“İyilik edenin vazifesi, ettiğini unutmak; iyilik görenin vazifesi de iyilik edeni unutmamaktır.’’ (Sadi Şirazi)

Art arda gelen şiddet haberleri ile sarsılıyor gönül coğrafyalarımız.

Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, tecavüz, cinayet, şiddet; yozlaşmanın her türlüsü, ahlâksızlığın her şekli çok büyük dalgalarla insanlığın ve dolayısıyla vicdanların sahiline vuruyor artık.
Önlen(e)meyen bir öfke ile oluşan şiddet ikliminde gün geçmiyor ki bir can zarar görmüş olmasın.
Ancak bu menfur olaylar üzerinden yaralanan kamusal vicdan; toplumdaki iyilik ve merhamet bağlarına zarar vermemeli ve kimse diri tutulması gereken “güven” duygusuna halel gelmesine müsaade etmemelidir.

Ne güzel demiş Sadi Şirazi:
‘’İyilik edenin vazifesi, ettiğini unutmak; iyilik görenin vazifesi de iyilik edeni unutmamaktır.’’

Alimiyle, cahiliyle, zalimiyle şu koskoca toplum bize Rabbimizin emanetdir. Rabbim merhametiyle muamele eylesin; bilgisinin zekatını vermeyi hayat amacı edinen büyük düşünür Alev Alatlı bize rol model olmalı. Bizlere “Düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği var; Türkiye’nin.” diyerek bu toprakları, bu toprakların insanını, bu toprakların tarihini yazıya aktararak edebiyat, felsefe, sosyoloji dünyamıza adeta format attı.

“Dünyayı kurtaracak olan İslam’dır. Eğer Osmanlı hâkim olsaydı bu gezegen bu hale gelmezdi.” diyerek kaybettiğimiz öz güveni ve tarih şuurunu canlandıran fitili yaktı. Gönül coğrafyamızın ve milli coğrafyamızın öz evlatlarına reva görülen köle muamelesine isyanı açık ve netti. Yaşanmışlıklarımızı ‘Türkiye’ idealiyle formüle ederek vahye, risalete, kadim değerlerimize ve Atasal kodlarımızın salih olanlarına sarılarak zifiri karanlığımıza ışık yapmamızı tavsiye etti.
Vasiyetinde der ki: ’’…… Siz istihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olun.

…Ülkemize gelince, Türkiye’yi ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı adet edinin. Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcileriyiz bu gezegenin; iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetiz. Bizi durduracak tek “gerçek” soğuyan Güneş’in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı.” diyerek, büyük resimde; din, millet, ideal, yükseliş parametrelerinde yönergemizi doğru okumaya teşvik etti.

Herkesin kötüsü “bir başkası” olmamalı. Olası bir kötüyü veya kötülüğü iyiye, iyiliğe çevirmek adına bir çabamız her zaman kendi vazifemiz olarak anlaşılmalı. Herkes bütün mesaisini bir başkasının kötülüğünü yakalamaya harcar ise iyiliği, güzelliği, inceliği yaymaya, yaşatmaya, güçlendirmeye, canlı tutmaya vakit kalır mı?

Filistin davasının tanıtımına yaptığı katkılardan dolayı 1986 yılında Tunus’ta sürgünde bulunan Yaser Arafat tarafından “Özgürlük Madalyası” ile onurlandırılan ünlü yazar bize Gazze ve Filistin halkını da iyice öğretti ve şu anda Gazze soykırımı tüm insanlığa İslam’ın en muhteşem direniş ve diriliş hikayesini destansı hayatlar ile öğretti.

O yılların Modernist ailelerde yetişip de; Alev Alatlı timsali ilimle meşgul olan yahut Allah’a dair sorumluluk bilinci olan fakat yollarını düşe kalka bulmaya çalışanlar olarak kahramandır onlar. Anne ve babalarımızın çağdaşları olan o yaştaki nesli yitik nesil olarak, onların evlatları olan biz (ki ben bu kapsama giriyorum) 28 Şubat çocuklarını harcanan nesil olarak acı ile anarım.
İnsanlığın tekâmül serüvenine sunacağımız hiçbir katkı heba olmaz bi iznillah. Bir onur ve şeref madalyası gibi göğsümüzde dalgalanır dünyada ve ukbada inşeallah.
Bizim evlatlarımız ise yitirilmiş olanı bulacak, harcanan toplulukların onurunu tekrar iade etmeye namzet nesiller olarak duamızda olacak.
Rabbimiz bizi duada bedbaht eylemesin.
Ekmek parası kazanmak için şöförlük yapan ve “üşümesin diye” taksisine aldığı terör örgütü sempatizanı bir şahıs tarafından canice katledilen Oğuz Ergen’in çoluk çocuğu geride kaldı. Canımız yandı, öfkemiz şahlandı. Can çekişirken bile yüzüne tokat atıp gitti, soyu kesilesi cani!

Ramazan hoca cinayeti ise toplumumuzu derinden yaraladı.
Bu gibi caniler, bir infaz düzenlemesi veya başka bir uygulama ile cezaevinden çıkamamalı. Samsun’da “ben öldürdüm, az yakışıklı çıkalım.” diye kameralara bakan katili de mi besleyeceğiz! İçeride semiz biri olup çıkacak mı? İstediği şarkıyı çalmadı diye müzisyen öldürenler 10 yıl sonra hiç bir şey olmamış gibi aramızda mı gezecek?

Modern hukuk cezanın ıslah ediciliğini esas alıyor lakin bu kaçıncı yanılgı. Bu kimseler ancak azıyor ıslah olmuyor.
Besler, salar ve yeniden defalarca suç işlemesine ve emsallerini örnek olmaya devam eder.
Cezaların caydırıcılık ve kamu vicdanını soğutması fonksiyonları 19.yy’dan sonra pratikte rafa kalktı.
İzmir’de alçakça katledilen taksici Oğuz Erge, “İnsan bu havada sokakta mı bırakılır?” demişti. Nereden bilirdi ki son yolculuğu olacağını? Bir caniye merhamet ettiğini…

Yüreğindeki insanlık ve iyilik tohumlarını kanından, canından mürekkep yapan bu kutlu ve iz bırakanlar insanların isimleri tüm dünyaya örnek olsun diye mutlaka okullara, kültür merkezlerine, mahallelere vs. verilmeli. Ailesine devletimiz “eşsiz insanlık” ödülü vermeli. Milli Eğitim ders kitaplarında “bu toprakların yüce kalbi” olarak ondan bahsetmeli…

Bugün görmek istemesek de şu ya da bu amaçla, kendi zihnine ya da başkalarının zihnine nefreti aşılayan herkes, bu kanlı ve kirli varış noktasının müsebbibidir. “İyilik edenin vazifesi, ettiğini unutmak; iyilik görenin vazifesi de iyilik edeni unutmamaktır.” Bizler yine yola devam edip bu şiar ile iyilikler biriktirmeye devam edeceğiz.
Allah yâr ve yardımcımızdır.

Selam ve dua ile kalınız…

HATİCE ŞEBNEM DİKTÜRK

#StopIsraeliCrimes
#StopGazaGencide
#Gazze
#GazzedeKatliamVar
#GazzeyiUnutma
#GazzeyeAcilYardım
#alevalatlı
#insaninsanaemanettir #farkındalık #ademliktenadamlığa #filistin #yürekülkesi #anlamharitalarımız #taksicicinayeti

QOSHE - “DÜNYAYI KURTARACAK OLAN İSLAMDIR” - Hatice Şebnem Diktürk
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“DÜNYAYI KURTARACAK OLAN İSLAMDIR”

2 4
03.02.2024

“İyilik edenin vazifesi, ettiğini unutmak; iyilik görenin vazifesi de iyilik edeni unutmamaktır.’’ (Sadi Şirazi)

Art arda gelen şiddet haberleri ile sarsılıyor gönül coğrafyalarımız.

Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, tecavüz, cinayet, şiddet; yozlaşmanın her türlüsü, ahlâksızlığın her şekli çok büyük dalgalarla insanlığın ve dolayısıyla vicdanların sahiline vuruyor artık.
Önlen(e)meyen bir öfke ile oluşan şiddet ikliminde gün geçmiyor ki bir can zarar görmüş olmasın.
Ancak bu menfur olaylar üzerinden yaralanan kamusal vicdan; toplumdaki iyilik ve merhamet bağlarına zarar vermemeli ve kimse diri tutulması gereken “güven” duygusuna halel gelmesine müsaade etmemelidir.

Ne güzel demiş Sadi Şirazi:
‘’İyilik edenin vazifesi, ettiğini unutmak; iyilik görenin vazifesi de iyilik edeni unutmamaktır.’’

Alimiyle, cahiliyle, zalimiyle şu koskoca toplum bize Rabbimizin emanetdir. Rabbim merhametiyle muamele eylesin; bilgisinin zekatını vermeyi hayat amacı edinen büyük düşünür Alev Alatlı bize rol model olmalı. Bizlere “Düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği var; Türkiye’nin.” diyerek bu toprakları, bu toprakların insanını, bu toprakların tarihini yazıya aktararak edebiyat, felsefe, sosyoloji dünyamıza adeta format attı.

“Dünyayı kurtaracak olan İslam’dır. Eğer Osmanlı hâkim olsaydı bu gezegen bu hale gelmezdi.” diyerek kaybettiğimiz öz güveni ve tarih şuurunu canlandıran fitili yaktı. Gönül coğrafyamızın ve milli coğrafyamızın öz evlatlarına reva görülen köle muamelesine isyanı açık ve netti. Yaşanmışlıklarımızı ‘Türkiye’ idealiyle formüle ederek vahye, risalete, kadim değerlerimize ve Atasal kodlarımızın salih olanlarına sarılarak zifiri karanlığımıza ışık yapmamızı tavsiye etti.
Vasiyetinde der ki: ’’…… Siz istihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olun.

…Ülkemize gelince, Türkiye’yi ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına........

© Mir'at Haber


Get it on Google Play