Caddenin sadece iki değil, binlerce yüzü vardı.

Paydos zili çaldığında,

Karşı yakasında caddenin, hareketlenme.

Karıncalar gibi bir anda yaya kaldırımının işgal edilmesi.

Devlet lisesinin öğrencileri sırtlarında çanta,

Çok kalabalık gruplarla okullarından ayrılıp evlerine doğru yola çıkmaktalar.

Fakat tam karşılarında konuşlanmış özel okulun önünde tek öğrenci yok.

Sadece yığınla lüks aracın muntazam kümelendiği alanda çocuklarını almaya gelmiş ebeveynler.

Dışarıya tek hareketli varlığın çıkmasına izin vermiyor.

Aynı caddenin bir yüzünde hareketlilik, diğer yüzünde sessizlik.

Tenakuz bununla da sınırlı değil.

Ramazan Ankara’sında farklı fotoğraflar.

Büyük market, müşterilerini daha fazla elinde tutmak için bünyesindeki fırında saat başı sıcak pide çıkardığı ilanını asmış.

Spor salonundan çıkıp arabalarına atlayıp gelmiş iki orta yaşlı kadın pide kuyruğunda sohbetteler.

“Çok çalıştım kardiyoda, lakin pideye dayanamıyorum ikindi kahvaltımda bir günah işleyip diyeti bozuyorum”.

Spor yaptıkları için mutlu olmaları gereken iki arkadaş, asık suratla pideleri alıp arabalarına geçtiklerinde,

Karşıdan neşe içerisinde gelen kadını görüyorum.

Sırtında Anadolu giysileri, yoksul çizgiler hemen göze takılmakta.

Büyük bedenini hiç dert etmemiş, pür tebessüm.

Sevinci, göğsüne yasladığı kerim kitaptan,

Belli ki bir yerdeki mukabeleden gelmekte,

Muhtemelen eşi de emeklidir,

O kıt kanaat maaşıyla çorbasını pişirecektir iftarda,

Gözlerinden şükür tebessümleri eksik olmadan.

Elbet, Ankara Ramazan’ı benzememekte hiç İstanbul’a.

Sanılmasın ki Ramazan’a rağbet yok.

Akşamüstü tam ezan vakti ortalık bir anda tenhalaşmakta.

İnsanlar sofraları başında toplanmakta.

Sokakların masum bakışları bunu çok iyi anlatmakta.

Ankara’nın yoksulluğu çok başka.

Beni çok tedirgin eden, hüzne gark eden, huzurumu kaçıran yoksulluk,

Ankara, İstanbul gibi şanslı değil; tarihî yapıtları yok.

İstanbul’da Ramazan, tarihî camilerin eski bir dost gibi tek tek ziyaret edilmesidir.

İnsanın ruhu kabzolmakta, beton blokların kümelendiği mahallelerden geçerken.

Ne bir tarihî mimari,

Ne alınlığı kırık bir çeşme,

Ne kitabesi kararmış bir türbe.

Bu kadar yoksulluk arasında, Allah Ankaralıya sabır versin dedim.

Yahya Kemal’in Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü sevmesinde de bence bu kadim mimarinin yoksulluğu etken.

Bu güzel Ramazan ayında insanların daha fazla sığınmak isteyeceği eski bir şadırvanının esenliğinden azade bir şehir.

Ya da bir sahil mescidinde duraklayıp denizin kokusunu yüreğinize çekeceğiniz secdeler eksik.

Bırakın Ayasofya’yı, Süleymaniye’yi, Mihrimah Sultan’ı.

Yedi tepenin güzellerini geçin,

Şaheserler, sadece Âsitane’dedir.

Lakin bir insanın mutlaka tanışması gereken Anadolu Hisar’ın Muhaşşisinan Camii’nden, Üsküdar’ın Şemsi Paşa’sından, Kanlıca’nın İskender Paşa’sından ayrılık nasıl zor gelmekte.

Hani devasa değil küçük, tarihî, ahşap sundurmalı bir mescit; efsûnlu su sesi ile etrafı arındıran eski bir sokak çeşmesi, ötelerden huzur dokuyan revaklı bir türbe ne kadar aradım Ankara’da.

Ne Yahya Efendi’yi bekleyen kediler, ne Aziz Mahmud Hüdayi’nin çıkrıklı kuyusu, ne adsız yatırların güvercinleri vardı.

Tamam, Hacı Bayram Veli var ya, diyeceksiniz.

İstanbul’un her tarafına yayılmış o geçmiş zaman masalı, Ankara’da yok maalesef.

QOSHE - Ankara’da Ramazan - Mine Alpay Gün
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ankara’da Ramazan

15 0
17.03.2024

Caddenin sadece iki değil, binlerce yüzü vardı.

Paydos zili çaldığında,

Karşı yakasında caddenin, hareketlenme.

Karıncalar gibi bir anda yaya kaldırımının işgal edilmesi.

Devlet lisesinin öğrencileri sırtlarında çanta,

Çok kalabalık gruplarla okullarından ayrılıp evlerine doğru yola çıkmaktalar.

Fakat tam karşılarında konuşlanmış özel okulun önünde tek öğrenci yok.

Sadece yığınla lüks aracın muntazam kümelendiği alanda çocuklarını almaya gelmiş ebeveynler.

Dışarıya tek hareketli varlığın çıkmasına izin vermiyor.

Aynı caddenin bir yüzünde hareketlilik, diğer yüzünde sessizlik.

Tenakuz bununla da sınırlı değil.

Ramazan Ankara’sında farklı fotoğraflar.

Büyük market, müşterilerini daha fazla elinde tutmak için bünyesindeki fırında saat başı sıcak pide çıkardığı ilanını asmış.

Spor salonundan çıkıp arabalarına atlayıp gelmiş iki orta yaşlı kadın pide kuyruğunda sohbetteler.

“Çok çalıştım kardiyoda, lakin pideye dayanamıyorum ikindi kahvaltımda bir günah işleyip diyeti bozuyorum”.

Spor yaptıkları için mutlu olmaları gereken iki arkadaş, asık suratla pideleri alıp........

© Milli Gazete


Get it on Google Play