Diğer

T24 Haftalık Yazarı

28 Ocak 2024

Hepi topu 635.000 kişilik nüfusuna rağmen Stuttgart çok yaygın bir kent. Ünlü Mercedes-Benz, Porsche ve Bosch markalarının doğum yeri olması nedeniyle herhalde, Almanya'nın ticarette başı çeken ve en yüksek refah düzeyine ulaşmış kenti. Stuttgart, dünya otomotiv endüstrisinin başlangıç noktası ve "otomobilin beşiği" olarak biliniyor. Günümüzde ülkenin en çok patent ve tasarım kaydeden kenti de Stuttgart'tır. Eh, böylesine önde gelen bir kentin bulunduğu ülkenin en güzel ve en yaygın kütüphanelerinden birine sahip olması da doğaldır sanırım.

Aşağıda fotoğrafı bulunan Wilhelm Sarayı (Wilhelmspalais) Stuttgart'ın merkezinde yer alır. Adından da anlaşılacağı üzere aslında son Alman İmparatoru II. Wilhelm'in ailesine ait bir saraydan bahsediyorum.

II. Wilhelm'in Kasım 1918'de tahttan çekilmesi ardından mülkiyeti Stuttgart Kentine geçen bu yapı II. Dünya Savaşı sırasından yerle bir edilmiş, fakat sonradan modern mimari tarzında yeniden inşa edilmesi üzerine 1965-2011 yılları arasında Stuttgart Kent Kütüphanesi olarak kullanılmış. Bu tarihten sonra ise kütüphane Mailänder Meydanında yeni inşa edilen merkez binasına taşınmış.

Stuttgart Kent Kütüphanesi bu önemli kente yakışır bir şekilde aşağıda ayrıntılarını vereceğim merkez binası ile 17 semt ve iki gezgin kütüphanesiyle çok büyük bir ahtapot gibi kentin en ücra noktasına kadar ulaşan bir yapıya sahip. Merkez binasının tasarımı, 1999'da açılan uluslararası yarışmayı kazanan Güney Koreli mimar Eun Young Yi'ye ait. Aşağıda fotoğrafı yer alan basit bir küp şeklindeki beyaz monolitik yapı, dokuzu yer üstünde ikisi yer altında olmak üzere 11 katlı ve cepheleri prekast beton çerçeve içine yerleştirilmiş cam tuğlalardan oluşuyor.

Mimar Eun Young Yi, binayı tasarlarken Roma'daki Pantheon, 1785 tarihli Fransa Ulusal Kütüphanesi, Nuh'un Gemisi ve ünlü yönetmen Stanley Kubrick'in "A Space Odyssey" filminden esinlendiğini ifade etmiş.

İçi dışı her tarafı beyaz olan binanın dört tarafında da giriş kapıları var. Adımınızı attığınızda, binanın içine tamamen cam bir iç cephe daha yerleştirildiğini fark ediyorsunuz. İki cephe arasında dar koridorlar ve katlar arası merdivenler yer alıyor. Aralarda bırakılan kapı boşluklarından geçildiğinde ise ortadaki yuvarlak fuayeye ulaşılıyor. Burada bekleme ve gazete okuma salonu ile ödünç kitap iade alanı bulunmakta. Ofisler, sanat galerisi ve 300 kişilik etkinlik salonunun bulunduğu katları aştığınızda "kalp" diye anılan kütüphanenin merkezinde, beş kat yüksekliğindeki atrium ve bunu çevreleyen katlara ulaşıyorsunuz. Tavandan doğal ışık alan atriumun etrafında koridor niyetine dar iskeleler (catwalk) kullanılmış ve katlar arası merdivenler bunlara bağlanmış. Çok şaşırtıcı bir mekân. Beş katta etrafı saran raflardan istediğiniz türde kitabı alıp, oraya buraya tesadüfen atılmış hissi veren divanlara yayılarak keyifle okuyabilirsiniz. Sekizinci katta küçük bir restoran, bir kafe ve sanat galerisi mevcut. Oradan da binanın tamamını çevreleyen ve Stuttgart manzarasına hakim terasa ulaşılıyor.

Yılda 2 milyon ziyaretçisi var bu kütüphanenin. Baksanıza şu ortama, kitaba meraklı kim istemez ki burada vakit geçirmek:

Devam edelim şimdi Almanya'daki kütüphane yolculuğumuza...

Stuttgart'tan doğu yönünde düz bir çizgi çekerseniz, 300 km. kadar ötede Bavyera'nın Deggendorf ilçesine bağlı Metten kasabasına ulaşırsınız. Bu kasabadaki Manastır 766 yılında Benedikten tarikatına mensup rahipler tarafından kurulmuş, Almanya'nın en eski manastırlarından biri. Dinler ve tarikatlar tarihine fazlaca bulaşmadan, kısaca, önce Frankların Kralı, sonra İtalyan Lombardlar Kralı olan ve nihayet Kutsal Roma İmparatorluğunu kuran Şarlman'ın Deggendorf'ta üç yıl ikamet etmesi nedeniyle Metten Manastırının zamanla "İmparatorluk Manastırı" ünvanı kazandığını belirteyim. Zaman içinde burada görev yapan rahipler bölge okullarında öğretmen olarak çalışmakla kalmayıp, Münih'teki Baverya Bilimler Akademisi üyeleri arasına girerken, Salzburg ve Freising'de teoloji ve felsefe profesörlüğüne kadar yükselmişler.

Şimdi gelelim Manastırın 1260'lı yıllarda kurulan ünlü kütüphanesine. Barok tarzdaki kütüphane binası 1722-1726 yılları arasında Başrahip Roman II Märkl tarafından inşa edilmiş. Ancak 1802-1814 yılları arasında Kutsal Roma İmparatorluğunun dağılmasıyla tüm dini yapılar laikleştirme, dünyevileştirme ya da Almancada kullanıldığı şekliyle "Mediatizasyon"a uğrayıp ortaya çıkan pek çok prenslik/krallık mülkiyetine devredilince, bu kütüphanenin koleksiyonu da çeşitli belediye ve üniversite kütüphanelerine dağıtılmış. Hatta bina uzun süre tahıl deposu olarak kullanılmış!

Derken efendim, ne zaman ki dini kurumlara yeniden yaşam hakkı verilmiş, dağıtılan eserlerin bazıları Metten Manastırı Kütüphanesine iade edilmiş, bazıları rahipler tarafından sahaflardan toparlanmış, bu arada pek çok yeni eser de bağış yoluyla koleksiyona eklenmiş. Günümüzde kütüphanede 150.000'den fazla eser var. Bunların arasında 1434 cilt, kuzu derisi parşömenler üzerine el yazısıyla kaydedilmiş ve resimlendirilmiş Gregoryen şarkısını içeriyor ki dünyada eşi, benzeri yok!

Bavyera'dayız halen ama kuzeye yöneliyoruz şimdi ve 200 kilometrelik yolculuktan sonra Çekya sınırındaki 7.000 kişilik nüfusuyla küçücük Waldessen kasabasına ulaşıyoruz.

Metten ve Waldassen kütüphanelerini birbirlerine çok benzetiyorum ama önce kısa bir tarihi/dini bilgi: Buradaki manastır, 1110 yılında Fransa'nın Dijon kenti yakınlarındaki Citeaux köyündeki bir manastırda yaşayan 30 rahip ve rahibenin, Benediktinlerin zaman içinde geçirdikleri gelişmeleri reddedip Aziz Benedikt zamanındaki manastır hayatını sürdürmek iddiasıyla kurduğu "Sisteryen" tarikatına aittir ve günümüzde sadece rahibelerin yaşadığı bir manastırdır. Benediktinlerin giysileri siyahken bunlar beyazlara bürünmüşler. "Sisteryen"lerin gelişip yayılmasını sağlayan ise çok ünlü "Tapınak Şövalyeleri" kurucularından Clairvaux'lu Aziz Bernard'dır. Esasen "Sisteryen" kelimesi de "Citeaux" kentinin Latince aslı "Cistercium"dan türetilmiştir.

Manastırın çeşitli savaşlarda defalarca yıkılıp yeniden inşa edilmesiyle ilgili ayrıntılara hiç girmeyeyim. Sadece aşağıda iç mekân fotoğrafı bulunan kütüphanesinin Barok ve Erken Rococo tarzında 1724-1726 yıllarında inşa edildiğini, harika kitap rafları ile gerek aralarındaki sütunların gerek mezzanini taşıyan ıhlamur ağacından on sütunun Karl Stilp adlı yerel bir heykeltraşa, tavan resimleri ve alçı işlemelerin ise ressam Karl Hofreiter'e ait olduğunu belirteyim.

İlginçtir, bahsettiğin on sütun kitap üretiminde rolü olan meslekleri yansıtıyor: Yazar, kitapçı, eleştirmen, ciltlemede kullanılan paçavraların toplayıcısı, domuz derisi kaplama üreticisi, ciltçi, yükünün ağırlığı altında ezilen taşıyıcı ve aynı zamanda meslekle ilgili kibir, cehalet ve övünme gibi insani zafiyetleri yansıtan kişiler.

"Sisteryen" rahibelerin yönettiği kütüphanede on binlerce deri ciltli el yazması ve baskılı kitap mevcut. Manastır ve kilisesi dini görevlerini sürdürürken, fotoğrafta görülen ana salon konserler ve sergiler için de kullanılıyor. Herkesin girebildiği bir restoranı bile var. Manastırın bir diğer bölümünde ise günümüzde Uluslararası Seramik Müzesi bulunuyor. Bir rüya alemi bu kütüphane!

Hazır sınırına kadar gelmişken şimdi Çek Cumhuriyetine geçelim mi? Orada da öncelikle aynı tarzda bir kütüphane bulacağız.

Yukarıda resmini gördüğünüz manastır Prag Kalesi yakınlarındaki Petrin Tepesinde 1140 yılında inşa edilmiş. Buraya yerleşenler iki yıl öncesinde Kuzey Fransa'nın Prémontré komününde ortaya çıkan Katolik tarikatına bağlı "Premonstrantlar". Yüzyıllar içinde savaşlar, yangınlar ve ihtilaller sonucu defalarca kısmen ya da tamamen tahrip olan manastırın günümüzdeki Barok tarzdaki yenilenmesi 17. yüzyılda gerçekleştirilmiş. Konumuz olan kütüphanesi de o tarihte yapılmış. İkinci Dünya Savaşı sonunda SSCB tarafından işgaliyle Komünist rejime geçen ülkedeki diğer dini yapılar gibi bu manastır da kapatılmış. Yeniden açılıp eski düzenine dönmesi ve 70 keşişin tekrar buraya yerleşmesi ancak 1989'da rejimin yıkılması ertesi.

Strahov Manastırını ünlendiren ve kentin en popüler turistik mekânlarından biri olmasına yol açan her şeyden önce içindeki kütüphane ve resim galerisi. Resim galerisinde toplam sayısı 1.500'e varan:

Strahov Manastırının ününe ün katan bir diğer özelliği de burada keşişler tarafından üretilen biraları. 13. yüzyıldan beri manastır bünyesindeki birahanede, söylentilere bakılırsa ülkeninin en kaliteli biraları üretilmekte. Güzel havalarda harika Prag manzarasını seyrederken bira bahçesinde bu biraları yudumlamak, diğer zamanlarda ise iç mekândaki kentin gözde restoranında lezzetli yemekleri tatmak mümkün. Bakar mısınız şu dini tesise!

Gelelim olağanüstü güzellikteki kütüphaneye. Kütüphane koleksiyonunda 200.000 eser, Ortaçağ'dan kalma 3.000 el yazması, ilk baskı, efemera ve elişi mevcut. Bunlar üç ayrı salona yerleştirilmiş:

Bir gün yolunuz Prag'a düşerse bu manastırı ziyareti ihmal etmeyin.

Şefik Onat kimdir?

Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır.

1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.

1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.

Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.

Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.

2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.

Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.

Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.

1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.

Kentlilere sorularak, onların istekleri doğrultusunda tasarlanan dünya yüzündeki tek kütüphane Oodi

Zamanının ünlü mimarlarından Basil Champneys'in tasarladığı ve iki yıl içinde inşa edilerek hizmet vermeye başlayan "John Rylands Kütüphanesi"nin binası "Geç Victora Neo-Gotik mimarisi"nin en güzel örneklerinden biri

Napolyon'un Mısır seferi sırasında yanında götürdüğü 100'den fazla bilim adamı tarafından kaleme alınan 10 ciltlik "Mısır'ın Tanımı" adlı eserin orijinalleri ve bunların gravür, guaj resim ve haritalarını içeren 13 cilt Fransız Senatosu Kütüphanesinde muhafaza edilmekte

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XVI) - Şefik Onat
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bilgi tapınakları: Dünyanın en güzel kütüphaneleri (XVI)

11 19
28.01.2024

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

28 Ocak 2024

Hepi topu 635.000 kişilik nüfusuna rağmen Stuttgart çok yaygın bir kent. Ünlü Mercedes-Benz, Porsche ve Bosch markalarının doğum yeri olması nedeniyle herhalde, Almanya'nın ticarette başı çeken ve en yüksek refah düzeyine ulaşmış kenti. Stuttgart, dünya otomotiv endüstrisinin başlangıç noktası ve "otomobilin beşiği" olarak biliniyor. Günümüzde ülkenin en çok patent ve tasarım kaydeden kenti de Stuttgart'tır. Eh, böylesine önde gelen bir kentin bulunduğu ülkenin en güzel ve en yaygın kütüphanelerinden birine sahip olması da doğaldır sanırım.

Aşağıda fotoğrafı bulunan Wilhelm Sarayı (Wilhelmspalais) Stuttgart'ın merkezinde yer alır. Adından da anlaşılacağı üzere aslında son Alman İmparatoru II. Wilhelm'in ailesine ait bir saraydan bahsediyorum.

II. Wilhelm'in Kasım 1918'de tahttan çekilmesi ardından mülkiyeti Stuttgart Kentine geçen bu yapı II. Dünya Savaşı sırasından yerle bir edilmiş, fakat sonradan modern mimari tarzında yeniden inşa edilmesi üzerine 1965-2011 yılları arasında Stuttgart Kent Kütüphanesi olarak kullanılmış. Bu tarihten sonra ise kütüphane Mailänder Meydanında yeni inşa edilen merkez binasına taşınmış.

Stuttgart Kent Kütüphanesi bu önemli kente yakışır bir şekilde aşağıda ayrıntılarını vereceğim merkez binası ile 17 semt ve iki gezgin kütüphanesiyle çok büyük bir ahtapot gibi kentin en ücra noktasına kadar ulaşan bir yapıya sahip. Merkez binasının tasarımı, 1999'da açılan uluslararası yarışmayı kazanan Güney Koreli mimar Eun Young Yi'ye ait. Aşağıda fotoğrafı yer alan basit bir küp şeklindeki beyaz monolitik yapı, dokuzu yer üstünde ikisi yer altında olmak üzere 11 katlı ve cepheleri prekast beton çerçeve içine yerleştirilmiş cam tuğlalardan oluşuyor.

Mimar Eun Young Yi, binayı tasarlarken Roma'daki Pantheon, 1785 tarihli Fransa Ulusal Kütüphanesi, Nuh'un Gemisi ve ünlü yönetmen Stanley Kubrick'in "A Space Odyssey" filminden esinlendiğini ifade etmiş.

İçi dışı her tarafı beyaz olan binanın dört tarafında da giriş kapıları var. Adımınızı attığınızda, binanın içine tamamen cam bir iç cephe daha yerleştirildiğini fark ediyorsunuz. İki cephe arasında dar koridorlar ve katlar arası merdivenler yer alıyor. Aralarda bırakılan kapı boşluklarından geçildiğinde ise ortadaki yuvarlak fuayeye ulaşılıyor. Burada bekleme ve gazete okuma salonu ile ödünç kitap iade alanı bulunmakta. Ofisler, sanat galerisi ve 300 kişilik etkinlik salonunun bulunduğu katları aştığınızda "kalp" diye anılan kütüphanenin merkezinde, beş kat yüksekliğindeki atrium ve bunu çevreleyen katlara ulaşıyorsunuz. Tavandan doğal ışık alan atriumun etrafında koridor niyetine dar iskeleler (catwalk) kullanılmış ve katlar arası merdivenler bunlara bağlanmış. Çok şaşırtıcı bir mekân. Beş katta etrafı saran raflardan istediğiniz türde kitabı alıp, oraya buraya tesadüfen atılmış hissi veren divanlara yayılarak keyifle okuyabilirsiniz. Sekizinci katta küçük bir restoran, bir kafe ve sanat galerisi mevcut. Oradan da binanın tamamını çevreleyen ve Stuttgart manzarasına hakim terasa ulaşılıyor.

Yılda 2 milyon ziyaretçisi var bu kütüphanenin. Baksanıza şu ortama, kitaba meraklı kim istemez ki burada vakit geçirmek:

Devam edelim şimdi Almanya'daki kütüphane yolculuğumuza...

Stuttgart'tan doğu yönünde düz bir çizgi çekerseniz, 300 km. kadar ötede Bavyera'nın Deggendorf ilçesine bağlı Metten kasabasına ulaşırsınız. Bu kasabadaki Manastır 766 yılında Benedikten tarikatına mensup rahipler tarafından kurulmuş, Almanya'nın en eski manastırlarından biri. Dinler ve tarikatlar tarihine fazlaca bulaşmadan, kısaca, önce Frankların Kralı, sonra İtalyan Lombardlar Kralı olan ve nihayet Kutsal Roma İmparatorluğunu kuran Şarlman'ın Deggendorf'ta üç yıl ikamet etmesi nedeniyle Metten Manastırının zamanla "İmparatorluk Manastırı" ünvanı kazandığını belirteyim. Zaman içinde burada görev yapan rahipler bölge okullarında öğretmen olarak çalışmakla kalmayıp, Münih'teki Baverya Bilimler Akademisi üyeleri arasına........

© T24


Get it on Google Play