Diğer

16 Şubat 2024

Türkiye'de iki buçuk yıldır açıklanan ile algılanan (hissedilen diyen de var) enflasyon farkına ilişkin tartışma yaşanıyor. Bu tartışma geçen hafta TÜİK'e atfen yapılan algılanan enflasyon haberleri ile ve TÜİK'in açıklaması ile yoğunlaştı.

Üstüne bir de TCMB'nin 8 Şubat tarihinde açıkladığı Enflasyon Raporu 2024-I geldi. Bu raporun üçüncü bölümünde algılanan ve beklenen tüketici enflasyonu çalışması vardı. Bu değerli çalışma da bazı verilere daha yakından bakma gereğini ortaya çıkardı.

Tartışmanın bir tarafında enflasyonu yaşayan tüketiciler ve onları temsil eden kuruluşlar var; açıklanan enflasyonun algılanan, yaşanan enflasyona göre oldukça düşük olduğunu vurguluyorlar. Tartışmanın diğer tarafında enflasyonu açıklayan kurum ve iktidar var.

Tartışma yalnızca Türkiye'de yapılmıyor. Dünyanın her yerinde özellikle sabit gelirli tüketiciler yüksek enflasyondan önemli zarar görüyorlar. Yoksullukları ve sefaletleri artıyor. Türkiye, enflasyonun getirdiği sefalet bakımından, Arjantin ile birlikte listenin en başında.

Bunu değişik verilerle gösteriyorum ve şu sorulara da yanıt arıyorum. Algılanan enflasyon neden giderek daha çok ülkede ölçülüyor? Hangi ülkelerde, nasıl ve kimler tarafından ölçülüyor, hangi özellikleri var? Tartışmada hangi taraf haklı?

Tüketicilerin algıladığı ve beklediği enflasyon birçok ülkede para politikası dahil birçok konuda dikkate alınıyor. Burada piyasa katılımcılarından derlenen verilerden söz etmiyorum. Konumuz tüketicilerin kendilerinden derlenen veriler ve ortaya çok farklı bir tablo çıkıyor.

Bir boyuta değineyim. TCMB, politika oluşturmada modeller kullandığını söylüyor. Bu modellerde kullanılan enflasyona ilişkin veriler tartışmalı ise, modelden çıkan sonuç güvenilir olur mu? Belirteyim, bu modellerin ne olduğunu bir bilsek iktisatçılar olarak sevineceğiz.

Şunu da belirtmem gerek; algılanan enflasyon ölçümleri birçok ülkede var. Ancak bunlar birkaç ülke dışında çoğunlukla düzenli yayınlanmıyor. Belki de bu nedenle algılanan enflasyonun ölçümü olmadığı sanılabiliyor.

Bir nokta daha; algılanan enflasyonun önemli bir özelliği enflasyon beklentisi ile arasında önemli bir ilişki olması. Enflasyon politikaların bu ilişkiyi, algıdan beklentiye giden bu etkiyi dikkate alması gerekiyor.

Gelirimizin satınalma gücü azaldıkça etiketlere çok daha dikkatli bakıyoruz. Benim izlediğim tüketim maddelerinin fiyatında son bir ayda tek haneli artış yok, artışlar genellikle iki haneli. Arada üç haneli artışlar da var. Not aldım.

Örneğin, yulaf ezmesinin fiyatı yüzde 49,5, kuru üzümünki yüzde 45, şampuanınki yüzde 36, el kremininki 122,7 arttı. Alışveriş yaptığım markette ekmeğin "kampanya fiyatı" 5 TL idi, geçen hafta yüzde 20 artarak 6 TL oldu. Daha da artacak dediler.

Enflasyonun (İTO'ya göre) yıllık yüzde 76,2 oluğu bir yerde, yüzde 5 gibi oranlarda fiyat artışı yapmak zaten anlamsızdır, çünkü etiketi veya menüyü değiştirme gibi maliyetleri bile karşılamayabilir. Yüksek enflasyonda tek haneli fiyat artışları, istatistik ve iktisattaki deyimiyle, "kayıtsızlık aralığı"na düşer. Değiştirmeye değmez.

Yukarıda verdiğim fiyat artışları belli marka ürünlerdeki artışlardır ve elbette çok küçük bir örneklem oluşturuyor. Ancak etiketler değiştirildikten sonra fiyatı tek haneli olarak artan bir ürün görmedim. Peki, nasıl oluyor da Ocak 2024 enflasyonu yüzde 6,70 çıkıyor? Şu olasılık var.

Bazı ürünlerin/hizmetlerin fiyatları düşmüş veya değişmemiş olabilir. TÜİK'e göre "giyim ve ayakkabı", "şeker" ve "diğer tahıl ürünleri" fiyatlarında bir miktar düşüş var; "elektrik", "trenle şehirlerarası yolcu taşıma" ve "üniversite kayıt" fiyatlarında Ocakta değişiklik yok. Bunların toplam ağırlığı yüzde 10'un altında. Belki fiyatı düşen/değişmeyen başka ürünler/hizmetler de vardır.

Giyim fiyatları düştü deniyor; benim listede iç çamaşırı fiyatları yılbaşından bu yana yüzde 42,4 artmış. Yıllık enflasyonu belirleyen, fiyatın bir defada ne kadar ve yılda kaç kez olduğudur. Fiyat artışı ne kadar büyükse ve/veya ne kadar sık yapılırsa, enflasyon o kadar yüksektir.

Sözü şuraya getiriyorum; bizlerin algıladığı enflasyon, TÜİK'in açıkladığı enflasyondan oldukça yüksek. TÜİK, bilerek veya bilmeyerek, bir hata mı yapıyor? Yoksa sorun, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde daha çok görülen algılama farkından mı geliyor?

TÜİK ve iktidara göre, açıklanan enflasyon doğrudur, ama tüketiciler bazı nedenlerle enflasyonu daha yüksek algılıyorlar. Tüketicilere göre aradaki fark, TÜİK'in enflasyonu düşük ölçmesinden veya düşük göstermesinden kaynaklanıyor.

Önce de dediğim gibi, algılanan enflasyon bilgisi giderek daha çok ülkede derleniyor. Neden?

(i) Enflasyon özellikle sabit ve dar gelirlileri sefalate itiyor, bu sonucu istemeyen iktidarlar enflasyon algısını anlamaya çalışıyorlar. Bunun için insanına değer veren iktidarlar gerekir elbette.

(ii) Kendi para ve maliye politikalarının ve de modelllerinin doğruluğunu/yanlışlığını tüketicilerden öğrenmek istiyorlar.

(iii) Enflasyona karşı politikaları uygulayan merkez bankası gibi kurumların başarılarını görmeye çalışıyorlar. Bunun için de bu kurumların politikaları kendileri seçmelidir, tepeden birileri değil.

(iv) Yüksek enflasyon algısı sürekli ise, yolsuzluk, keyfilik, denetimsizlik, hesap vermeme ve hâttâ hukuksuzluk gibi sorunlardan iktidar kendisinin sorumlu olduğunu kabul etmelidir.

Bu konularda Bańkowska vd. (Aralık 2021) ve Takahashi ve Tamanyu (Mart 2022) çalışmalarına bakılabilir.

Algılanan tüketici enflasyonu, Tüketici Eğilimi Anketleri ile ölçülüyor. Bu anketlerle ölçüm, iki farklı şekilde yapılıyor. Birincisi nitelikseldir; fiyatların veya enflasyonun artıp artmadığını soruyor ve fiyatlar "arttı", "aynı kaldı" veya "azaldı" seçeneklerinden birisinin seçilmesi isteniyor.

AB ve ABD anketlerinde olduğu gibi, seçenekler daha fazla da olabilir; örneğin "biraz arttı", "biraz azaldı" seçenekleri de olabilir. "Arttı" seçeneğini seçen tüketici sayısı ne kadar çoksa, enflasyonun o kadar yüksek algılandığı ve sorun yarattığı düşünülüyor.

İkincisi nicelikseldir; fiyatların hangi oranda arttığını, enflasyon oranının ne olduğunu soruyor. Verilen yanıtlardan algılanan enflasyon oranının ortalaması, ortancası ve diğer istatistikler bulunuyor, bunlar zaman zaman yayınlanıyor.

Avrupa Merkez Bankasının (ECB) yaptırdığı anketlerde ve ABD'deki MSC anketinde algılanan enflasyon hem niteliksel hem sayısal olarak soruluyor. ECB anketinin sonuçları son yıllarda her üç ayda bir açıklanıyor.

Algılanan ve açıklanan enflasyon farkı örneğin bazı AB üyesi ve Türkiye gibi üye adayı ülkelerde, Japonya'da ve Arjantin'de tartışma konusu oldu. Bu konuya bazı ülkeler/bölgeler bağlamında kısaca bakalım.

Japonya: Japonya'da tüketicilerin algıladığı sayısal enflasyon bilgisi, beklenen enflasyon bilgisi ile birlikte, Japon Merkez Bankası tarafından yaptırılan anketle derleniyor. Anket, 2004'te başlıyor her çeyrekte tekrarlanıyor. Takahashi ve Tamanyu (Mart 2022).

Algılanan enflasyon, düşük enflasyon düzeylerinde açıklanan enflasyona yakındır. Buna karşılık, enflasyon yüksek iken algılanan enflasyon da daha yüksektir. Aradaki fark 2023 yılında artıyor.

Japon tüketicilerin Haziran 2023'te algıladığı enflasyon yüzde 14,7 iken açıklanan TÜFE enflasyonu yüzde 3,3'tür. Aradaki 11,4 puanlık fark Japonya'da bir rekordur, fark daha sonra azalmıştır. Ancak tartışmalara da neden olmuştur. Nikkei Asia (7 Ekim 2023). Enflasyonun uzun yıllar sıfıra yakın olduğu Japonya'da bu tartışma ilginçtir.

Tartışmada, Japonya'da açıklanan TÜFE'nin kapsam olarak da hesaplama yöntemi olarak da eskidiği ve yeni tüketim gelişmelerini dikkate almadığı eleştirisi yapılıyor. Japon TÜFE'si eski madde ağırlıklarını kullanıyor ve aralarında gıda kalemleri de olan bazı maddeleri dikkate almıyor.

Kısacası, genel kanıya göre, Japonya'da TÜFE enflasyonu kasıtlı olarak düşük gösterilmiyor. "Japonların akıllarına bile gelmez." Ancak Japonya'da TÜFE'nin güncellenmesi gerektiği konusunda genel uzlaşma var.

Japonya'daki anket sonuçlarına göre, algılanan TÜFE enflasyonu ile beklenen TÜFE enflasyonu arasında güçlü bir ilişki var. Tüketicilerin algıladığı enflasyon, onların enflasyon beklentilerini önemli ölçüde etkiliyor. Bakınız Ahn ve Tsuchiya (2022).

ABD: ABD'de Tüketici Eğilim Anketlerinin en çok bilineni MSC anketidir. (MSC: Michigan Surveys of Consumers). Bu anket 1940'lı yıllarda başlıyor ve her ay yapılıyor. Tüketicilerin enflasyon algısına ilişkin anket sorusu 2016 birinci çeyreğinde başlamıştır ve her çeyrekte soruluyor.

MSC anketinden elde edilen ABD algılanan tüketici enflasyonu, enflasyonun düşük düzeylerinde açıklanan enflasyon ile oldukça yakındır, bazen daha düşüktür. Ancak enflasyon yükseldikçe algınalan enflasyon hızla yükseliyor ve açıklanan enflasyonun üzerine çıkıyor.

Bu durum Şekil 1'de görülüyor. ABD'de 2022 ilk çeyreğe kadar algılanan enflasyon açıklanan TÜFE enflasyonundan genellikle daha düşüktür. Bu tarihten sonra algılanan, açıklananın üstüne çıkıyor. Bunun önemli bir nedeni gıda ve bazı dayanıksız tüketim malları enflasyonunun yüksek seyretmesidir. Enflasyon düşmeye başladıktan sonra ikisi tekrar birbirine yakınsamaya başlıyor.

Japonya anketinde olduğu gibi, ABD'deki tüketici anketinde de algılanan TÜFE enflasyonu ile beklenen TÜFE enflasyonu arasında güçlü bir ilişki görülüyor. Bakınız örneğin Lebow ve Peneva (19 Ocak 2024).

ABD'de algılanan ve açıklanan enflasyon farkı konusunda ifadeler olsa da, yoğun bir tartışma yoktur. Bunun bir nedeni yükselen enflasyonun alınan önlemlerle hızla düşmeye başlamasıdır. Yani ABD'de enflasyon geçici nitelikte görülmüştür, iktidarın ve merkez bankası gibi kurumların enflasyonu düşüreceğine dair güven vardır.

AB: AB üyesi ülkelerde Tüketici Eğilim Anketleri 1980'ler ortasında başlamıştır. Algılanan tüketici enflasyonu bilgisi önceleri niteliksel veri olarak (arttı, aynı kaldı, azaldı şeklinde) derlenmiştir. 2003 ortasından itibaren ise veriler sayısal olarak da vardır. Şimdilerde her iki bilgi de derleniyor.

2020'de başlayan CES anketi daha genişletilmiştir. Bu anketin sonuçları her üç ayda bir düzenli olarak açıklanıyor. Şekil 2'de tüm Euro bölgesine uygulanan anketten elde edilen algılanan enflasyon bilgileri yer alıyor. Şekilde, Euro bölgesindeki 20 ülkenin açıklanan enflasyonu da görülüyor. (Ülke sayısı giderek artmış ve 2023'te 20 olmuştur.)

Şekilde algılanan enflasyonun ortanca değerleri yer alıyor.

Açıkça görülüyor ki, AB'nin Euro bölgesi ülkelerinde algılanan enflasyon ele alınan dönemin tümünde açıklanan enflasyondan daha yüksektir.

Verileri inceleyen AB uzmanlarının bulgularına göre daha düşük gelir düzeylerinde enflasyon algısı daha yüksektir. Bu durum hem düşük gelirli kişiler için, hem düşük gelirli ülkeler için geçerlidir. Yüksek gelirliler için tersi geçerlidir.

Bunun önemli bir nedeni gıda, enerji ve ulaştırma sektörü fiyatlarının özellikle son yıllarda daha hızlı artmasıdır. Bu sektörlerin mal ve hizmetleri daha sık tüketiliyor ve bunlar için daha sık ödeme yapılıyor. Böylece bunların fiyatları daha çok akılda kalıyor. Halbuki otomobil gibi dayanıklı tüketim mallarının ödemesi çok daha seyrektir.

AB'de açıklanan tüketici enflasyonunun daha yüksek olduğu İtalya ve Baltık bölgesi ülkelerinde algılanan enflasyon da daha yüksektir. Bu ülkelerde algılanan-açıklanan enflasyon farkı tartışması vardır, ama yoğun değildir. Çünkü enflasyon bu bölgelerde de hızla düşüyor.

Japonya ve ABD anketlerinde olduğu gibi, AB'deki anketde de algılanan enflasyon ile beklenen enflasyon arasında güçlü bir ilişki vardır. Ancak AB'deki beklenen enflasyon algılanana göre hem düşük kalmış, hem de giderek düşmüştür.

TÜİK, Türkiye'deki algılanan ile açıklanan enflasyon farkı konusunda yapılan eleştirilere, hemen savunmaya geçen bir yanıt verdi.

1) TÜİK, aradaki farka yönelik haberlerin "çarpıtıldığı görülmektedir" ve "resmi TÜFE verisini eleştirmek manipülatif ve art niyetli bir yaklaşımdır" dedi. Halbuki kurum daha çok bilgi vererek eleştrilere yanıt verebilirdi. Daha çok bilgi, iktidar dahil, ilgili her tarafa daha yararlı olurdu. Nitekim, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı daha önce TÜİK verileriyle böyle bir bilgilendirme yapmıştır.

2) TÜİK, Tüketici Eğilim Anketi ile ortaya çıkan "mikro veriler Veri Araştırma Merkezi aracılığıyla talep eden tüm araştırmacılara açıktır" diyor. Ama başvuru bile kolay iş değil, kurumsal başvuru gerekiyor. Kısa bir araştırma sonrasında anladım ki, talebiniz uygun bulunsa bile, verilere ulaşmak haftalar alabilir. Bazı verileri iktidar alabilir, geri kalanlar zor alır izlenimi dışlayıcı ve yaralayıcı.

3) TÜİK, "tüketicinin enflasyon tahmini ile TÜFE'nin farklılaşması son derece doğaldır. Algılanan enflasyon ile TÜFE arasındaki oransal fark Avrupa Birliği ülkelerinde 5 ila 6 kata kadar çıkarken, ülkemizde bu farklılaşma çok daha düşüktür" diyor. Evet, yukarıda açıkladığım gibi bazı ülkelerde de algılanan enflasyon daha yüksek olabiliyor. TÜİK'in ifadesi kısmen doğrudur. Neden kısmen?

4) Şöyle; (i) "Aradaki fark son derece doğal" değildir. (ii) Aradaki fark daha çok enflasyonun sıçradığı dönemlerde artıyor, giderek azalıyor. (iii) AB'nin heterojen ülke yapısı iyi bir örnek olmayabilir. (iv) TÜİK'in, aradaki farkın nedenini açıklaması her kesim için daha yararlı olur.

5) Enflasyon 0 ve eksi değerler alabildiği için, aradaki farkı TÜİK gibi "kat"lar ile açıklamak doğru değildir. Açıklanan enflasyon 0, algılanan enflasyon 0,5 olsa aradaki fark sonsuz mu diyeceğiz? Enflasyon eksi olsa ne yapacağız? Aradaki farkı oran değil puan olarak ifade etmek gerekir.

6) TÜİK, "2023 yıl sonunda TÜFE yıllık değişim oranı yüzde 64.77 iken, tüketicilerin tahmini yüzde 96'dır" diyor. Güzel, bu bilgiyi AB gibi daha sık vermek daha yararlı olurdu.

7) TÜİK'in, algılanan enflasyonla ilgili anket sonuçlarını Cumhurbaşkanlığı ve TCMB gibi kurumlarla düzenli paylaştığı anlaşılıyor. Çok iyi. Bu bilgi, AB'de olduğu gibi, daha geniş olarak paylaşılmalıdır. TÜİK paylaşmak için bilgi üretiyor. Eleştirebilirler diye bilgiyi paylaşmamak olmaz.

"Tartışmada kim haklı?" sorusuna kesin yanıt vermeyeyim. TÜİK'in haklı olduğu yerler de var. TÜİK bilgi paylaşımını sınırlı tuttuğu için başka kaynaklardan bulabildiğim bilgileri de ekleyerek sorunun kesin yanıtını gelecek yazılara bırakıyorum.

Ahn, Young Bin ve Youchi Tsuchiya (2022) "Consumer's perceived and expected inflation in Japan irrationality or asymmetric loss?", Empirical Economics 63, ss. 1247–1292.

Arioli, Rodolfo, Colm Bates, Heinz Dieden, Ioana Duca, Roberta Friz, Christian Gayer, Geoff Kenny, Aidan Meyler, Iskra Pavlovan (Nisan 2017) "EU consumers' quantitative inflation perceptions and expectations: an evaluation"

ECB Occasional Paper Series, 186
https://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecb.op186.en.pdf

Bańkowska, Katarzyna, Ana Maria Borlescu, Evangelos Charalambakis, António Dias Da Silva, Davide Di Laurea, Maarten Dossche, Dimitris Georgarakos, Juha Honkkila, Neale Kennedy, Geoff Kenny, Aleksandra Kolndrekaj, Justus Meyer, Desislava Rusinova, Federica Teppa, Veli-Matti Törmälehto (Aralık 2021) "ECB Consumer Expectations Survey: an overview and first evaluation"

ECB Occasional Paper Series No 287 / December.
https://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpops/ecb.op287~ea7eebc23f.en.pdf

Lebow, David ve Ekaterina Peneva (19 Ocak 2024) "Inflation Perceptions During the Covid Pandemic and Recovery", Board of Governors of the Federal Reseve System.
https://www.federalreserve.gov/econres/notes/feds-notes/inflation-perceptions-during-the-covid-pandemic-and-recovery-20240119.html

Nikkei Asia (7 Ekim 2023) "Japan statistics fail to fully capture inflation surge".
https://asia.nikkei.com/Spotlight/Datawatch/Japan-statistics-fail-to-fully-capture-inflation-surge#:~:text=The%20perceived%20inflation%20rate%2C%20including,as%20the%20main%20CPI%20measure.

Takahashi, Yusuke ve Yoichiro Tamanyu (Mart 2022) "Households' Perceived Inflation and CPI Inflation: the Case of Japan", Bank of Japan Working Paper Series No.22-E-1
https://www.boj.or.jp/en/research/wps_rev/wps_2022/data/wp22e01.pdf

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

TÜİK de göreli yoksulluk tanımını kullanıyor, ancak "ortanca gelirin yüzde 50'sinin altında kalanlar yoksul sayılırlar" tanımını öne çıkarıyor. Bu durumda elbette yoksul sayısı daha az görünüyor

"Orta direğin" eridiğini, en üst gelir gruplarının arayı giderek açtığını görüyoruz

Bir iktisadi konuda insan ve toplumu dikkate alıyorsanız, saygı vardır. Diğer yandan, karar sürecinde tekniğiniz ve yönteminiz yoksa, belirsizlik ve tepki vardı

© Tüm hakları saklıdır.

QOSHE - Açıklanan ve algılanan enflasyon tartışması; kim haklı? - Ercan Uygur
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Açıklanan ve algılanan enflasyon tartışması; kim haklı?

10 0
16.02.2024

Diğer

16 Şubat 2024

Türkiye'de iki buçuk yıldır açıklanan ile algılanan (hissedilen diyen de var) enflasyon farkına ilişkin tartışma yaşanıyor. Bu tartışma geçen hafta TÜİK'e atfen yapılan algılanan enflasyon haberleri ile ve TÜİK'in açıklaması ile yoğunlaştı.

Üstüne bir de TCMB'nin 8 Şubat tarihinde açıkladığı Enflasyon Raporu 2024-I geldi. Bu raporun üçüncü bölümünde algılanan ve beklenen tüketici enflasyonu çalışması vardı. Bu değerli çalışma da bazı verilere daha yakından bakma gereğini ortaya çıkardı.

Tartışmanın bir tarafında enflasyonu yaşayan tüketiciler ve onları temsil eden kuruluşlar var; açıklanan enflasyonun algılanan, yaşanan enflasyona göre oldukça düşük olduğunu vurguluyorlar. Tartışmanın diğer tarafında enflasyonu açıklayan kurum ve iktidar var.

Tartışma yalnızca Türkiye'de yapılmıyor. Dünyanın her yerinde özellikle sabit gelirli tüketiciler yüksek enflasyondan önemli zarar görüyorlar. Yoksullukları ve sefaletleri artıyor. Türkiye, enflasyonun getirdiği sefalet bakımından, Arjantin ile birlikte listenin en başında.

Bunu değişik verilerle gösteriyorum ve şu sorulara da yanıt arıyorum. Algılanan enflasyon neden giderek daha çok ülkede ölçülüyor? Hangi ülkelerde, nasıl ve kimler tarafından ölçülüyor, hangi özellikleri var? Tartışmada hangi taraf haklı?

Tüketicilerin algıladığı ve beklediği enflasyon birçok ülkede para politikası dahil birçok konuda dikkate alınıyor. Burada piyasa katılımcılarından derlenen verilerden söz etmiyorum. Konumuz tüketicilerin kendilerinden derlenen veriler ve ortaya çok farklı bir tablo çıkıyor.

Bir boyuta değineyim. TCMB, politika oluşturmada modeller kullandığını söylüyor. Bu modellerde kullanılan enflasyona ilişkin veriler tartışmalı ise, modelden çıkan sonuç güvenilir olur mu? Belirteyim, bu modellerin ne olduğunu bir bilsek iktisatçılar olarak sevineceğiz.

Şunu da belirtmem gerek; algılanan enflasyon ölçümleri birçok ülkede var. Ancak bunlar birkaç ülke dışında çoğunlukla düzenli yayınlanmıyor. Belki de bu nedenle algılanan enflasyonun ölçümü olmadığı sanılabiliyor.

Bir nokta daha; algılanan enflasyonun önemli bir özelliği enflasyon beklentisi ile arasında önemli bir ilişki olması. Enflasyon politikaların bu ilişkiyi, algıdan beklentiye giden bu etkiyi dikkate alması gerekiyor.

Gelirimizin satınalma gücü azaldıkça etiketlere çok daha dikkatli bakıyoruz. Benim izlediğim tüketim maddelerinin fiyatında son bir ayda tek haneli artış yok, artışlar genellikle iki haneli. Arada üç haneli artışlar da var. Not aldım.

Örneğin, yulaf ezmesinin fiyatı yüzde 49,5, kuru üzümünki yüzde 45, şampuanınki yüzde 36, el kremininki 122,7 arttı. Alışveriş yaptığım markette ekmeğin "kampanya fiyatı" 5 TL idi, geçen hafta yüzde 20 artarak 6 TL oldu. Daha da artacak dediler.

Enflasyonun (İTO'ya göre) yıllık yüzde 76,2 oluğu bir yerde, yüzde 5 gibi oranlarda fiyat artışı yapmak zaten anlamsızdır, çünkü etiketi veya menüyü değiştirme gibi maliyetleri bile karşılamayabilir. Yüksek enflasyonda tek haneli fiyat artışları, istatistik ve iktisattaki deyimiyle, "kayıtsızlık aralığı"na düşer. Değiştirmeye değmez.

Yukarıda verdiğim fiyat artışları belli marka ürünlerdeki artışlardır ve elbette çok küçük bir örneklem oluşturuyor. Ancak etiketler değiştirildikten sonra fiyatı tek haneli olarak artan bir ürün görmedim. Peki, nasıl oluyor da Ocak 2024 enflasyonu yüzde 6,70 çıkıyor? Şu olasılık var.

Bazı ürünlerin/hizmetlerin fiyatları düşmüş veya değişmemiş olabilir. TÜİK'e göre "giyim ve ayakkabı", "şeker" ve "diğer tahıl ürünleri" fiyatlarında bir miktar düşüş var; "elektrik", "trenle şehirlerarası yolcu taşıma" ve "üniversite kayıt" fiyatlarında Ocakta değişiklik yok. Bunların toplam ağırlığı yüzde 10'un altında. Belki fiyatı düşen/değişmeyen başka ürünler/hizmetler de vardır.

Giyim fiyatları düştü deniyor; benim listede iç çamaşırı fiyatları yılbaşından bu yana yüzde 42,4 artmış. Yıllık enflasyonu belirleyen, fiyatın bir defada ne kadar ve yılda kaç kez olduğudur. Fiyat artışı ne kadar büyükse ve/veya ne kadar sık yapılırsa, enflasyon o kadar yüksektir.

Sözü şuraya getiriyorum; bizlerin algıladığı enflasyon, TÜİK'in açıkladığı enflasyondan oldukça yüksek. TÜİK, bilerek veya bilmeyerek, bir hata mı yapıyor? Yoksa sorun, özellikle yüksek enflasyon dönemlerinde daha çok görülen algılama farkından mı geliyor?

TÜİK ve iktidara göre, açıklanan enflasyon doğrudur, ama tüketiciler bazı nedenlerle enflasyonu daha yüksek algılıyorlar. Tüketicilere göre aradaki fark, TÜİK'in enflasyonu düşük ölçmesinden veya düşük göstermesinden kaynaklanıyor.

Önce de dediğim gibi, algılanan enflasyon bilgisi giderek daha çok ülkede derleniyor. Neden?

(i) Enflasyon özellikle sabit ve dar gelirlileri sefalate itiyor, bu sonucu istemeyen iktidarlar enflasyon algısını anlamaya çalışıyorlar. Bunun için insanına değer veren iktidarlar gerekir elbette.

(ii) Kendi para ve maliye politikalarının ve de modelllerinin doğruluğunu/yanlışlığını tüketicilerden öğrenmek istiyorlar.

(iii) Enflasyona karşı politikaları uygulayan merkez bankası gibi kurumların başarılarını görmeye çalışıyorlar. Bunun için de bu kurumların politikaları kendileri seçmelidir, tepeden birileri değil.

(iv) Yüksek enflasyon algısı sürekli ise, yolsuzluk, keyfilik, denetimsizlik, hesap vermeme ve hâttâ hukuksuzluk gibi sorunlardan iktidar kendisinin sorumlu olduğunu kabul etmelidir.

Bu konularda Bańkowska vd. (Aralık 2021) ve Takahashi ve Tamanyu (Mart 2022) çalışmalarına bakılabilir.

Algılanan tüketici enflasyonu, Tüketici Eğilimi Anketleri ile ölçülüyor. Bu anketlerle ölçüm, iki farklı şekilde yapılıyor. Birincisi nitelikseldir; fiyatların veya enflasyonun artıp artmadığını soruyor ve fiyatlar "arttı", "aynı kaldı" veya "azaldı" seçeneklerinden birisinin seçilmesi isteniyor.

AB ve ABD anketlerinde olduğu gibi, seçenekler daha fazla da olabilir; örneğin "biraz arttı", "biraz azaldı" seçenekleri de olabilir. "Arttı" seçeneğini seçen tüketici sayısı ne kadar çoksa, enflasyonun o kadar yüksek algılandığı ve sorun yarattığı düşünülüyor.

İkincisi nicelikseldir; fiyatların hangi oranda arttığını, enflasyon oranının ne olduğunu soruyor. Verilen yanıtlardan algılanan enflasyon oranının ortalaması, ortancası ve diğer istatistikler bulunuyor, bunlar zaman zaman yayınlanıyor.

Avrupa Merkez Bankasının (ECB) yaptırdığı anketlerde ve ABD'deki MSC anketinde algılanan enflasyon hem niteliksel hem sayısal olarak soruluyor. ECB anketinin sonuçları son yıllarda her üç ayda bir açıklanıyor.

Algılanan ve açıklanan enflasyon farkı örneğin bazı AB........

© T24


Get it on Google Play