Kasaplardan kaçan kuzular gibi,

Katillerinden kaçan kadınlar gibi,

Çöp poşetlerine, valizlere, sırt çantalarına,

Doldurdukları en değerli eşyalarla,

Birkaç giysi, bir-iki ekmekle,

Dolaplarındaki son peynirle,

Ardlarına bakmadan gidiyorlar.

Arkalarında bıraktıkları bombalardan kalan yıkıntı,

Viran evlerini,

Yağmalanmış bahçelerini bırakıp gidiyorlar.

Zeytin ağaçlarına sarılamadan,

Veda edemeden ağlayarak gidiyorlar.

El arabasına yüklemiş ihtiyarlar ince yataklarını,

Güvenli kaldırımlara uyumak için serip,

Arafat’a, Müzdelife’ye gider gibi gidiyorlar.

Kendileri de bilmiyor henüz,

Nereye gideceklerini,

Nereyi yurt ve yuva edineceklerini.

Akılları, evlerinin dede emeği ile yapılmış ahşap sundurmasında kalarak,

Bahçedeki Nar ağacını özleyerek gidiyorlar.

Genç bir çift, yıkıntılar arasında kanlar içinde kalan bebeklerinin cenazesini sardıkları poşetlere sarılarak, ağlayarak gidiyorlar.

Ondan nasıl ayrılacaklarını hiç bilemeden,

Bağırlarına bastırıp,

Bombaların olmadığı bir yerde defnetmek umuduyla gidiyorlar.

Bir mezarı olsun bari deyip,

Güvenli diyar arayarak, gidiyorlar.

Yayaların aralarında süzülen eski arabada 9-10 kişi,

Felçli neneleri arka koltukta,

Ayakları dibinde kurtarabildikleri çocukları.

Yıkıntıda buldukları tek terlik ayaklarında, gidiyorlar.

Nenenin ak tülbendini beyaz bayrak niyetine sopaya sarıp,

Camdan sallayarak,

Katillerin bombalamamaları için tedbir aldıklarını varsayıp gidiyorlar.

Ahırdaki ineklerini,

Kümesteki tavuklarını,

Kapıdaki kedilerini,

Kafesteki kuşlarını bırakıp gidiyorlar,

Kitaplıkta kitaplarını,

İplerdeki kurumamış çamaşırlarını,

Tarlada toplanmamış sebzelerini,

Kolları kopmuş oyuncak bebeklerini,

Tası, tarağı, sahanı, bakracı,

Bahçede açan pembe gülü,

Bırakıp gidiyorlar.

Genç kızın bağrına bastırdığı şehit annesinden yadigâr seccade.

Sağ kalabilirse çeyizine yerleştireceği,

Delikanlının şehit babadan emanet,

Paslı, eski silah,

Olur da kullanmaya mecbur kalırsa deyip,

Göğsüne gömerek götürdüğü.

Kadınlar, evin son unları ile ekmeklerini yapıp,

Çıkınlara sararak gidiyorlar.

Yolda vurulacaklarını çoğu da bilmekteler.

Katil İsrail’in onları yaşatmayacağının farkındalar.

Ya nasip,

Kaderde varsa şehid olmak, eyvallah deyip,

Gazze’nin kesilmiş sularından,

Bulabildikleri son birikintilerde abdestlerini alıp,

Öyle gidiyorlar.

QOSHE - Gidiyorlar - Mine Alpay Gün
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gidiyorlar

18 0
12.11.2023

Kasaplardan kaçan kuzular gibi,

Katillerinden kaçan kadınlar gibi,

Çöp poşetlerine, valizlere, sırt çantalarına,

Doldurdukları en değerli eşyalarla,

Birkaç giysi, bir-iki ekmekle,

Dolaplarındaki son peynirle,

Ardlarına bakmadan gidiyorlar.

Arkalarında bıraktıkları bombalardan kalan yıkıntı,

Viran evlerini,

Yağmalanmış bahçelerini bırakıp gidiyorlar.

Zeytin ağaçlarına sarılamadan,

Veda edemeden ağlayarak gidiyorlar.

El arabasına yüklemiş ihtiyarlar ince yataklarını,

Güvenli kaldırımlara uyumak için serip,

Arafat’a, Müzdelife’ye gider gibi gidiyorlar.

Kendileri de bilmiyor henüz,

Nereye gideceklerini,

Nereyi yurt ve yuva edineceklerini.

Akılları, evlerinin dede emeği ile yapılmış ahşap sundurmasında kalarak,

Bahçedeki Nar ağacını özleyerek gidiyorlar.

Genç bir çift,........

© Milli Gazete


Get it on Google Play