Yine eski sefil siyaset, alışılagelmiş zeminde, alışıla gelmiş yapıların temellerini gösterişli törenlerle atıyor, rantçı zengin eden oy avcısı kafa yine “üstüne bina diktiği toprağın altını bilmeden ve bu toprakların deprem üretme tehdidi nedir” bulup ortaya çıkarmadan şehirler kurmayı; bize “siyaset adamlığı” diye pazarlıyor.

Bir yıl geçti.

Aslında deprem öldürmüyor. Çürük binalar ve depreme dayanıksız şehirler öldürüyor gerçeğini anlamış bir halk ve onların siyasi önderlerini görmeliydik.

Görmedik

★★★

Öyle bir şehir ki:

Hatay, Maraş, Malatya, Adıyaman ve diğerleri geçmişlerinden, tarihi dokularından koparılmadan; her biri “dünyada ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken kent” olabilecek özelikte yeniden düşünülmüş... Tarımsal alanları, bağları, bahçeleri, halka açık alanları, tekno parkları, sanayi bölgelerinde çevre kirletmeyen fabrikaları, istihdamı, göç alması, göç vermesi özetle “kenti çağdaş kent yapan bütün değerleriyle” planlanmış...

★★★

Öyle bir şehir ki:

Hastaneleri kent insanının zaman yitirmeden ulaşabileceği yerlerde konumlanmış... Cadde ve sokaklarında daha geniş kaldırımlara öncelik verilmiş...En uzak mesafesine 15-20 dakikada ulaşılabilen raylı sistemlerle örülmüş... İşe gitmek için ve eve dönmek için havayı, çevreyi, doğayı kirletici araç kullanımına fazla gerek duymayan... Kışın soğukta daha az elektrik, doğal gaz, odun, kömür ile ısınabilen.. Yazın sıcakta 24 saat klima çalıştırmaya ihtiyaç duymayan konut tipini uygulamış...

★★★

Öyle bir şehir ki:

Çevresinde futbol, voleybol, basketbol sahalarının, yüzme havuzlarının halka olduğu ilk, orta, lise, üniversite okul binaları... Nüfus artınca ve dışarıdan göç alınca konut fiyatları, kira ücretleri kentliyi o kentte yaşamaktan bıktırıcı olmayan, kaçak bina yapanların hoş görülüp affedilmediği... Siyasetçi ile bir olup kent rantı hırsızlığı ile zenginleşmenin en büyük onursuzluk ve şerefsizlik sayıldığı...

★★★

Öyle bir şehir ki:

Nehirlerini, göllerini, akarsularını kirleten her türlü doğa düşmanı insan ihanetinden, benciliğinden, ahlaksızlığından arındırılmış... Yağmur sele dönünce alt geçitlerinde ve bodurum katlarında 30 yaşındaki anne ile 1.5 yaşındaki bebek kızı ile boğulmayan... Ve deprem olunca genç kızın, evlerinin enkazı önünde sabahın şafak vaktinde; “sesimi duyuyor musun annem... Yaşıyor musun ses ver annem...” diye yürek paralayıcı çırpınışları yeniden yaşamayan...

★★★

Öyle bir şehir ki:

Devlete, belediyeye muhtaç aile sayısını sıfırlamış, kalkınmacı, dünyaya marka ürün satan, yüksek verimliliği baş tacı etmiş, dünyadan turist çekip ağırlayan... Ormanı orman, bahçesi bahçe, kültürü kültür... Her bir kentin araştırma üniversitesi; her yıl dünya insanlığının bir ölümcül sorununu çözecek bir buluşa imza atan, Nobel adayı şairler, edebiyatçılar, roman yazarları yetiştiren, dünya çapında futbolcu, yüzücü, voleybolcu çıkaran...

★★★

Bir yıl geçti.

Deprem bize bir “rüya şehirler kurmayı” arama fırsatı verdi. Yeniden kurulacak o şehirlerin yer altını biliyor ve bilimsel bilginin gereklerine göre şehirleri yerli yerine konumlandıran yönetimlere sahip olmalıydık.

İyi cumhurbaşkanı, iyi bakan, iyi vali, iyi belediye başkanı, muhalefet partisi iyi lideri, iyi gazete yazarı, iyi insan, iyi vatandaş olma rolü yapanları çokça izledik. İyi olacağınıza dürüst olsaydınız; “İyilik” yapmanıza gerek kalmayacaktı. Büyük depremde yüzde 60’ı yıkılan 11 ilin oturduğu 330.000 metrekare tüm bölge bir yıl içinde hiç durmadan 57.000 kez sallandı. Cumhurbaşkanı, bakanlar, milletvekilleri, valiler, belediye başkanları, iktidar ve muhalefet parti başkanları ve ısrarla “asrın felaketi” diye yazarak iktidarı ve müteahhitleri koruyan iktidar gazetecileri; depreme dayanıklı bir kent planı ortaya çıkaramadılar. Bırakın bu iyi görünme yalanını!

QOSHE - Rüya! - Necati Doğru
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Rüya!

163 21
07.02.2024

Yine eski sefil siyaset, alışılagelmiş zeminde, alışıla gelmiş yapıların temellerini gösterişli törenlerle atıyor, rantçı zengin eden oy avcısı kafa yine “üstüne bina diktiği toprağın altını bilmeden ve bu toprakların deprem üretme tehdidi nedir” bulup ortaya çıkarmadan şehirler kurmayı; bize “siyaset adamlığı” diye pazarlıyor.

Bir yıl geçti.

Aslında deprem öldürmüyor. Çürük binalar ve depreme dayanıksız şehirler öldürüyor gerçeğini anlamış bir halk ve onların siyasi önderlerini görmeliydik.

Görmedik

★★★

Öyle bir şehir ki:

Hatay, Maraş, Malatya, Adıyaman ve diğerleri geçmişlerinden, tarihi dokularından koparılmadan; her biri “dünyada ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken kent” olabilecek özelikte yeniden düşünülmüş... Tarımsal alanları, bağları, bahçeleri, halka açık alanları, tekno parkları, sanayi bölgelerinde çevre kirletmeyen fabrikaları, istihdamı, göç alması, göç vermesi özetle “kenti çağdaş kent yapan bütün değerleriyle” planlanmış...

★★★

Öyle bir şehir ki:

Hastaneleri kent insanının zaman yitirmeden ulaşabileceği yerlerde konumlanmış... Cadde ve sokaklarında daha geniş kaldırımlara öncelik verilmiş...En uzak mesafesine 15-20 dakikada ulaşılabilen raylı sistemlerle örülmüş... İşe gitmek için ve eve........

© Sözcü


Get it on Google Play