Bismillâhirrahmanirrahîm;

TÜRKİYE’DE siyasetin hangi şartlarda yapıldığına şahidiz. Tabiî olmayan, insan onuruna aykırı her şey mubah görüldü. Yalan, iftira, hakaret, montaj… Nicelerini gördük. Bu yöntemle yapılan seçimlerin akıbetinden hayır beklenir mi? Her şey ortada! Kimse geleceğinden emin değil. Hiçbir alanda ideal ve örnek çalışma ortaya koyamıyoruz. Güzel çalışmalar akıllı, ilim sahibi, mantıklı, bilge, ferasetli insanlar eliyle ortaya çıkar.

Âdil ve insanî olmayan bir demokrasi oyununa ilk itiraz Millî Görüş hareketinden geldi. Erbakan Hoca, Türkiye’deki sistemin demokrasi değil; “demokratur”, yani halkın yönetime alet edilmesi olduğunu hatırlattı. Baştan beri, seçime girmeye hak kazanan partilere âdil tanıtma fırsatı verilmedi. Hükümet, dilediği gibi düzenleme yaptı; aslan payını kendine bıraktı. Asıl söyleyecek sözü, ülkesinin problemlerine çözümü olanlar, kendini anlatamadan seçim bitti.

Demokratur yöntemiyle yapılan haksızlık yüzlerce akademik araştırmaya konu olabilecek zenginliktedir. İktidar ve muhalefete, halkın vergileriyle varlığını sürdüren TRT’nin verdiği tanıtma hakkını inceleyin! Aradaki uçurumu kolayca göreceksiniz! Bir de iktidarın devlet imkânlarını “kendi malı gibi” kullandığını; hükümet gücüyle, 30 kadar gazete, 30 kadar TV’yi AKP’nin borazanı haline getirdiğini düşünürseniz, halkın nasıl bir beyin yıkama işlemine tabi tutulduğunu görürsünüz!

Ondan sonra da, “Oldu da bitti maşallah!” öyle mi? İnsaf, vicdan, adalet nerede? Eğitimli ve düşünen bir toplum, böylesi güç kullanımını ve haksızlığı onaylayamaz.

ONURLU MÜCADELE

ERBAKAN Hoca öncülüğündeki Millî Görüş partileri, her seçim döneminde, gördüğünüz tabiî olmayan yönteme karşı siyasi mücadele verdiler. Ancak son seçimler kadar kirli dil kullanılanını görmedim. Öyle ki iktidar, halkın gerçek sorunlarını gözden kaçırmak için; kendisinin sebep olduğu terör, bekâ, LGBT gibi suni gündemleri konuştu. Muhalefet kendini anlatana kadar seçim bitti. Yaşananların büyük hedefi, milletimizin gerçek sesi olan Saadet Partisi’ni gözden düşürmekti.

Dünyayı sömürmek isteyen ABD’nin önündeki en büyük engel Saadet Partisi’ydi. Saadet Partisi’yle temsil edilen Millî Görüş hareketi aziz milletimizin inancını, tarihini, aslını, özünü dava ediniyordu. Erbakan Hoca gibi bir siyasi dehanın önüne kalın duvarlar örülmesinin sebebi, milletimizin gerçek kimliğini tanımasından korkmalarıydı.

Erbakan Hoca, hep fırtınalara karşı mücadele etti. Partileri kapatıldı; manipüle edilen şuursuzlar eliyle davası bölündü; siyasi yasaklı hale getirildi; olağanüstü süreçler, hapisler gibi nice engeller yaşandı. O, bütün bariyerlere rağmen davasından vazgeçmedi. “Bâtıl yolda zirve olmaktansa, hak yolda zerre olurum” diyerek zerre taviz vermeden yoluna devam etti.

Erbakan Hoca’nın kurduğu Saadet Partisi’nin üzerine böylesine gelmelerinin sebebi bu! Aslında her şey açık! Herkes Saadet Partisi’ni ve diğerlerini çok iyi tanıyor. İnsanımızı dünyevileştirdiler; aşırı derecede politize ettiler. Partizan davranmaya ittiler. Manevi değerleri aşındırdılar. Ölçüler kayboldu. At izi, it izine karıştı.

ÇIKIŞ YOLU İÇİN

HALKIN Millî Görüş’ü tanımasının önüne kalın duvarlar ördüler. Erbakan Hoca, çıkış yolları arayışına girdi. Koalisyonlarda yer aldı; ittifaklar kurdu. Ömrü vefa etseydi, ittifak için bazı siyasilere randevu vermişti. Olağanüstü şartlarda, halk Erbakan Hoca gibi siyasi dehaya en fazla 1995 seçimlerinde yüzde 21,37 oy verdi. Ülkesine hizmet etme sevdalısı Erbakan Hoca’nın koalisyon ve ittifak arayışına girmesi bu yüzden.

Saadet Partisi tek başına seçime girse oyumuzu veririz, söylemleri gerçeği yansıtmıyor. 2018’de Saadet Partisi, Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı gösterdi. Verilen oy belli! 2019 yerel seçimlerinde Saadet Partisi istisnasız bütün il, ilçe ve beldelerde kendi adaylarıyla seçime girdi. Aldığı oy yüzde 3. AKP, Saadet Partisi’ne “partini kapat da gel” deme kibirliliği gösterdi.

AKP, sorunları çözmek için muhalefetle hiç iletişime geçmedi. Şartlar Saadet Partisi’ni Millet İttifakı’yla olmaya zorladı. 6 parti, Türkiye’nin meselelerini birlikte müzakere edip uzlaştılar. Türkiye’nin yarısını, diğer yarısına düşman eden Başkanlık Sistemi’ne karşı, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e geçmeyi vaat ettiler.

İttifak olarak birlikte seçimlere girildi. İktidarın “orantısız güç” kullanmasına rağmen, TBMM seçimlerinde yaklaşık yüzde 45; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 48 oy aldılar. Mevcut şartlarda küçümsenemeyecek başarı! Saadet Partisi Meclis’e 10 milletvekili gönderdi. İttifak kazansaydı Temel Karamollaoğlu da “cumhurbaşkanı yardımcısı” olacak; “hayra motor, şerre fren” görevi yapacaktı. Şimdi yeniden başladılar.

Not: Yeni kabineye “hayırlı hizmetler” diliyorum.

QOSHE - Yeniden başlayanlara selâm olsun - Şakir Tarım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yeniden başlayanlara selâm olsun

17 0
06.04.2024

Bismillâhirrahmanirrahîm;

TÜRKİYE’DE siyasetin hangi şartlarda yapıldığına şahidiz. Tabiî olmayan, insan onuruna aykırı her şey mubah görüldü. Yalan, iftira, hakaret, montaj… Nicelerini gördük. Bu yöntemle yapılan seçimlerin akıbetinden hayır beklenir mi? Her şey ortada! Kimse geleceğinden emin değil. Hiçbir alanda ideal ve örnek çalışma ortaya koyamıyoruz. Güzel çalışmalar akıllı, ilim sahibi, mantıklı, bilge, ferasetli insanlar eliyle ortaya çıkar.

Âdil ve insanî olmayan bir demokrasi oyununa ilk itiraz Millî Görüş hareketinden geldi. Erbakan Hoca, Türkiye’deki sistemin demokrasi değil; “demokratur”, yani halkın yönetime alet edilmesi olduğunu hatırlattı. Baştan beri, seçime girmeye hak kazanan partilere âdil tanıtma fırsatı verilmedi. Hükümet, dilediği gibi düzenleme yaptı; aslan payını kendine bıraktı. Asıl söyleyecek sözü, ülkesinin problemlerine çözümü olanlar, kendini anlatamadan seçim bitti.

Demokratur yöntemiyle yapılan haksızlık yüzlerce akademik araştırmaya konu olabilecek zenginliktedir. İktidar ve muhalefete, halkın vergileriyle varlığını sürdüren TRT’nin verdiği tanıtma hakkını inceleyin! Aradaki uçurumu kolayca göreceksiniz! Bir de iktidarın devlet imkânlarını “kendi malı gibi” kullandığını; hükümet gücüyle, 30 kadar gazete, 30 kadar TV’yi AKP’nin borazanı haline getirdiğini düşünürseniz, halkın nasıl bir beyin yıkama işlemine tabi tutulduğunu görürsünüz!

Ondan sonra da, “Oldu da bitti maşallah!” öyle mi? İnsaf, vicdan, adalet nerede? Eğitimli ve düşünen bir toplum, böylesi güç kullanımını ve haksızlığı onaylayamaz.

ONURLU........

© Milli Gazete


Get it on Google Play