‘ABD’yi düşünüyorum gözleri kapalı…’ mısrasıyla başlayan bir şiir mi yazsaydım daha iyi olurdu, kestiremedim ve bu yazıda karar kıldım. Bir rüya gördüm, uyanıp ‘hayırdır inşallah’ dedim. Rüyam şöyle: Mevsim yaz. Vakit gece. Gök yıldızlı ve berrak. Verandada oturmuş gökleri temaşa ediyorum. Derken o saatte nurlu bir dede peydahlanıyor. Bana yönelince davet ediyorum. Yanımdaki sandalyeye de oturuyor. Meğer komşulara gelen bir misafirmiş. Çabuk tanış olup, hoş beşten sonra, klasik, ‘Müslüman yakınmasına’ başlıyoruz. Ben, “Ah dede! Gazze’de gitti, Müslümanların orada da işi bitti’ gibi sözlerle dertleniyorum. “Bu ABD zulmünün sonu gelmeyecek mi?”

O da üzgün tabii. Başını kaldırıp lacivert uzaya bakıyor. “Gökte karadelikler varmış!” diyor, yekten, “her şeyi içine çekiyorlarmış”

“Evet” diyorum, “karadelikler maddenin enerjisini sömürüyor…”

“Desene onlar da evreni yiyor!” diyor ve sonra ışıklı bakışlarını üzerime çeviriyor. “Ne dersin? Bu ABD, sanki dünyanın en büyük karadeliği, nerdeyse yüz yıldır, bütün milletlerin enerjisi bu ülkeye akıyor, çünkü ABD çok kuvvetli bir karadelik.”

E, onaylıyorum, elbet. O devam ediyor: “Tabii, ABD, sadece karadelik değil, insanlık sayfasında kara bir leke! İnsanlığın yüz karası. Çünkü o adaleti yer yüzünden kaldırdı!”

Bu da ilginç bir sıfatlandırma. Nurlu dede haklı: ABD, küresel ekonomi, siyaset ve kültür üzerinde büyük bir etkiye sahip bir ülke olarak, bir karadeliğe benzetilebilir. Çünkü ABD, aynı zamanda pek çok sorunun da kaynağı veya katalizörü. ABD, küresel siyasi ve ekonomik krizlere, iklim değişikliğine, silahlanma yarışına, siber saldırılara, terörizme, göçmen krizine, insan hakları ihlallerine, kültürel çatışmalara ve diğer pek çok soruna ya doğrudan ya da dolaylı lider, ortak; fail.”

O, “Ama, sönmesi yakındır bu karadeliğin!” diyor Nurlu dedi.

“Nasıl olacak o?” diyorum.

“ABD her milleti hasta ettiği gibi kendi içinde de pek çok sorunla karşı karşıya. ABD, gelir eşitsizliği, yoksulluk, ırkçılık, sağlık sistemi, eğitim kalitesi, suç oranı, uyuşturucu bağımlılığı, alkolizm, cinsel aşırılıklar ve siyasi kutuplaşma gibi konularda ciddi problemler yaşıyor.”

“Doğru. Ve ABD bu sorunlarıyla baş edemiyor…”

Birden sözümü kesip “sen hiç topaç çevirdin mi?” diye soruyor.

“Tabii… Ben, Erzurumluyum, kışın buzumuz bol olur, buz üzerinde çok topaç çevirmişliğim vardır. Hatta sobanın altındaki muşambanın üzerinde bile…”

Nurlu dede bilge birine benziyor, muradının bana ‘karadelik yahut kare leke ABD’ hakkında bir şey söylemek olduğunu anlıyorum. Diyor ki:

“Ben, emekli matematik öğretmeniyim. Fizikten de biraz anlarım. Bak şimdi: Topaç çevirme, fizikte dönme hareketiyle ilgili birçok ilginç fenomeni gösteren bir oyundur. Topaç, bir ip ile döndürüldüğünde, ipin gerilimi ve topacın atalet momenti nedeniyle bir açısal momentum kazanır. Bu açısal momentum, topacın dönme eksenini sabit tutmaya çalışır. Ancak, topacın sivri ucu üzerinde döndüğü zemin ile arasındaki sürtünme kuvveti, topacın dönme enerjisini azaltır. Bu da topacın dönme hızını yavaşlatır. Dönme hızı yavaşladıkça, topacın ağırlık kuvveti, topacın dönme eksenini eğmeye başlar. Bu eğilme, topacın açısal momentumunun yönünü değiştirir. Bu da topacın etrafında bir daire çizmesine neden olur. Bu harekete presepsiyon denir.”

“İyi de… çok teknik bir anlatım oldu… Muradınız ne?”

“Az daha sabır… Topacın dönme hızı çok azaldığında, topacın açısal momentumu da çok azalır. Bu da topacın dönme ekseninin sabit kalmayıp, rastgele bir şekilde değişmesine neden olur. Bu da topacın devrilmesine neden olur.”

Susunca araya giriyorum: “Yani ABD topaçının artık yalpalama evresine girdiğini mi söylüyorsun?”

“Evet. O da bir topaç gibi, karadelik gibi, yüz yıldır dönüyor ve anaforuna kapılan her şeyi içine çekiyor, ruhuna kadar yiyor!...”

“Bu benzetmeniz bir metafor… ABD karadeliğiyle ilgili ilginç bir kehanette bulunmuş oldunuz!”

“Hayır, bilimsel bir açıklama… Bak şimdi: Krallıklar, feodaliteler, monarşiler, cumhuriyetler, komünizmler, sosyalizmler, faşistler, nasyonalistler vs. vs. şu son iki yüz üç yüz yıldır ne çok ideolojik devlet yapısı kuruldu ve yıkıldı…”

“Haklısın…”

“Topaç çevirme ile ideolojik devlet yapıları arasında bir benzetme yapmak mümkün olabilir.”

“Yani şöyle mi demek istiyorsun: Topaç, bir ip ile döndürüldüğünde, ipin gerilimi ve topacın atalet momenti nedeniyle bir açısal momentum kazanır. Bu açısal momentum, topacın dönme eksenini sabit tutmaya çalışır. Bu durum, bir ideolojinin, kendi kurucu ilkeleri ve taraftarları nedeniyle, kendini sürdürmeye ve korumaya çalışmasına benzetilebilir. Bir ideoloji, kendi mantığı ve meşruiyeti içinde, toplumsal düzeni belirlemeye ve yönlendirmeye çalışır...”

“E, anlamıyorum diyorsun ama iyi özetledin, demek anladın. Evet; topacın sivri ucu üzerinde döndüğü zemin ile arasındaki sürtünme kuvveti, topacın dönme enerjisini azaltır. Bu da topacın dönme hızını yavaşlatır. Dönme hızı yavaşladıkça, topacın ağırlık kuvveti, topacın dönme eksenini eğmeye başlar. Bu eğilme, topacın açısal momentumunun yönünü değiştirir. Bu da topacın etrafında bir daire çizmesine neden olur, dedik. İşte bu durum, bir ideolojinin, toplumsal gerçeklikle arasındaki çelişkiler, karşıt güçler, değişen koşullar ve krizler nedeniyle, kendi iç tutarlılığını ve dış etkinliğini kaybetmesine benzetilebilir. Bir ideoloji, toplumsal formasyonun diğer düzeyleri (ekonomik, politik, kültürel) ile uyumlu olmadığında, kendi ekseni etrafında dönmeye ve sapmaya başlar.”

“Vallah çok aklıma yattı senin bu benzetmen…”

Nurlu dede tebessüm ederek konuşmasını sürdürdü: “Topacın dönme hızı azalıp dönme ekseninin eğimi arttıkça, topacın açısal momentumu da daha fazla değişir. Bu da topacın çizdiği dairenin yarıçapını büyütür. Ayrıca, topacın dönme ekseninin eğimi, topacın dönme hızına bağlı olarak değişir. Bu da topacın yalpalanmasına neden olur. Bu durum, bir ideolojinin, toplumsal formasyonun diğer düzeyleriyle uyumsuzluğu arttıkça, kendi içinde çatışmalar, bölünmeler, tutarsızlıklar ve değişimler yaşamasına benzetilebilir. Bir ideoloji, toplumsal formasyonun ihtiyaçlarına cevap veremediğinde, kendi içinde çözülmeye ve dağılmaya başlar.

“Gayet iyi anladım: Diyorsun ki Topacın dönme hızı çok azaldığında, topacın açısal momentumu da çok azalır. Bu, artık devrilme zamanın geldiğini gösterir?”

“Evet, gördün mü bak kehanet değil, matematik… Öyle olmaz mı: Topacın dönme ekseni bir süre sonra sabit kalmayıp, rastgele bir şekilde değişir. Bu da topacın devrilmesine neden olur. Bu durum, bir ideolojinin, toplumsal formasyonun diğer düzeyleriyle tamamen uyumsuz hale geldiğinde, kendi içinde çözüldüğünde, taraftarlarını kaybettiğinde ve meşruiyetini yitirdiğinde, toplumsal düzeni belirleyemeyip, çökmesine benzetilebilir. Bir ideoloji, toplumsal formasyonun ihtiyaçlarını karşılayamadığında, toplumsal değişimin önünde bir engel haline gelir ve devrilir.

“Bu karadelik çökecek, ikna oldum. Yakın mı bari?”

Başımı döndüğümde Nurlu ihtiyar yoktu. O sırada uyandım. Perdenin arkasındaki bahçeye inceciktin kar yağıyordu. İlk defa böyle bir rüya görüyorum, sonu hayır olur inşallah.

… (Devam edecek)

QOSHE - ABD'yi rüyada görmek! - Talat Uzunyaylalı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

ABD'yi rüyada görmek!

30 1
27.01.2024

‘ABD’yi düşünüyorum gözleri kapalı…’ mısrasıyla başlayan bir şiir mi yazsaydım daha iyi olurdu, kestiremedim ve bu yazıda karar kıldım. Bir rüya gördüm, uyanıp ‘hayırdır inşallah’ dedim. Rüyam şöyle: Mevsim yaz. Vakit gece. Gök yıldızlı ve berrak. Verandada oturmuş gökleri temaşa ediyorum. Derken o saatte nurlu bir dede peydahlanıyor. Bana yönelince davet ediyorum. Yanımdaki sandalyeye de oturuyor. Meğer komşulara gelen bir misafirmiş. Çabuk tanış olup, hoş beşten sonra, klasik, ‘Müslüman yakınmasına’ başlıyoruz. Ben, “Ah dede! Gazze’de gitti, Müslümanların orada da işi bitti’ gibi sözlerle dertleniyorum. “Bu ABD zulmünün sonu gelmeyecek mi?”

O da üzgün tabii. Başını kaldırıp lacivert uzaya bakıyor. “Gökte karadelikler varmış!” diyor, yekten, “her şeyi içine çekiyorlarmış”

“Evet” diyorum, “karadelikler maddenin enerjisini sömürüyor…”

“Desene onlar da evreni yiyor!” diyor ve sonra ışıklı bakışlarını üzerime çeviriyor. “Ne dersin? Bu ABD, sanki dünyanın en büyük karadeliği, nerdeyse yüz yıldır, bütün milletlerin enerjisi bu ülkeye akıyor, çünkü ABD çok kuvvetli bir karadelik.”

E, onaylıyorum, elbet. O devam ediyor: “Tabii, ABD, sadece karadelik değil, insanlık sayfasında kara bir leke! İnsanlığın yüz karası. Çünkü o adaleti yer yüzünden kaldırdı!”

Bu da ilginç bir sıfatlandırma. Nurlu dede haklı: ABD, küresel ekonomi, siyaset ve kültür üzerinde büyük bir etkiye sahip bir ülke olarak, bir karadeliğe benzetilebilir. Çünkü ABD, aynı zamanda pek çok sorunun da kaynağı veya katalizörü. ABD, küresel siyasi ve ekonomik krizlere, iklim değişikliğine, silahlanma yarışına, siber saldırılara, terörizme, göçmen krizine, insan hakları ihlallerine, kültürel çatışmalara ve diğer pek çok soruna ya doğrudan ya da dolaylı lider, ortak; fail.”

O, “Ama, sönmesi yakındır bu karadeliğin!” diyor Nurlu dedi.

“Nasıl olacak o?” diyorum.

“ABD her milleti hasta ettiği gibi kendi içinde de pek çok sorunla karşı karşıya. ABD, gelir eşitsizliği, yoksulluk, ırkçılık, sağlık sistemi, eğitim kalitesi, suç oranı, uyuşturucu bağımlılığı, alkolizm, cinsel aşırılıklar ve siyasi kutuplaşma gibi konularda ciddi problemler yaşıyor.”

“Doğru. Ve ABD bu sorunlarıyla baş edemiyor…”

Birden sözümü kesip “sen hiç topaç çevirdin mi?” diye soruyor.

“Tabii… Ben, Erzurumluyum, kışın buzumuz bol olur, buz üzerinde çok topaç çevirmişliğim vardır.........

© Pusula Gazetesi


Get it on Google Play