Sadakatsizlik, yalan makinesi ve otonom sinir sistemi: Aldatılmak kalp krizine neden olur mu?
Diğer
30 Ekim 2025
Geçen temmuz ayında Coldplay konserinde ABD'li teknoloji şirketi Astronomer'in CEO'su Andy Byron’ın, aynı şirketin insan kaynakları müdiresi Kristin Cabot'a arkadan sarıldığı ve Cabot’ın da onun kollarını iki ön kolu ile gövdesi arasında sıkıştırarak müziğin ritmine uygun salındıkları bir anda, sahne ışığını takip eden öpücük kamerasının (kiss cam), bu enstantaneyi Gillette stadyumunun dev ekranına yansıtması, çifti panikletti ve onların ışıktan kaçma çabalarını gören Chris Martin’in “ya bir ilişki yaşıyorlar ya da çok utangaçlar” şeklindeki sempatik gibi görünen ama irritatif / provokatif sataşmasından sonra, bir de başkalarıyla evli oldukları anlaşılınca, -muhafazakâr veya değil- bir çok çevre, âdâb-ı muâşeretten uzak olarak gördükleri bu durumun kabul edilemez olduğunu ve fikir birliği içinde olduklarını beyan edercesine sosyal medyada hemen köpürttüler. Hızla görüntülerin yayılması, çiftin bireysel hakları hiçe sayılarak bütün yaşamlarının sosyal medyada işlenmesi, haber bültenlerine konu olması, çiftin yaşananlardan dolayı üzgün oldukları minvalinde direkt - endirekt beyanları bile hiç bir işe yaramadı ama; çok az insanın bildiği bu şirket, “bilinir ve tanınır” hale geldi. Şirket, iki çalışanıyla yollarını ayırdığını ilan ettikten sonra da en çok tartışılan şey; onların sadakatsizlikleri değil, şirket içinde konumlanmış bu iki insanın ilişkisinin “işyeri etiği” ile ilgili sonuçlarıydı. Bunun böyle olması, şirketin bilinirliği açısından birilerinin hoşuna gidebilir... Ve fakat, evlilik kurumunun bunalımı, -varsa- romantizminin tüketilmesi gibi başat konular, daha sekonder konular olarak kayıtlara geçti. Ama yine de evlilik kurumunun girdiği krizin tartışmasını farklı bir açıdan ele alan yazılardan biri, Eryürek tarafından o dönemde T24'de yazıldı.
İnsanlığın defalarca -eski veya yeni- aldatma ve sadakatsizlik öykülerine ilgisinin olduğunu, bu nedenle bu öykülerin gündemde kalabildiğini biliyoruz. Bu konunun dışında olduklarını ve oldukça iddialı konuşanların en büyük yanılgılarından biri; aldatma ile sadakatsizliğin bir ve aynıymış gibi düşünmeleri olabilir. Bir insan, partnerini pratikte (fiili olarak) hiç aldatmamış olabilir ama aynı şekilde bu, onun zihninde de sadık olduğu manasına gelmez. Sadakatsizliği daha geniş bir küme olarak görüyorum. Çünkü, yalnızca düşünsel olarak kalabilen bir şeyin diğer bazı nedenlerle gerçekleştirilememesi, kişinin pür-u pak olduğu manasına gelmez. Düşünsel sadakatsizlik ifade edilmediği sürece, pratikte aldatma ile aynı ahlaksal sonuçları doğurmayacağı için olay oldukça “benign” gibi duruyor değil mi? Zihinsel sadakatsizliğin içsel olarak yaşanmasıyla sınırlı kalması, toplumsal ahlak ölçüleri açısından yargılanabilir olmuyor. Bütün sanat eserlerinde, konu aldatma, aldatılma veya sadakatsizlik olunca, ilgi -hangi sınıfsal kategori olursa olsun- gereken ilgiyi görüyor. Bu konuyla alakalı çeşitli platformlardaki diziler; -roman uyarlaması veya değil, yerli veya değil- önemli izleyici kitlesine sahip ve iyi de para kazandıran bir konu... Sadakatsiz, Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü, Fırtına, Nip/Tuck, The Affair, Doctor Foster, Why Women Kill, House of Cards gibi diziler, sadakat konusunda statik olmayan karekterlerin gösterildiği başlıca diziler... Yeri gelmişken, sadakatsizlikle ilgili yapılan bir çalışmada, cinsel aldatmanın, romantik aldatmalara göre daha kabul edilebilir sonuçlar ortaya koyduğunu gösterdi. Yani bu araştırma, bize aşık olmanın daha yıkıcı sonuçlara neden olabileceği konusunda önemli ipuçları veriyor. Ama aldatma ve sadakatsizliklerin ne türden olduğu tam olarak bilinemeyeceğinden sonuçlarını öngöremeyeceğiz.
* * *
Işığın olmadığı zifiri karanlık bir yerde insan, el yordamıyla görmeyi dener… Işık, evrende en hızlı yol alan hem parçacık ve hem de dalgadır. Katettiği yerlerde bazen aydınlığa ve bazen de gölge oyunlarına neden olabilir. Işık aynı zamanda da teşhir etmenin, teşhir edilmenin araçlarından biridir. Ama insan, ışığın bu açığa çıkarıcı özelliğine karşın, bazen de şiddetli ışığın önünde durarak gizlenebilir. Coldplay konserinde talihsiz çiftin ilişkisinin açığa çıkmasında araç olarak kullanılan ışık, Yunan Mitolojisi’nde benzer şekilde, ama “güneşin ışıklarıyla” teşhir edilen bir çifti hatırlattı bana… Yunan Mitoloji’sinde sadakatsizlik dendiğinde elbette en önce Zeus’un Hera’yı zıvanadan çıkarttığı sayısız hovardalıkları akla gelse de o hikâyeleri kastetmiyorum. Coldplay konserindeki gibi ışığın ön planda olduğu Olimpos Dağı'nın başka meşhur sakinlerinden birilerinin kabul edilemez yasak ilişkisini, en kısa ve birkaç versiyonunun ortalamasını buraya aktarayım.
Faiakyalı ozan Demodokus, liriyle büyüleyici bir şarkıda, geceleri ocakta ateşin başında madenleri eriterek geçiren ateş tanrısı Hefaistos’un karısı olan aşk tanrıçası Afrodit ile savaş tanrısı Ares’in gizlice onun kutsal yatağında birlikte olduklarını mırıldanır. Bunları duyan güneş tanrısı Helios, gidip Hefaistos’a durumu anlatmadan önce, onların seviştiklerini gözüyle görmek için her sabah gözetlemeye karar verir. İki aşık, Hefaistos’un olmadığı bu sayısız gecelerde şafak vaktine kadar sevişirken savaşçı Ares yine de Afrodit’in yanına vardığında çok tedbirli davranır; güvenlik için Alektiron adındaki bir genci de güneş tanrısı Helios’un ışıklarının ufukta belirdiği anda haber vermesi için........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein