlemeye başladı.

Hegemonya bunu gerektiriyordu.

Önce düşman komünizm idi.

Dünyanın öbür ucundaki Kore’ye gidildi.

Sonra SSCB ile Küba krizi çıktı.

Müesses nizam Küba krizinde zayıf kaldığını düşündüğü ABD Başkanı John F. Kennedy’yi dahi öldürebildi.

Bir diğer iddia ise İsrail’in nükleer güç olmasına karşı çıktığı için İsrail’in ABD’deki kolu tarafından öldürüldüğüdür. İsrail, Kennedy’nin ölümünden sonra ABD’den çaldığı bilgilerle atom bombasını yapmayı başarmıştı.

1960’ların ortalarında devralınan Vietnam savaşını büyüten ve yine 1973 Filistin’deki Yom Kippur savaşına destek veren ise Rockefeller ve İsrail’in has adamı Henry Kissinger’di.

Soğuk Savaş’ın nükleer dehşet dengesi bu kliği biraz olsun frenliyordu ama 1991 sonrası işler fena karıştı.

SSCB çökünce bu küreselci oligarşi zincirinden boşandı ve her yana saldırmaya başladı.

Savaş bağımlısı oligarşi kana doymuyordu. (1945 sonrası çıkardığı savaşlarda en az 25 milyon insanın ölümüne yol açtı).

Bu kez düşman “Teröre Karşı Savaş” adı altında “İslam” coğrafyası oldu.

1991’de daha Berlin duvarı yıkılalı iki, SSCB çökeli bir yıl olmuşken Irak’a........

© Veryansın TV


Get it on Google Play