Viyana'nın yolları taştan, Amsterdam'ın camları aldan
Diğer
16 Kasım 2025
Amsterdamda Noel
ABD'nin Indiana eyaletinin Bloomington adlı küçük, şirin ve renkli şehrinde 9 yıl yaşadım. İlk 3 yılı okumakla geçti; sonraki 6 yıl müzisyen olarak çalışarak, kendime özgü, doğaçlama ağırlıklı bir solist piyanist kariyeri yapmanın yollarını arayarak...
8. yılın sonunda Amerika'dan ümidi kestim. Olmuyordu. Ağzımla kuş tutsam belli mercilerin dikkatini çekmeyi başaramıyordum. Farklı bir şeyler denemenin zamanı gelmişti.
Aslında müzisyen olarak oldukça aktiftim. Birlikte çalıştığım pek çok grup, yer aldığım pek çok proje vardı. Indiana, Iowa, Illinois, bazen Michigan, Kentucky gibi eyaletlerde sürekli sahne alıyordum, çeşitli arkadaşlarla birlikte. Ancak hep küçük çaplı işler; küçük çevrelere yönelik, sürekli iş kovalama gerektiren, yükseliş vadetmeyen konserlerdi bunlar. Salaam ve Silk Road gruplarında kanun ve akordeon çalıyordum; benim için keyifli ama ikincil çalgılardı bunlar; piyano gibi farkımı ortaya koyabileceğim çalgılar değil. Bu gruplarla çaldığımız çoğu mekanda piyano yoktu. Orquesta Son grubunda latin piyano çalabilmek için ömrüm boyunca tatsız, tuzsuz bulduğum, asla ısınamadığım bir çalgı edinmiştim: dijital piyano. Ekmek parası uğruna arabanın bagajına atıp işlere götürüyordum. Akustik piyano çaldığım konserlerin çoğunda ise başka solist sanatçılara veya öğrencilere eşlik ediyordum. İçinde bulunduğum oluşumlara güç ve renk katıyordum, ben de bu deneyimlerden çok şey öğreniyordum, ancak bu süreç bir yıldız gibi parlama fırsatını beraberinde getirmiyordu. Ara sıra solo resitallerim de oluyordu, mamafih çok seyrek, çoğu zaman kendi girişimlerimle. Bunlar genelde para kazandırmıyordu ve bunları nasıl sürdürülebilir hale getirebileceğimi bir türlü çözemiyordum.
Oysa ben büyük karar vericiler tarafından keşfedilmek istiyordum! Carnegie Hall'de çalmak istiyordum, Viyana'daki Musikverein'de, Amsterdam'daki Concertgebouw'da... ve solo çalmak istiyordum, kendi bestelerimi, kendi fikirlerimi dinletmek istiyordum dünyaya! Nasıl olacaktı? Ne eksikti?
Ünlü müzisyenlerin hayatlarını konu alan filmlerde genç ve yetenekli sanatçımız bir barda piyano çalarken tesadüfen orada bulunan bir menajer veya yapımcı çok etkilenir, o gencin yanına gidip kartını uzatır ve "yarın sabah ofisimde ol" der... sonra o genci meşhur eder! İşte, 7:02'de o anlardan biri:)
Ne var ki benim zamanımda artık Amerika'nın barlarında piyano bulunmuyordu; benim çalabildiğim ortamlarda ise o menajerler, yapımcılar herhalde yoktular. Şimdi ise müzik piyasası bambaşka bir düzene doğru gidiyor, ayrı hikaye...
Herhalde keşfedilebilmek için doğru ortamda değilim, diye tahmin yürüttüm. Amerika'nın New York, Chicago, Los Angeles, San Francisco gibi büyük merkezlerine ziyaretlerde bulundum; oralarda da şansım yaver gitmeyince Avrupa'yı denemeye karar verdim.
Tabii, "haydi bir de Avrupa'yı deneyeyim bari" demesi kolay! Hangi parayla, nasıl deneyeceksin?
2005 yılında 3 aylığına Türkiye'ye, Ankara'daki ailemin yanına geldim. Oradan tekrar yola çıkıp, kaynaklarımı idareli kullanarak geçirebileceğim 3 haftalık bir Viyana gezisi planladım. Çocukluğumda Hikmet Şimşek'in hazırlayıp sunduğu Pazar Konserleri'nde izlediğim büyüleyici Altın Salon'daki ihtişamlı yıl başı konserlerinin yapıldığı, klasik müzik dünyasının süper kahramanları Mozart, Beethoven, Johann Strauss ve nicelerinin kariyerine zemin oluşturan Viyana! Viyana'ya gitmek demek, tanrıların ikametgahı Olimpos Dağı'na tırmanmak demekti!
Ama orada kimse beni bilmiyorum, ben de kimseyi tanımıyorum! Nasıl olacak?
Bloomington'dan tanıdığım, beni çok sevip destekleyen bir Marianne ablam vardı, o da piyanist, eğitimciliği seçmiş, gençliğinde Viyana'da okumuş, orada dostlar edinmiş. Yıllar sonra Viyana'yı ziyaret etme fikri onda heyecan uyandırdı. Onunla aynı tarihlerde Viyana'da buluşmayı kararlaştırdık ve Aralık ayında bunu gerçekleştirdik. Marianne sağolsun, oradaki çevresini devreye sokarak şehrin merkezinde bana çok uygun fiyata bir öğrenci yurdu ayarladı. Kendisi de bir arkadaşında kaldı.
Birlikte onun gençliğinden beri görmediği eski dostlarını ziyaret ettik. Marianne'in hocası ünlü piyanist, besteci Friedrich Gulda'nın oğlu Paul Gulda ile tanıştım; Gulda'nın diğer bir öğrencisi Roland Batik'in resitaline gittik. Bu........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein