menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Abdullah Öcalan meşruiyetini kimden aldı?

55 38
21.11.2025

Diğer

21 Kasım 2025

Abdullah Öcalan

Fiiliyatta milyonlarca insan için meşru olan bir lideri yok saymak, sadece Türkiye devletinin yaklaşık yarım yüzyıldır Abdullah Öcalan’la yaşadığı bir süreç değildir elbette. Devletler bazen yalnızca devlet aklının ve işleyişinin bazı temel soru ve sorunların çözümü olduğuna inanır. Çünkü devlet, aslında hantal bir yapıdır ve çoğunlukla esneyemez. Hele demokrasi anlayışından çok uzak bir devlet söz konusuysa, itiraz daha bir başkaldırıya dönüşmeden refleksler devreye girer ve devlet o başı ezmek ister.

Oysa halklar, tarihte de, tıpkı bugün olduğu gibi, devletle aynı refleksleri göstermez. Devletlerin ve devlet ahlakını önceleyen siyasi, ideolojik yapıların “yasa dışı” ve “terörist” tanımını keskin şekilde ortaya koyması, halkın o kişiyi “önder”, “lider”, “kurtarıcı” gibi sıfatlarla anmasına mani değildir. Halk bir kişiye “önderim” diyorsa, “liderim” diyorsa o kişi meşruiyetini halktan alıyor demektir.

Bir liderin ortaya çıkması, bir yapının veya örgütün belirmesi, devleti daha da sertleştirir. Devlet o başı ezmeye çalıştıkça çok daha büyük mağduriyetler yaratır; işler çözümden uzaklaşır. Devlet sertleştikçe, baskı arttıkça o lidere verilen destek artar; halk tarafından verilen meşruiyet azalmaz, aksine büyür. Bu paradoks tarih boyunca böyle süregelmiştir.

“Meşruiyetini devletten değil halktan alan ve silahlı/silahsız mücadeleyi seçen örgüt liderlerini sırala” deseniz, aklıma ilk gelen isim şüphesiz Nelson Mandela olacaktır. Ama ben George Washington’ı da ondan farklı bir kümede ele almayı düşünmem açıkçası. Fidel Castro, Mao Zedong, Yaser Arafat, Michael Collins, Che Guevara gibi isimleri de bu listeye yazarım. Buraya kadar kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum. Ama hemen sonra Abdullah Öcalan’ın adını da bu listeye yazdığımda aramızda bir sorun çıkıyor mu ona bakmak isterim. Çıkıyorsa neden çıkıyor veya kişileri, halkları neye göre katagorize ediyoruz da sorun çıkıyor onlara bakmak isterim.

Ama burada bir es verelim. Listelediğimiz -sadece aklıma ilk gelenleri yazdım, yoksa örnekler artırılabilir- tüm bu isimlerin ortak özelliği, bir devletin boyunduruğu / ayrımcılığı altında yaşayan bir topluluğa veya topluma karşı yürütülen eşitsiz, haksız, baskıcı, asimilasyona yönelik politikaların sonucunda doğmuş olmalarıdır.

Ezilen halk öyle bir noktaya gelir ki, kendini temsil edecek başka bir güce ihtiyaç duyar. Silahlı mücadele devletlerin gözünde meşru olmasa da, yasa dışı ve suç kategorisinde anılsa da, terörist de denilse; o lider, dövülen, öldürülen, tecavüze uğrayan, açlıkla, aşağılamayla, işkenceyle yaşamaya mahkûm edilen o halk için meşruiyetini kazanmıştır artık.

Farkındayım, listede Öcalan olmayınca bu yazıda hiçbir sorun yok, evet. Ama Öcalan işin içine girince problem başlıyor. Tıpkı geçen gün Duhok’ta konuşan SDG lideri Mazlum Abdi’yi........

© T24