O gece melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar.
O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur. (KADİR suresi 4-5)

Kainatı tüm güzellikleri ile yaratan, sonsuz kudretine yakışan ihtişamla donatan, yeryüzünün ve gökyüzünün hazinelerini bize cömertçe sunan Allah ne yücedir. O Allah ki Samed’dir, tüm övgü ve tesbihat O’nadır, Ehad’dır, birdir, yeganedir, tektir. Göklerin ve yerlerin orduları onundur. Ancak ona dua edilir ve kulluk ancak o sultanın makamına yapılır.

Yeryüzünde ve gökyüzündeki sayısız nimetlerin her biri bir ayet olur insana. İdrake şifa olur, akledene ibret, hissedene zikir, fehmedene ahsen-i takvimde model olur. Ebû Mûsâ el-Eşarî -radıyallahu anh-‘dan rivayet edildiğine göre, rahmet peygamberi efendimiz buyurur ki salli alen nebii:
Kuran okuyan Mü’min turunçgiller gibidir. Kokusu hoş, tadı güzeldir.
O vakit biz de bir sual ile hadisi şerifi tefekküre davet edip hikmete ram olalım.
“Portakal çiçeğini bilir misiniz?”
“Bilmem!” der gibisiniz.
“Nasıl bilmezsiniz? Bilmeniz lazım ki resulün hadisi şerifini yine yeniden fehmedelim. Portakal diyip geçmeyelim. Nimette bizden okumamız beklenen kevni mesajı daha derin hissedelim.”
“Portakal çiçeği, aynı anda olgunlaşmış meyvesi ile birlikte açan tek çiçektir.
Meyve ile çiçek aynı anda, aynı daldadır.”
Kokusu; ruha ve bedene esenlik dolduran, sanki cennetten bir armağandır.
Tadı ise efendimizin övgüsüne mazhar olmuş makamdadır.
Aynı dalda meyvesi ile lezzetli tazecik şifanın, kabuğu enfes reçellerin sıcak iklimde soğuk meyve suları ile serinleten kış aylarında sıcacık oraletleri ile keyifli, leziz içimi, mis gibi kokusu ile içinizi ısıtan bereket timsali bir bitkidir.
Ya o aynı dalda masum ve büyüleyici kokusu ile çiçeklerine ne demeli? Mis gibi kokusunu içinize çektikçe size tazelik veren, ruhunuza umudun diriliğini, gelecekteki yeni ve taze nimetleri ile hizmete devam ettiğinin müjdesini hissettiren ayeti ile aynı dalda ana ve akıp giden zamana çok boyutlu hizmetin timsali…

İşte her iklim, her mevsim, her mekan ve anında etrafa şifa olacak Kur’an ahlaklı mümin gibi….
Geçenlerde Hadis İlminin değerli ismi Üstad Prf.Dr.Mehmet Görmez hocamızın ‘İslâm Düşüncesinde Usûl ve Metodoloji’ başlıklı çalışmalarında şöyle veciz bir insan tanımı okumuştum. Portakal hadisindeki Kuran okuyan Müslüman timsalini ve portakal çiçeğindeki saklı ayetin izlerine ne de güzel ışık tutuyordu. Bir kaç kez okudum. Buyurun birlikte okuyalım:
‘’İki çeşit insan vardır: ebter insan ve kevser insan. Ebter insan; tek yönlü, tek boyutludur. Maddi insandır. Rahmet ve bereketten yoksundur. Kevser insan; çok yönlü, çok boyutludur. Rahmet ve bereketi boldur. Zahir ile bâtını birleştirir.
İki çeşit insan vardır: alet insan ve ayet insan. Alet insan; varlığa ve kâinata araçsal bir gözle bakar. Ayet insan; varlığı ayetler üzerinden okur. Her ayetin arkasında bir hakikat, her işaretin arkasında bir güzellik görür.’’
İnsan ve insansı arasındaki ince çizgiyi, Müslüman olmuş fakat Mümin de olunması gereken o latif ayrıntının işaret levhalarını okutan ne latif bir anlatı idi.

Kuran okuyan Mü’min turunçgiller gibidir, kokusu hoş, tadı güzeldir. Şu halde nerede en güzel çiçekleri açacaksak hoş kokular saçacaksak orada kök salmak için Kur-an’la yol alarak ibadetle ve dualarla Ramazan-ı şerif fırsatı kaçmadan ihya etmenin nasibini dileyelim.
“Öğrencilerinize hiçbir şey öğretmeyin, düşündürün çünkü düşünmeye başlarlarsa zaten kendi çabalarıyla öğreniyorlar ve emek sonucu öğrenilen bilgi en kalıcı bilgi olur. Asla silinmez.” diyen Socrates ne güzel söylemiş. Haydi düşünelim tüm bu güzel yönergeler ile o vakit bizler de!

Ramazan-ı Şerif ki -Kur-an bu mübarek ayda indi.- bu kutlu ay, ayların sultanı ilan edilerek adeta Müslüman’a pirim olarak ihsan edildi. Kuran-ı çokça okuyarak meyvesinden bol bol istifade etmek, şifasını almak teşvik edildi. Eş zamanlı olarak salih işlerin ve ibadet rükünlerinin makamında coşarak hoş kokular saçan portakal çiçeği timsali; göze, gönle, sadra şifa halleri ile Mümin’in serpilip bir yılı kuşatacak müjdeyi taşıması ve buna davet edilmesi ne kadar manidar değil mi? Emsalsiz değerdeki son on gününde ‘’ O gece melekler ve Ruh, rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar.

O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur.’’ çağrısı ile Cebrâil (as),“meleklerin ileri gelenleri, meleklerin dışında Allah’ın görünmez ordularından bir ordu eşliğinde kozmik tevhid sefonisinde, kosmosun ilahi musikisinin armonisinde, o eşsiz orkestranın kıymetli bir ferdi olmaya davet edilmek de az şey değildir? (Râzî, XXXII, 34; Şevkânî, V, 555
Meleklerden gruplar halinde inen, gecenin başından itibaren şafak sökünceye kadar müminlere selâm veren topluluğun, selamlama merasimine katılmak ve selamlarını alabilme bahtiyarlığına ulaşmak fehmedene ne çok şey anlatır değil mi?

Bir yıla yansıyan değişim ve dönüşüm için bu fırsat gecenin karanlığı çekilinceye kadar devam eder. Kadir gecesinde Allah Teâlâ rahmân ismiyle tecelli eder. Bu tecelli en az bir yıl boyunca genel esenliğin devamını sağlar, düzeni ve dengeyi koruyarak insanın fıtrat üzere kalmasına katkı sağlar. Ne mutlu onu ihya edene!

İşte tam da bu sebeple o eşşsiz model rahmet peygamberi efendimiz ramazanın son on gününe girildiğinde dünyevî işlerden uzaklaşıp mescidde itikâfa çekilir, vaktini daha çok Kur-an, ibadet ve tefekkürle geçirirmiş (Buhârî, “İ‘tikâf”). Dolayısıyla nerede en güzel çiçekleri açacaksak hoş kokular saçacaksak orada kök salmak için Kadir gecesini Kur-an’la yol alarak ibadetle ve dualarla ihya etmenin nasibini dileyelim.

Hz. Âişe annemiz bu gecenin nasıl ihya edileceğini Hz. Peygamber’e sormuş, o da “Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet, de.” şeklinde cevap vermiştir.(Tirmizî) Şu halde hiçbir ibadetimize itimat etmeden kibirden arınmış bol tövbeli haller ile Rahman’a divan durmaya gayret edelim. Şeytan, ateşe güvenip kibirlendiği için o güvendiği ateşle cezalandırılacağı yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de belirtiliyor.

Kişi, fani olarak neye güvenir, hangi ibadeti ile kibirlenirse o çok güvendiği şey onun cehennemi olabilir, o müstağni duygunun afeti ile cezalandırılabilir.
Son olarak Resûlullah (s.a.v.)’in kabri önünde dua ettiği rivayet edilen bir bedevinin o güzel duası ile yazımızı bitirelim:
“… Yâ Rabbi! Bu senin habibin, ben de kulunum. Şeytan da düşmanın.
Eğer beni bağışlarsan habibin sevinir, kulun kazanır, düşmanın üzülür.
Beni bağışlamazsan habibin üzülür, düşmanın sevinir, kulun helak olur.
Yâ Rabbi! Sen habibini üzmekten, düşmanını sevindirmekten, kulunu helak etmekten daha cömertsin.
Yâ Rabbi! Araplar arasında asil insanlar vefat ettiklerinde kabri başında kölesini azat etme geleneği vardır. İşte Alemlerin Efendisi vefat etti. Kabri başında Beni cehennemden âzâd et.”(Tirmizî, 14)

Kalbi sevgiye, merhamete, güzele ve iyiye açık olanlara selam ve duamız baki olsun. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Hatice Şebnem Diktürk

MİRATHABER.COM -YOUTUBE-

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ

QOSHE - “PORTAKAL ÇİÇEĞİNİ BİLİR MİSİNİZ?” - Hatice Şebnem Diktürk
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“PORTAKAL ÇİÇEĞİNİ BİLİR MİSİNİZ?”

7 1
06.04.2024

O gece melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar.
O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur. (KADİR suresi 4-5)

Kainatı tüm güzellikleri ile yaratan, sonsuz kudretine yakışan ihtişamla donatan, yeryüzünün ve gökyüzünün hazinelerini bize cömertçe sunan Allah ne yücedir. O Allah ki Samed’dir, tüm övgü ve tesbihat O’nadır, Ehad’dır, birdir, yeganedir, tektir. Göklerin ve yerlerin orduları onundur. Ancak ona dua edilir ve kulluk ancak o sultanın makamına yapılır.

Yeryüzünde ve gökyüzündeki sayısız nimetlerin her biri bir ayet olur insana. İdrake şifa olur, akledene ibret, hissedene zikir, fehmedene ahsen-i takvimde model olur. Ebû Mûsâ el-Eşarî -radıyallahu anh-‘dan rivayet edildiğine göre, rahmet peygamberi efendimiz buyurur ki salli alen nebii:
Kuran okuyan Mü’min turunçgiller gibidir. Kokusu hoş, tadı güzeldir.
O vakit biz de bir sual ile hadisi şerifi tefekküre davet edip hikmete ram olalım.
“Portakal çiçeğini bilir misiniz?”
“Bilmem!” der gibisiniz.
“Nasıl bilmezsiniz? Bilmeniz lazım ki resulün hadisi şerifini yine yeniden fehmedelim. Portakal diyip geçmeyelim. Nimette bizden okumamız beklenen kevni mesajı daha derin hissedelim.”
“Portakal çiçeği, aynı anda olgunlaşmış meyvesi ile birlikte açan tek çiçektir.
Meyve ile çiçek aynı anda, aynı daldadır.”
Kokusu; ruha ve bedene esenlik dolduran, sanki cennetten bir armağandır.
Tadı ise efendimizin övgüsüne mazhar olmuş makamdadır.
Aynı dalda meyvesi ile lezzetli tazecik şifanın, kabuğu enfes reçellerin sıcak iklimde soğuk meyve suları ile serinleten kış aylarında sıcacık oraletleri ile keyifli, leziz içimi, mis gibi kokusu ile içinizi ısıtan bereket timsali bir bitkidir.
Ya o aynı dalda masum ve büyüleyici kokusu ile çiçeklerine ne demeli? Mis gibi kokusunu içinize çektikçe size tazelik veren, ruhunuza umudun diriliğini, gelecekteki yeni ve taze nimetleri ile hizmete devam ettiğinin müjdesini hissettiren ayeti ile aynı dalda ana ve akıp giden zamana çok boyutlu hizmetin timsali…

İşte her iklim, her mevsim, her mekan ve anında etrafa şifa olacak Kur’an ahlaklı mümin gibi….
Geçenlerde Hadis İlminin değerli ismi Üstad Prf.Dr.Mehmet Görmez hocamızın ‘İslâm Düşüncesinde Usûl ve Metodoloji’ başlıklı çalışmalarında şöyle veciz bir insan tanımı okumuştum. Portakal hadisindeki Kuran okuyan Müslüman timsalini ve portakal........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play