Bismillâhirrahmânirrahîm!

72 gündür süren seçim propaganda süreci bugün tamamlanıyor. Hepimiz siyasi partileri ve adaylarını “birlikte” takip ettik. Kimi partiler uçuk vaatlerle oy avcılığı yaparken; Millî Görüş’ün temsilcisi Saadet Partisi; seviyeli, ayağı yere basan, başarılı uygulamalarını önceden gördüğümüz gerçekçi örneklerle seçmenin karşısına çıktı. Yapıcı, bütünleştirici bir üslûp tutturdular.

Yerel yönetimlerin seçimleri yapılıyordu. Özellikle merkezi yönetimin çözmesi gereken problemler vardı. Hükûmet partisinden bazı adayların, “İstanbul’u biz kazanırsak Gazze’deki mazlumlar sevinecek” türünden açıklamaları dikkatlerden kaçmadı. Belediyecilik konusundaki yetersizliklerini örtmek için mi böyle bir üslûba sarılıyorlardı. İsrafı, yolsuzluğu, rüşveti durdurmakla ilgili bir sözlerini işitmedik.

Kampanyalarda Türkiye’nin “gerçek gündemi” konuşulmadı. Yerel imkânların ekonomiye seferber edilmesi tartışılmadı. Sanki, AKP Genel Başkanı seçime giriyormuş gibi bir hava verildi. Rakip partilerin adayları TV’lerde tartışma programlarına çıkarılmadılar. Peki seçmen, seçeceği adayın kapasitesini, performansını nasıl ölçecekti? Saadet Partisi belediyecilikte şunları vaat etmişti: “En ucuz ekmek, en ucuz su, en ucuz ulaşım ve borçsuz belediye!”

TRT bu seçimlerde de “tek taraflı” yayın yaptı. Haberlerde iktidar partisine yüzde 95 yer verilirken; diğer partilere toplam yüzde 5 bile tanıtma imkânı verilmiyordu. AKP öncesinde seçimlere 10 gün kala, bütün partilere tanıtma fırsatı verilirken, son birkaç seçimde o da çok görülmüştü. Yoksa diğer partiler TRT’ye vergi ödemiyor muydu? AKP’nin ileri demokrasi(!) dediği bu muydu?

ZİHNİYET MESELESİ

ÖZELLİKLE insanî boyutu ön planda olan Gazze Savaşı, “doğru zihniyet”in ne kadar önemli olduğunu apaçık ortaya koydu. Katil İsrail, soykırımcı oluşuyla Gazze’de bebekleri, çocukları öldürmeyi önceledi. İnsanî yardımları Gazze’ye sokmadı. Çocuklar açlık, susuzluk ve ilâçsızlıktan ölmeye başladı. Bulaşıcı hastalık tehdidi oluştu. Kadınlar tecavüze uğradı.

Ülkelerini işgalden kurtarmak isteyen; Kudüs, Mescid-i Aksa ve kutsal Filistin topraklarını Siyonistlere vermemek için direnen Müslüman bir topluma asıl büyük destek İslâm dünyasından gelmeliydi! Bu yöneticiler, “İsrail’i kınamak”tan başka bir adım atmadı. Türkiye; Ukrayna’ya İHA’lar, Azerbaycan’a SİHA’lar gönderirken; Filistin’e oyuncak tabanca bile gönderemedi. Yöneticiler, sömürgecilerin işbirlikçisi olmamalıydı. Netanyahu onlara, “Susmazsanız, koltuklarınız gider” demişti.

Millî ve yerli olmak öylesine önemliydi ki! Yakından gördük; işbirlikçiler efendilerine hizmet ediyor. Burada Erbakan farkını hatırlıyoruz. 1994’te İsrail, Filistin’in el-Halil kentinde katliamlara başlamıştı. Saldırılar çeşitli aralıklarla sürdü. Erbakan Hoca 1996’da başbakan olunca el-Halil’deki katliamı durdurmak için bölgeye “askeri birlik” gönderdi. Saldırılar durdu. Filistin eski Başbakanı İsmail Heniye der ki: “Erbakan’ın başbakanlığı döneminde İsrail, Filistinlilere tek mermi bile atamadı.”

BMGK Gazze için “kalıcı ateşkes” kararı aldı. İsrail bu kararı yok saydı. Bazı ülkeler tepki gösterdi. Saadet Lideri, Dışişleri Bakanı’nın yerel seçimler için oy toplamakla uğraştığını söyleyerek şöyle konuştu: “Gazzeli mazlumların hürriyet ve can güvenliği için diplomatik temasa geçilmelidir.”

DOĞRU YERDE DURMAK

ERBAKAN Hoca öncülüğünde başlayan Millî Görüş hareketi, 55 yıldır istikametini bozmadı. Temel esasları ve ölçüleri özümseyenler, davalarında sabit-kadem durdular. Fakat dünyalığa, çıkara aldananlar savruldular. 3-5 kere savrulanları gördük. Allah, Erbakan Hoca’mdan ebediyen razı olsun! Onun öğrettiği ölçülerle kalbimiz bir kere olsun bâtıla, yanlış yollara meyletmedi. Bizi, faizcilerin, zalimlerin yaptıklarına ortak etmedi.

Erbakan Hoca, “Değişmez Gerçekler” diyerek şunları saydı: “1. Saadete ancak Millî Görüş’le erişilebilir. 2. Millî Görüş’ün bir tek partisi vardır, o da Saadet Partisi’dir. 3. Eğer birisi, ‘Ben de Millî Görüşçüyüm’ diye ortaya çıkarsa palyaçoya benzer. Yolumuz hakkı üstün tutan yoldur ve saadetin tek çaresidir. Zafer inananlarındır! Ve zafer yakındır!”

Millî Görüşçü kardeşim! Elimizden geldiği, gücümüzün yettiği kadar Hakk’ın ve haklının yanında olacağız. Yönümüz hep Kâbe’ye doğrudur. Washington’a, Tel Aviv’e, Batı’ya değil! İstikametten ayrılmayacağız. İmam-ı Rabbanî der ki: “En büyük keramet istikamettir.”

Mübarek Ramazan ayında, Kur’an ışığında oyumuzu kullanacağız. Oyumuzu hakkı üstün tutanlara, maneviyatçı olanlara, istikamet sahiplerine vereceğiz. Ümit ediyorum ki, rahmet ayındaki bu tercih, hayatımızın en doğru kararı olacaktır. Bu güzel fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.

Bilelim ki, bu kadar tanıtma ve anlatımlardan sonra, herkes kimin ne olduğunu çok iyi bilmektedir. Hakk’ın safında yer tutmak çok büyük “nasip”tir. Seçimler hayırlara vesile olsun!

QOSHE - Haydi Bismillâh! şimdi Saadet vakti! - Şakir Tarım
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Haydi Bismillâh! şimdi Saadet vakti!

4 1
30.03.2024

Bismillâhirrahmânirrahîm!

72 gündür süren seçim propaganda süreci bugün tamamlanıyor. Hepimiz siyasi partileri ve adaylarını “birlikte” takip ettik. Kimi partiler uçuk vaatlerle oy avcılığı yaparken; Millî Görüş’ün temsilcisi Saadet Partisi; seviyeli, ayağı yere basan, başarılı uygulamalarını önceden gördüğümüz gerçekçi örneklerle seçmenin karşısına çıktı. Yapıcı, bütünleştirici bir üslûp tutturdular.

Yerel yönetimlerin seçimleri yapılıyordu. Özellikle merkezi yönetimin çözmesi gereken problemler vardı. Hükûmet partisinden bazı adayların, “İstanbul’u biz kazanırsak Gazze’deki mazlumlar sevinecek” türünden açıklamaları dikkatlerden kaçmadı. Belediyecilik konusundaki yetersizliklerini örtmek için mi böyle bir üslûba sarılıyorlardı. İsrafı, yolsuzluğu, rüşveti durdurmakla ilgili bir sözlerini işitmedik.

Kampanyalarda Türkiye’nin “gerçek gündemi” konuşulmadı. Yerel imkânların ekonomiye seferber edilmesi tartışılmadı. Sanki, AKP Genel Başkanı seçime giriyormuş gibi bir hava verildi. Rakip partilerin adayları TV’lerde tartışma programlarına çıkarılmadılar. Peki seçmen, seçeceği adayın kapasitesini, performansını nasıl ölçecekti? Saadet Partisi belediyecilikte şunları vaat etmişti: “En ucuz ekmek, en ucuz su, en ucuz ulaşım ve borçsuz belediye!”

TRT bu seçimlerde de “tek taraflı” yayın yaptı. Haberlerde iktidar partisine yüzde 95 yer verilirken; diğer partilere toplam yüzde 5 bile tanıtma imkânı verilmiyordu. AKP öncesinde seçimlere 10 gün kala, bütün partilere tanıtma fırsatı verilirken, son birkaç seçimde o da çok görülmüştü. Yoksa diğer partiler TRT’ye vergi ödemiyor muydu? AKP’nin ileri........

© Milli Gazete


Get it on Google Play