KUR’AN İYİLİĞİ NASIL TANIMLIYOR?
“İyilik”, “Karşılık beklemeden yapılan yardım, lütuf, kerem ve ihsan” olarak tanımlanıyor, dolayısıyla iyilik yapan insana da “iyi insan” deniliyor. Bu nedenle insanların arzu ve isteklerini yerine getiren, onlara yardımda bulunan ve bir şekilde faydası dokunan herkes, günümüzde iyi insan olarak biliniyor. Bu tanıma göre helalinden kazanan ve bu kazancını hayır işlerinde kullanan kişi de, kazancını haram yollarla elde eden ve elde ettiği bu kazancıyla muhtaçlara yardım eden kişi de iyi insan sayılıyor. Bir ideolojiyi benimseyen fakat bu ideolojisini terk edip de bir başka ideolojiyi benimseyen kişi de -kişiliğinde önemli bir değişiklik olmadığı halde- sadece rozet/kimlik değiştirmekle iyi insan olabiliyor. Daha da garibi bir mafya babası, şayet bir yoksula ya da darda kalan kimseye yardım etmiş ise, bu yardımı sayesinde ona da iyi insan muamelesi yapılıyor.
Kur’an’ı ölçüt almamış ve onun kavramlarını öğrenmemiş ve yeterince içselleştirememiş Müslümanlardan oluşan bir toplumda, bu durumu fazla da yadırgamamak gerekiyor. Zira söz konusu bu ve benzeri iyilik anlayışları ile Kur’an’ın iyilik anlayışı ve tanımı arasında önemli farklılıkların bulunduğu görülüyor. Nitekim Bakara suresinin 177. Ayetinde yer alan ve “iyilik” diye Türkçeye çevrilen “birr” kavramının tanımı, bu farklılığı açıkça ifade ediyor. Bir diğer ifade ile Kur’an’ın iyilik tanımı ile insanların iyilik anlayışı arasında kısmî bir benzerlik olsa da, ciddî farklılıkların olduğu da görülüyor. Dahası Kur’an’ın genelinde kavramlarla ilgili tanımlar yapılmadığı halde, bu ayette yer alan “birr” kavramına bir tanımın yapılmış olması ve bu tanımın da kategorik olarak iki anlama gelebilecek bir üslupla ifade edilmiş olması, iyiliğin tanımına farklı bir anlam kazandırıyor.
Nitekim bu üslup sebebiyledir ki ayete bazı meallerde “İyilik (birr), yüzünüzü doğu ve batı yönüne çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, bir kimsenin Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere iman etmesi; çok sevdiği, ihtiyaç duyduğu malından akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenmek zorunda kalanlara,( hürriyetine kavuşmak için sahibiyle sözleşme yapan) kölelere vermesi, namazı kılması, zekatı vermesi, söz verdiğinde sözünde durması, özellikle darlık ve sıkıntıda ,hastalıkta, savaşta sabretmesidir. İman ve iyilik davasında olanlar işte bunlardır. Takva sahipleri de bunlardır”[1] şeklinde bir anlam verilirken; bazı meallerde ise
“Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir. Lakin iyi olan,........© Mir'at Haber
visit website