menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Terörsüz Türkiye Süreci ve Diasporadaki Yansımaları – I: Milliyetçi Çevrelerin Algısı

10 0
27.11.2025

Avrupa’daki Türk milliyetçiliği, yalnızca örgütsel bir yapı değil, Türkiye’deki siyasi gelişmelerin gölgesinde kendi özgün karakterini oluşturan karmaşık bir sosyal dokuyu temsil ediyor. Terörsüz Türkiye süreci ise Avrupa’daki milliyetçi diaspora camiasında büyük ölçüde sessizlikle karşılanıyor. Sürece dair görüşler, “mütereddit”, “muhalif” ve “sadık” suskunlar olarak üç ana grupta kendini gösteriyor.

Bu yazı dizisinde Terörsüz Türkiye sürecinin diasporadaki yansımaları incelenecektir. Makalelerin amacı, çeşitli cenahların bu sürece ilişkin tutumlarını sosyolojik ve niteliksel bir okumaya tâbi tutmaktır.

Türkiye ile Almanya arasında 1961 yılında yapılan iş gücü anlaşması, Avrupa’ya yönelik büyük bir göç hareketi başlattı. Türkiye’deki fazla çalışma gücü, Almanya başta olmak üzere birçok Batı Avrupa ülkesinin sanayi alanlarında istihdam edildi. Türk işçiler ilk başta geçici bir çalışma niyetiyle gitseler de zamanla ailelerini yanlarına alarak buralarda kalıcı bir topluluk hâline geldiler. Yeni bir ülkede tutunma çabası, aynı zamanda kendi kimliklerini koruma mücadelesini de beraberinde getirdi. Bu süreç, Avrupa’da güçlü bir Türk toplumunun doğuşuna zemin hazırladı.

Türkiye’de ise milliyetçi hareket büyük bir dönüşüm geçiriyordu. 1965’te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin (CKMP) Genel Başkanı olan Alparslan Türkeş, partiyi yeniden yapılandırarak 1969’da Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adıyla yoluna devam etti. Türkeş’e göre Türk milleti neredeyse dava da orada olmalıydı. Bu sebeple Avrupa’daki Türklerin durumu, ülke içindeki gelişmeler kadar önem taşıyordu.

Tam bu noktada Almanya’daki ilk örgütlü çalışmaların öncülerinden biri olan Necati Uygur devreye girdi. Uygur, Türkeş’in Avrupa’ya uzanan kolu gibiydi. O, Türkeş’in hem yakın çalışma arkadaşı hem de teşkilatlanma sürecinde en güvendiği isimlerden biriydi. Hatta Türk resmî makamların Avrupa’da henüz tam teşekküllü faaliyeti söz konusu değilken Uygur, adeta fahri konsolos gibi görevler üstlenmiş ve Türk ile Alman makamları nezdinde muhataplık seviyesine erişmişti. Uygur, 1973 Türkiye seçimleri sonrasında Almanya’ya döndüğünde kaleme aldığı raporlarda Türk işçilerinin yalnız bırakılmaması gerektiğini açıkça vurguladı. Çünkü hem zor çalışma koşulları hem de ideolojik etki alanları artıyordu. Bu nedenle iki tehlikeyi sürekli gündeme taşıdı:

  • Avrupa’daki Türklerin sosyal ve kimlik temelli sıkıntıları
  • Komünist hareketlerin güçlü etkisi
  • Bu uyarılar, ilerleyen yıllarda Avrupa’daki kurumsal yapılanmaların yönünü belirleyen ilk işaretler olarak değerlendirilebilir. Bu süreci daha sistematik bir çerçeveye oturtan isim ise Alparslan Türkeş oldu. Türkeş, Avrupa’daki Türk işçilerinin toplumsal ve kültürel konumunu önemseyerek bölgeye sık ziyaretlerde bulundu; farklı şehirlerde hem mevcut durum hakkında bilgi edindi hem de çeşitli toplantı ve konferanslarla diasporadaki topluluklara hitap etti. Türkeş’in Avrupa’daki Türkleri yalnızca geçici işçi statüsünde değil, Türkiye ile bağlarını sürdüren ve bulunduğu ülkede kalıcı bir toplumsal varlık oluşturma potansiyeline sahip bir kitle olarak değerlendirdiği görülmektedir.

    1971 yılında Almanya’ya yaptığı ziyaret, bu yaklaşımın kamuoyu düzeyinde en görünür örneklerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Yoğun katılımın yaşandığı bu ziyaret, Avrupa’daki Türk toplumu içinde Türkeş’in etkisinin belirginleştiğini göstermektedir.

    Bu çerçevede, Avrupa’daki farklı milliyetçi grupların 1978 yılında “Türk Federasyon” çatısı altında birleşmesi, önceki yıllarda dağınık şekilde yürütülen faaliyetlerin kurumsallaşması açısından önemli bir aşama olmuştur. Bununla birlikte, bu yeni yapının ilerleyen dönemlerde çeşitli sınamalarla karşı karşıya kalacağı da kısa sürede ortaya çıkmıştır.

    1980 darbesi yalnızca Türkiye’de değil, Almanya’da faaliyet gösteren teşkilat yapısında da dengeleri kökten değiştirdi. Darbe ile birlikte Alparslan Türkeş ve birçok ülkücü lider tutuklandı. Türkeş yıllarca siyasetten uzak........

    © Perspektif