Diğer

05 Ocak 2024

Türkiye’de iktidar, 2021’in ikinci yarısından başlayarak, fiyat sisteminde büyük kaos ve belirsizlik yarattı. Yaratılan bu ortamın önemli bir göstergesi üç hanelere varan yüksek enflasyon oldu. Bu ortam; para, finans, mal ve hizmet piyasalarında somut olarak görüldü.

Yine bu iktidarın yarattığı 2018 kur ve fiyat şokları dışında, 2000’lerde mal ve hizmet fiyatları konusunda genellikle bir uyum (intibak) sorunu yoktu. 2021 sonlarından başlayarak fiyatlara uyum sağlamak çok zor oldu, oluyor. Örneğin, bir bardak çay 2 TL iken nasıl 10 TL’ye uçtu?

Büyük ekonomik ve sosyal sarsıntı yaratan bu kaos ve belirsizlik ortamı ikinci yılını doldurdu. Bitti, bitiyor nutuklarına karşılık bitmiş değil, sürüyor. İşte veriler: Yeni açıklanan 2023 tüketici/geçinme enflasyonu ENAG’a göre yüzde 127,21, İTO’ya göre yüzde 74,88, TÜİK’e göre yüzde 64,77.

Bu yazıda önce bu kaos ve belirsizlik ortamına birkaç fiyat endeksi ile açıklama getiriyorum. Sonra bu ortamın yarattığı hukuki, sosyal ve siyasi etkilere 1920’ler Almanyasına ve Arjantin’e kısaca bakıyorum. Dini siyaset için kullananlar, tarikatlar ve faşizan eğilimliler bu alanda etki yapan oyuncular içindedirler.

Uyumsuzluk ve kaos açıklanan enflasyon verilerinde başlıyor. Örneğin, TÜİK’in GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) değeri içindeki “Özel Tüketim Harcamaları” deflatöründen hesaplanan tüketici enflasyonu, 2022 yılı için yüzde 80,62. (Bu oran, 2022 yıllık GSYH verilerinden elde edilmiştir.)

Bu deflatör enflasyonu, TÜİK’in 2022 TÜFE enflasyonundan daha yüksek. Şöyle ki, 2022 TÜFE enflasyonu 12 aylık ortalamalara göre hesaplanırsa yüzde 72,31. Deflatör enflasyonu 2023 için henüz yok, ancak bu enflasyon 2023’te de TÜFE enflasyonundan daha yüksek olacak görünüyor.

TÜİK’in TÜFE enflasyonu genellikle ENAG TÜFE enflasyonunun yarısı veya yarısından da küçük. Özellikle Nisan 2022’den bu yana, TÜİK enflasyonu İTO geçinme enflasyonundan da en az 10 puan düşük. İki enflasyon arasındaki fark Şekil 1’de açıkça görülüyor.

TÜİK’in enflasyonu kasıtlı olarak düşük gösterdiği kanısı yaygın. Peki, TÜİK ve İTO enflasyonları arasındaki fark nereden kaynaklandı? Birkaç sektör ve uygulama dikkat çekiyor.

Birinci şüpheli, konut kirası enflasyonu. Şekil 1’de görüldüğü gibi, 2021 sonlarında ve 2022 başlarında genel enflasyon sıçramışken, konut kirası enflasyonu çok düşük kalıyor. Örneğin, Nisan 2022’de İTO geçim enflasyonu yüzde 80, TÜİK TÜFE enflasyonu yüzde 70 iken, TÜİK konut kira enflasyonunu yüzde 18,2 gösteriyor. Bu durum 2023 başlarına kadar sürüyor.

Yüksek kira enflasyonu konusunda tartışmalar, kavgalar, mahkemeler sürerken, TÜİK’in kira enflasyonunu böyle düşük göstermesi TÜİK verilerine büyük güven kaybettiriyor. Bakınız Uygur (9 Mayıs 2022 ve 7 Haziran 2022.) Bu durum fark edilince olmalı, TÜİK kira enflasyonunu düzeltiyor.

Şimdilerde TÜİK’in kira enflasyonu yüzde 100’ün üzerindedir.

İkinci şüpheli giyim (ve ayakkabı) enflasyonu. Şekil 2’de görüldüğü gibi, TÜİK ve İTO enflasyonları Mart-Nisan 2022’den başlayarak hızla ayrışıyorlar. Daha da garibi, 2022 sonundan 2023 ortasına kadar İTO giyim enflasyonu yükselirken, TÜİK giyim enflasyonu düşüyor.

Şimdilerde İTO giyim enflasyonu yüzde 110’un üzerindeyken, TÜİK enflasyonu yüzde 40 dolayında seyrediyor. Anlamak zor. Konuya daha önce de birkaç kez dikkat çekİmştim.

Gıda enflasyonu da başka bir şüpheli. Haziran 2022’den başlayarak İTO gıda enflasyonu TÜİK gıda enflasyonundan hep daha yüksek. Aradaki fark ortalama yaklaşık 10 puandır.

Türkiye’de iktidarın 2021’in ikinci yarısında neden olduğu beklenmedik enflasyon, insanları şoka uğrattı, uyum sağlamakta zorlandılar ve büyük belirsizlik içinde kaldılar. Bu bağlamda en büyük kayıpları ücretliler yaşadı.

Biliriz ki özellikle ücretliler ve işsizler beklenmedik enflasyon ve uğradıkları büyük kayıplar karşısında korunacak yer arayışında olurlar ve bir yerlere sığınmak isterler. Bu ortamda sistem önemli yaralar almıştır, güven kaybolmuştur ve insanlar sistem dışında da olsa, “sağlam” seçenek oluşturan radikal gruplara yönelebilirler.

Bu bağlamda önemli örnek, 1922 ve 1923’te Nazilerin giderek güç kazanması ve iktidara yürümesidir. Bu yıllarda enflasyon Almanya’da hızla yükseldi, hiperenflasyona dönüşmeye başladı. Weimar Cumhuriyeti hükümetinin enflasyonu düşüremediğini görenler, sığınacak yer aradılar. Yanlarında Nazi örgütlenmesi vardı.

Nazilerin güçlenmesi ile hukuk nasıl büyük yara aldı? 8 - 9 Kasım 1923’te Naziler devleti ele geçirme hamlelerini yükselttiler. İlk hedefleri, Bavyera eyaletinin başkenti Münih’te eyalet resmi dairelerini işgal etmek idi.

Yaklaşık iki bin kişilik Nazi yürüyüş kolunun en önünde Adolf Hitler, onun yanında da elindeki kağıtları arada havaya kaldırıp sallayan birisi vardı. Bu kişi Baron Theodor von der Pfordten’di ve Bavyera eyalet mahkemesinde hakim idi.

Elindeki kağıtlara çalıştığı mahkemede “kararlar” yazmış, damgalamıştı. “Kararlara” göre Naziler dönemin Weimar Cumhuriyeti’ne son vermişler, yerine kendi cumhuriyetlerini (sonra adına Üçüncü Reich dediler) kurmuşlardı. Artık Nazi kalkışmasının bir “hukuk” dayanağı vardı.

Hukukun yaralanması ve yıpranması konusuna Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay çekişmesi ve diğer tartışmalı mahkeme kararları örnek verilebilir sanırım.

Bir de Arjantin’e bakalım. Arjantin kronik yüksek enflasyonu düşürememiş bir ülke. İktidarlar bu yüzden çok yıpranmış. Yaklaşık bir buçuk ay önce cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Javier Milei, aşırı sağcı liberteryan, devlet karşıtı görüşleri olan birisi.

Merkez bankasını kaldıracak, hatta yakacak. Çünkü bu kurum hep yanlış politikalar izledi diyor. Kendisi Arjantin’in ulusal parasını da kaldıracak ve yerine ABD Doları kullanacak.

Milei’nin önerilerini saçma bulanlar çoktu, yarı deli olduğunu söyleyenler bile oldu. Ancak seçmene “bana sığınabilirsiniz” mesajını verdi. Beklenmedik şekilde yüzde 56 oy aldı.

Arjantin’de Milei, yüksek kronik enflasyonun getirdiği ortamda, yalnızca hukuk sistemini değil sosyal ve siyasi hayatı da bir uçtan diğerine savurmuş durumda. Arjantin’in tam nereye savrulduğunu göreceğiz.

Türkiye’deki yüksek kronik enflasyonu hazırlayan şimdiki iktidar. İktidarını sürdürmüş olsa da çok yıpranmış durumda. Kendisinin oldukça sağında, çok daha radikal grupların yardımına muhtaç. Yeniden Refah, Hüda-Par ve MHP’nin desteği ile iktidarını sürdürüyor.

Neredeyse 80 yıldır hazırlanan, dinî siyaseti kollayan ortamda “bize sığınabilirsiniz” diyen tarikatlar da var, hatta daha etkililer. İktidar bunların mesajını ve gücünü görüp onların yanından ayrılamıyor, hatta olarak yaranmaya çalışıyor.

Yüksek kronik enflasyonun sanıldığı gibi yalnızca ekonomik etkileri yok.

Solow, Milton Friedman’ın her konuyu paraya ve para politikasına bağlamasına karşı çıkıyordu

Sputnik uydusunun bir rakip ülke tarafından uzaya gönderilmesi ile ABD’de eğitimi, işgücü niteliğini, bilimsel ve teknolojik ilerlemeyi yükseltecek değişiklikler yapılıyor

Paranın dolaşım hızının yüksek olmasının önde gelen nedeni yüksek enflasyon beklentisidir. Bir başka neden, kişilerin ve şirketlerin TL'den kaçıp dövize sığınmasıdır. Üçüncü bir neden, TL faizinin enflasyondan çok düşük kalmasıdır. Kayıtdışına kayan döviz de bir başka nedendir

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Belirsizlik ve kaos - Ercan Uygur
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Belirsizlik ve kaos

14 0
05.01.2024

Diğer

05 Ocak 2024

Türkiye’de iktidar, 2021’in ikinci yarısından başlayarak, fiyat sisteminde büyük kaos ve belirsizlik yarattı. Yaratılan bu ortamın önemli bir göstergesi üç hanelere varan yüksek enflasyon oldu. Bu ortam; para, finans, mal ve hizmet piyasalarında somut olarak görüldü.

Yine bu iktidarın yarattığı 2018 kur ve fiyat şokları dışında, 2000’lerde mal ve hizmet fiyatları konusunda genellikle bir uyum (intibak) sorunu yoktu. 2021 sonlarından başlayarak fiyatlara uyum sağlamak çok zor oldu, oluyor. Örneğin, bir bardak çay 2 TL iken nasıl 10 TL’ye uçtu?

Büyük ekonomik ve sosyal sarsıntı yaratan bu kaos ve belirsizlik ortamı ikinci yılını doldurdu. Bitti, bitiyor nutuklarına karşılık bitmiş değil, sürüyor. İşte veriler: Yeni açıklanan 2023 tüketici/geçinme enflasyonu ENAG’a göre yüzde 127,21, İTO’ya göre yüzde 74,88, TÜİK’e göre yüzde 64,77.

Bu yazıda önce bu kaos ve belirsizlik ortamına birkaç fiyat endeksi ile açıklama getiriyorum. Sonra bu ortamın yarattığı hukuki, sosyal ve siyasi etkilere 1920’ler Almanyasına ve Arjantin’e kısaca bakıyorum. Dini siyaset için kullananlar, tarikatlar ve faşizan eğilimliler bu alanda etki yapan oyuncular içindedirler.

Uyumsuzluk ve kaos açıklanan enflasyon verilerinde başlıyor. Örneğin, TÜİK’in GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) değeri içindeki “Özel Tüketim Harcamaları” deflatöründen hesaplanan tüketici enflasyonu, 2022 yılı için yüzde 80,62. (Bu oran, 2022 yıllık GSYH verilerinden elde edilmiştir.)

Bu deflatör enflasyonu, TÜİK’in 2022 TÜFE enflasyonundan daha yüksek. Şöyle ki, 2022 TÜFE enflasyonu 12 aylık ortalamalara göre hesaplanırsa yüzde 72,31. Deflatör enflasyonu 2023 için henüz yok, ancak bu enflasyon 2023’te de TÜFE enflasyonundan daha yüksek olacak görünüyor.

TÜİK’in TÜFE enflasyonu genellikle ENAG TÜFE enflasyonunun yarısı veya yarısından da küçük. Özellikle Nisan 2022’den bu yana, TÜİK enflasyonu İTO geçinme enflasyonundan da en az 10 puan düşük. İki enflasyon arasındaki fark Şekil 1’de açıkça görülüyor.

TÜİK’in enflasyonu kasıtlı olarak düşük gösterdiği kanısı yaygın. Peki, TÜİK ve İTO enflasyonları arasındaki fark nereden kaynaklandı? Birkaç sektör ve uygulama dikkat çekiyor.

Birinci şüpheli, konut kirası enflasyonu. Şekil 1’de görüldüğü gibi, 2021 sonlarında ve 2022 başlarında genel enflasyon sıçramışken, konut kirası enflasyonu çok düşük kalıyor. Örneğin, Nisan 2022’de İTO geçim enflasyonu yüzde 80, TÜİK TÜFE........

© T24


Get it on Google Play