İşsiz demek, bazı konularda güçsüz demektir.

Çekilmeyen kuyunun kuruduğu gibi, işlemeyen demirin paslandığı gibi, işsizin de iş bulma ümidi kırılınca bütün kapılar da ona kapanır.

Arkadaşlarının “Ne oldu, iş bulabildin mi?” sorusu da onun pas tutması için ö/nemli bir hava oluşturur.

İşsizin eli kısalınca, dili uzarmış.

“İşsiz” kelimesinin içine işi olmadığı için aşı da bulamayanlar girdiği gibi, aşı haddinden fazla olan ama bulunduğu makamdan uzaklaştırılınca alkıştan, “başkanım, saygılar sunarım, başımızdan eksik olmayın…” iltifatlarından mahrum kalanlar da işsizler arasında sayılmalı ve hatta bunların psikolojik durumları, aş bulamayanlarınkinden daha tehlikelidir.

Aş bulamayan işsizler, baba evi ana kucağı, kardeş dayanışmasıyla bu günleri geçiştirebilirler ama tapındığı statüsünü kaybedenler, bu kayıplarını başka türlü telafi edemediklerinden onların dilleri daha uzun ve keskin olur.

Nizamü’l-mülk, “Siyasetname”sinin Kırk İkinci faslında, Gazneli Mahmut (m. 998-1030) döneminde Büveyhi oğulları devletinin başkanı Fahru’d-Devle (ö. 387/997)’nin bürokratlarının görevden alınanları, Rey şehrinde Taberek Dağı’nın tepesindeki binada toplanırlar, hep Gazne tarafından teklif beklerlermiş.

Fahru’d-Devle’nin danışmanı, durumu bildirir ve onların dedikodu üretmesini engellemek, toplumda huzursuzluk yayılmasına sebep olmamak için onları saygıyla davet edilip gönüllerinin alınmasını teklif eder ve bu görevi de başarıyla sona erdirir.

12 Mart Muhtırası verildiği günlerde ben Karaman merkezde imamdım.

Savcı ve hâkimlere, posta yoluyla birer kitap hediye etmiştim.

Cuma günü postaya verdim, Pazartesi günü evime polis geldi ve beni savcıya götürdü.

Savcı beyin masasında bir telefon ve bir tane de kitap var.

Kitap da merhum Abdü’l-Kadir Udeh’in yazdığı “İslam Şeriatı” idi.

Kalın kaşlı, asık suratlı savcı, sordu, “Bu kitabı sen mi gönderdin” dedi, “Evet, ben gönderdim” dedim.

Komisere, “Sen çıkabilirsin” dedi ve gönderdi. Oturmamı teklif etti ve, “Çay mı, kahve mi” dedi.

Çayları içtik, yarım saat kadar konuşmamız sürdü.

Çıkmak istediğimde kapıya kadar da gelince, dışarı çıktım. “Ben bu savcıdan nasıl yararlanırım” sorusuna bir hafta cevap aradım ve bulunca hemen yanına gittim.

“Savcı bey, bizim köyde kavgalar sonbaharda ve cami önünde olur.

Sonbahar, işlerin en aza indiği aydır.

Camiye gelenler, ezanı beklerken yazın ekinine, bağına, bahçesine zarar verenlerle buluşma imkânını cami önünde bulunca kuru gürültülü ağız kavgası olurdu.

İşsizlikten olurdu.

Darbenin arkasından hapishaneye atılanlar o günlerde her gün programlı olarak hapishanelerde sırayla isyan çıkarıyorlardı.

Bunlar işsizlikten yapıyorlar.

Hapishaneye kütüphane açalım, her birinin eline kitap verelim” dedim, kabul etti ve açtım.

İşçi Partisi’nin başkanını da kütüphane görevlisi olarak atadım ve kitabı alanları, geri getirenleri not almaya başladı.

Bir gün durumu öğrenmek için vardığımda, cezaevi müdürü, “Sayın hocam, bazı mahkûmlar, hapishaneden tahliye olurlarken kitabı döşeğinin içine yerleştirip götürürken yakalıyoruz” dediğinde, “Sakın, kitabı gizlice çıkarmaya çalışanları görmezden gelin; kitabın adını yazın, ben yeniden getiririm” demiştim ve yapmıştım.

Ashab-ı kiram, Allah Rasülü’nün denetiminde eğitimlerini alırlarken boş zamanları olmuyordu.

Allah Rasülü’nü, evinde, mescidde, hurma ağacının gölgesinde, caddede… her yerde onu izleyerek hem Kur’an ayetlerini öğreniyorlar, hem nasıl anlaşılacağını öğreniyorlar, hem nasıl uygulanacağını canlı olarak tatbik ediyorlardı.

Deve ve at yarışları, ok atma yarışı ve eğitimi, akraba ziyaretleri, hasta ziyaretleri, etraf kabilelere tebliğe gitme faaliyetleri gibi hizmetlerle zamanlarını değerlendiriyorlardı.

Rabbimiz ne buyurmuştu:

“İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Sûresi, ayet 53/39)

“O halde bir işi bitirince hemen (başka işe) sarıl” (İnşirah Sûresi, ayet 94/7)

Durma, Allah için bir şeyler yap.

QOSHE - İşsizliğin zararları - Mahmut Toptaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İşsizliğin zararları

17 5
16.02.2024

İşsiz demek, bazı konularda güçsüz demektir.

Çekilmeyen kuyunun kuruduğu gibi, işlemeyen demirin paslandığı gibi, işsizin de iş bulma ümidi kırılınca bütün kapılar da ona kapanır.

Arkadaşlarının “Ne oldu, iş bulabildin mi?” sorusu da onun pas tutması için ö/nemli bir hava oluşturur.

İşsizin eli kısalınca, dili uzarmış.

“İşsiz” kelimesinin içine işi olmadığı için aşı da bulamayanlar girdiği gibi, aşı haddinden fazla olan ama bulunduğu makamdan uzaklaştırılınca alkıştan, “başkanım, saygılar sunarım, başımızdan eksik olmayın…” iltifatlarından mahrum kalanlar da işsizler arasında sayılmalı ve hatta bunların psikolojik durumları, aş bulamayanlarınkinden daha tehlikelidir.

Aş bulamayan işsizler, baba evi ana kucağı, kardeş dayanışmasıyla bu günleri geçiştirebilirler ama tapındığı statüsünü kaybedenler, bu kayıplarını başka türlü telafi edemediklerinden onların dilleri daha uzun ve keskin olur.

Nizamü’l-mülk, “Siyasetname”sinin Kırk İkinci faslında, Gazneli Mahmut (m. 998-1030) döneminde Büveyhi oğulları devletinin başkanı Fahru’d-Devle (ö. 387/997)’nin bürokratlarının görevden alınanları, Rey şehrinde Taberek Dağı’nın tepesindeki binada toplanırlar, hep Gazne tarafından teklif beklerlermiş.

Fahru’d-Devle’nin danışmanı, durumu bildirir ve onların dedikodu üretmesini engellemek, toplumda........

© Milli Gazete


Get it on Google Play