2024 yılının “emekliler yılı” olduğunu sayın iktidar lideri ilan etti. Bu haberi alırken birkaç emekli bir aradaydık, kahkaha attık, güldük. Gülme ama ne gülme, hem de acı acı. Çünkü bize göre “sürünenler, ezilenler, biçare kalanlar yılı” demek istediler diye düşündük. Yani bugüne kadar enayi yerine konulduk, aptal yerine konulduk, aklımızla alay edildi, dalga geçildik ama bu kadarına da pes doğrusu dedik. Yıllardır koyun gibi güdülen milletin akıbetinin bu olacağını görmek zor değil ama biz konuyu daha iyi anlaşılabilir hale getirmek için yaşanmış bir halk hikâyesinden örnek vermek istiyoruz.

Geçmiş zamanların birinde, Anadolu’da bir kara koyun hikâyesi anlatılırdı. Bu hikâyede çoban, ağanın kızına âşık olur. Ne var ki ağa, çobana kızını vermek istemez. Çoban hatırı sayılır insanları devreye koyar ve ısrar eder. Ağa da, “Olur, ama bir şartla” der: “Çoban sürüye kırk gün tuz verecek. Sonra da kaval çalarak sürüyü suya götürecek. Yalnız hiçbirisi içmeden geri çevirecek.”

Evet imtihan ağır, ama çobanın aşkı da yürekleri yakıyor. Dedikleri gibi yapılır ve çoban, kavaldan dökülen nağmelerle kırk gün tuz yiyen sürüyü suya götürür. Kavalın yanık sesine dayanamayan sürü, su içmeden geri döner. Ne var ki bir kara koyun buna isyan eder. Başını suya eğer, içecekmiş gibi yapar. Çoban, kara koyuna yalvarırcasına kavala asılır. Kara koyun da çobanı kıramaz. Lakin ayağını suya çırpıştırarak itirazını belli eder. Sonuçta çoban, kara koyunu da hizaya getirir ve sürüyü arzu ettiği şekilde idare eder.

İstisnaları tenzih ediyoruz ama yirmi yıldır bu sürü, çobanın aşkına esir olmuştur. Gelinen noktada, artık yanan ciğerlerin acısı dayanılmaz hale gelmiştir. Sadece emeklilerin değil; hastanelerde yaşanan sıkıntılar; kiracıların, KHK’lıların, engellilerin gerek ekonomik gerek de sosyal alandaki sorunları had safhadadır. Buna rağmen iktidar hâlâ hayal satıyor. Gösterişle, şovla asıl gündemi unutturmaya çalışıyor. Uzay aracını sanki biz yaptık, sanki bizim ülkemizden uçtu, sanki bilimsel araştırmaları biz yapıyoruz. Öylesine abartılı, hayal ötesi gösterişler. Bir kere de sözlerinin arkasında dursalar. Onun için ‘dik dur eğilme’ diyorlar. Çünkü dik duramıyorlar. Daha dün iktidar ve ortağı İsveç’in NATO’ya girmesi konusunda neler söylüyorlardı, şimdi ne yapıyorlar? Bir başka örnek, İsrail’i protesto etmek amaçlı sözüm ona mitingler yapıyorsunuz sonra da Futbol Federasyonu aracılığıyla İsrail’in en büyük finansörlerinden olan McDonald’s firmasıyla sponsorluk anlaşması yapıyorsunuz. Bu, nasıl dik durmaktır, eğilmemektir? Çobanın aşkı uğruna tuz yemekten usandık. İnşallah bu millet bir daha bu güzel namelere kanmaz ve susuz da kalmaz, vesselam...

QOSHE - Emekliler Değil, “Emekleyenler” Yılı - İsrafil Bayrakçı
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Emekliler Değil, “Emekleyenler” Yılı

4 0
26.01.2024

2024 yılının “emekliler yılı” olduğunu sayın iktidar lideri ilan etti. Bu haberi alırken birkaç emekli bir aradaydık, kahkaha attık, güldük. Gülme ama ne gülme, hem de acı acı. Çünkü bize göre “sürünenler, ezilenler, biçare kalanlar yılı” demek istediler diye düşündük. Yani bugüne kadar enayi yerine konulduk, aptal yerine konulduk, aklımızla alay edildi, dalga geçildik ama bu kadarına da pes doğrusu dedik. Yıllardır koyun gibi güdülen milletin akıbetinin bu olacağını görmek zor değil ama biz konuyu daha iyi anlaşılabilir hale getirmek için yaşanmış bir halk hikâyesinden örnek vermek istiyoruz.

Geçmiş zamanların birinde, Anadolu’da bir kara koyun hikâyesi anlatılırdı. Bu hikâyede çoban, ağanın kızına âşık olur. Ne var ki ağa, çobana kızını vermek istemez. Çoban hatırı sayılır insanları devreye koyar ve ısrar eder. Ağa da, “Olur, ama bir şartla” der: “Çoban sürüye kırk........

© Milli Gazete


Get it on Google Play