Güneşin Doğup Battığı Her Yere İslam Girecektir!

İyi olmanın göstergesi karışmadığımız kötülükler veya kullandığımız süslü kelimeler değil iyiliğin yayılması, koşulsuz sevginin yeşermesi, merhametin herkesi kuşatması adına ortaya konulan gayretimizde saklıdır.
Biz bu tuzağın farkındayız.
SUSALIM, diye “Konuşmakla olmaz.” diyorlar.
UNUTULSUN, diye “Yazmakla olmaz.” diyorlar.
GÜNDEMDEN DÜŞSÜN, diye “Duyurmakla olmaz.” diyorlar.
SİYONİSTLER KAYBETMESİN, diye “Boykotla olmaz.” diyorlar.
Biz de bütün bunlarla her şey tamam olacak demiyoruz ama bir şey yapmak, hiçbir şey yapmamaktan evladır.
Hem susarsak susmanın ölmekle eş anlamlı niteliğini nereye sığdıracağız?
Çünkü aktif iyilik için çabalamayan herkes, kötülüğün hizmetkârıdır.
Her işin sonunda ancak şu üç şey kalır:

1) Allah’a verilecek çetin hesap
2) Vicdana verilecek içsel hesap
3) İnsanlarda bırakılacak iz.

Tam da bu noktada hepimizin bilmesi, bu bildiğine de yakinen iman etmesi gereken bir hakikat var:
Sadece kimin “karşı”sında durduğumuz değil, kimin “yanı”nda olduğumuz da önemlidir çünkü “karşı durduğumuzla” değil “birlikte yürüdüğümüzle” Allah’ı şahit tutar hesap veririz, kendimize duyduğumuz özsaygıya ihanetin acısını gizli bir vicdan azabı ile çekeriz, insanlara kim olduğumuzu yanımızdaki ile ifşa ederiz.
“Allah nurunu tamamlayacak, güneşin doğup battığı her yere İslam girecektir.” (Saff;8 )
Biz olsak da olmasak da.
Biz gaflet ile yatsak da aşk ile çalışsak da.
Biz engel olmaya çalışsak da yardım etmeye çalışsak da.
Yani bu leziz helva pişecek. Bir gün zafer naraları ile yerler ve gökler şenlenecek. Buna büyük bir inançla inanıyoruz.
Helva pişerken, zafer yolunda çaba sarf edilirken biz bu ikram ve eşsiz zafer için ne bedel ödedik.
Maldan, candan, evlattan, ilimden, amelden neyi seferber ettik.
Adadık mı?
Adandık mı?
Ya Rab!
Sen merhametinle kapla insanlığın göğünü.
Hikmet ehli der ki:
“İnsan ölünce, malı hususunda iki musibetle karşılaşır ki daha önce bunlar gibisini hiç görmemiştir:
Birincisi, bütün malının elinden alınmasıdır. Diğeri de bütün malı elinden gitmesine rağmen, bunları nasıl kazanıp sarf ettiğinden hesaba çekilmesidir.”
Esas servetimiz, infak edebildiklerimizdir, sevindirilen mahzun yüreklerden bizler adına yapılan ve Arş-ı Âlâ’ya yükselen güzel duâlardır.

Allah için verebildiğimiz her şey bizimdir.
Hâlis niyetle yaptığımız hayır-hasenat bizimdir.
Gönlümüze aldığımız fakir, garip, kimsesizler bizimdir.
Gönülleri acıyan insanlara karşın bizim tatlandıran ve şifa kokan helvalarımız nerede?
Bu cihanda biriktirebileceğimiz en kıymetli hazine, kazanılmış gönüllerdir.
Ne demişti Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri:
“Harabat ehlini hor görme zakir, defineye malik viraneler var.’’
Biz bu yıkık gönülleri neyle besliyoruz?
Biz bu gayretin neresindeyiz?
İnsanlık yangınını körükleyenlerin safında mıyız, söndürenlerin mi?

Ateş ve toprak medeniyeti ilk insandan bu yana savaşır.
Toprağın medeniyeti eninde sonunda kazanacaktır.
Toprak medeniyetine hizmet ederek insanlığı saran ateşler söndürülür, tohumlar korunur, fidanlar sulanır can bulur. O vakit biz ümran medeniyeti kurmaya gayret eden Adem’in çocukları mıyız?
Ateşin medeniyetine hizmet eden, yıkan, kıran, döken ve bozgunculuk yapan Şeytan dostudur. O vakit ateş medeniyetinin mimarı Şeytan’ın ve dostlarının oyuncağı mıyız?
Kötülüğün siyahına mı hizmet ediyoruz, iyiliğin göz kamaştıran nurunu mu taşıyoruz?
İnancımızın közüne davranışlarımızla üflüyor muyuz, yoksa hamaset mi üretiyoruz?
‘’Erisin tüm dünya Gazze közünde.
Çocukların ahı kalmasın yerde,
Artık bu ateş yaksın dünyayı,
Yaldızlı yalanlar her bir sözlerinde,
Erisin tüm dünya Gazze közünde.’’
Gazze halen bildiğimiz gibi…
Kan, gözyaşı ve ter…
Acı, fedakarlık ve teslimiyet…
Açlık, çaresizlik ve terkedilmişlik…
Direniş, diriliş ve umut…
Gazze halen bildiğimiz gibi…
Lakin
“Allah nurunu tamamlayacak, güneşin doğup battığı her yere İslam girecektir.” (Saff;8 )
Bu Allah’ın vaadi ve izniyle olacaktır.
Ve yeryüzünün, gökyüzünün gördüğü en şerefli halk Gazze halkı olacak.
O vakit
Biz bu şerefin neresindeyiz?
Selam ve dua ile kalın…

Hatice Şebnem Diktürk

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

QOSHE - GÜNEŞİN DOĞUP BATTIĞI HER YERE İSLAM GİRECEKTİR! - Hatice Şebnem Diktürk
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

GÜNEŞİN DOĞUP BATTIĞI HER YERE İSLAM GİRECEKTİR!

7 5
24.02.2024

Güneşin Doğup Battığı Her Yere İslam Girecektir!

İyi olmanın göstergesi karışmadığımız kötülükler veya kullandığımız süslü kelimeler değil iyiliğin yayılması, koşulsuz sevginin yeşermesi, merhametin herkesi kuşatması adına ortaya konulan gayretimizde saklıdır.
Biz bu tuzağın farkındayız.
SUSALIM, diye “Konuşmakla olmaz.” diyorlar.
UNUTULSUN, diye “Yazmakla olmaz.” diyorlar.
GÜNDEMDEN DÜŞSÜN, diye “Duyurmakla olmaz.” diyorlar.
SİYONİSTLER KAYBETMESİN, diye “Boykotla olmaz.” diyorlar.
Biz de bütün bunlarla her şey tamam olacak demiyoruz ama bir şey yapmak, hiçbir şey yapmamaktan evladır.
Hem susarsak susmanın ölmekle eş anlamlı niteliğini nereye sığdıracağız?
Çünkü aktif iyilik için çabalamayan herkes, kötülüğün hizmetkârıdır.
Her işin sonunda ancak şu üç şey kalır:

1) Allah’a verilecek çetin hesap
2) Vicdana verilecek içsel hesap
3) İnsanlarda bırakılacak iz.

Tam da bu noktada hepimizin bilmesi, bu bildiğine de yakinen iman etmesi gereken bir hakikat var:
Sadece kimin “karşı”sında durduğumuz değil, kimin “yanı”nda olduğumuz da önemlidir çünkü “karşı durduğumuzla” değil “birlikte yürüdüğümüzle” Allah’ı şahit tutar hesap veririz, kendimize duyduğumuz özsaygıya ihanetin acısını gizli bir vicdan azabı ile çekeriz, insanlara kim olduğumuzu yanımızdaki ile ifşa ederiz.
“Allah nurunu tamamlayacak, güneşin doğup battığı her yere İslam girecektir.” (Saff;8 )
Biz olsak da........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play