Komisyonun nihai raporuna adım adım (5) | AKP “müstakil ve geçici yasa” önerdi, hukuki adımlar için örgütün tasfiyesinin teyidini şart koştu
Komisyona raporunu en son sunan AKP, süreci “barış”tan çok “terörün sonlandırılması” perspektifiyle ele aldı. Raporda AKP’nin çok cesur olduğu geçmiş girişimlerin PKK yüzünden bittiği savunuldu. AKP silahsızlanma ve geçiş süreci için “müstakil ve geçici bir yasa” önerdi. Örgütün tamamen tasfiye edildiğinin devletin yetkili kurumlarınca tespit edilmesini, tüm hukuki adımların ön şartı olarak tanımladı. Umut hakkı ve Öcalan raporda hiç geçmedi, Kürt sorununun nedenlerine dair tespitler de sınırlı kaldı.
TBMM Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun nihai raporu için siyasi partilerin önerilerini incelemeyi, raporunu son sunan parti AKP ile noktalıyoruz. AKP’nin raporunda “müstakil ve geçici bir yasa” önerilirken, PKK’nın tamamen tasfiye edildiğinin yetkili kurumlarca tespiti yapılmadan bir adım atılmaması gerektiği vurgulanıyor.
Komisyonda grubu bulunan partilerin koordinatör grup başkanvekilleri yarın (22 Aralık) Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile bir araya gelecek ve nihai rapor için hazırlıklar başlayacak. Nihai rapor için 51 kişilik komisyon değil, partilerden birer temsilcinin olduğu bir yazım ekibi çalışacak. Ardından komisyon kararını alarak TBMM Genel Kurulu’na sunacak. Öneriler raporun ekleri olarak Meclis kayıtlarına girecek.
CHP’den Murat Emir, DEM Parti’den Cengiz Çiçek ve MHP’den Feti Yıldız yazım ekibinde olacak.
AKP’nin 23 yıllık iktidarı boyunca “Kürt sorununun çözümü için daha önce cesaret edilemeyen adımlar attığı” raporun en güçlü vurgularından biri. Raporda, AKP’nin sorunu çok iyi tespit ettiği ve çok kapsamlı demokratikleşme adımları attığı ancak geçmişteki girişimlerin PKK yüzünden bittiği savunuldu.
MHP’de olduğu gibi AKP raporu da sürece “barış” değil, “terörün sonlandırılması” perspektifiyle yaklaştı. MHP’den farklı olarak Kürt sorununun varlığını kabul etti fakat sorunun kök nedenlerine dair bir görüş belirtilmedi. Raporda, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın adı hiç anılmadı ve umut hakkı tartışmalarına yer verilmedi. Tercih edilen kelimelerin sayısı, raporun ruhunu da ortaya koydu.
21 kez “Terörsüz Türkiye” denirken terör kelimesi toplamda 177 kez geçti. 60 sayfalık raporda, altı kez barış gerçek anlamıyla kullanıldı. Demokrasi-demokratik ise 114 kez metinde yer aldı. En sık kullanılan kelimelerden biri “daha” oldu. “Daha demokratik, daha ileri, daha da güçlendirilmiş, daha çok refah” gibi şekillerde toplamda 44 kez kullanılan kelime, raporun “AKP’nin zaten her şeyin en iyisini yaptığı, daha iyisini yine kendisinin yapacağı” mesajını vermesi açısından dikkat çekiciydi.
AKP’nin komisyona sunduğu raporda “Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bir ‘devlet ve millet projesi’ haline gelen Terörsüz Türkiye hedefinin taşıyıcısı olmanın sorumluluğuyla tarihin doğru tarafındayız ve sorunu çözmek için milletimizden aldığımız ilham ve destekle çalışıyoruz” denildi.
Komisyonun, terörle mücadeleyi “ideolojik bir tartışma alanı” olarak değil, toplumsal kardeşlik ve kamu düzeninin sağlanması çerçevesinde ele aldığı ifade edildi. Komisyonun sorumluluğunun mevcut durumu değerlendirmekten ibaret olmadığı “toplumsal talebi, kurumsal tecrübeyi ve hukuki gereklilikleri ortak bir akıl zemininde buluşturarak Türkiye’nin terör sonrası döneme güçlü, güvenli ve sürdürülebilir bir geçiş yapmasını sağlayacak siyasal, hukuksal, yönetsel ve ekonomik çerçeve” oluşturmak olduğu vurgulandı.
AKP’nin meseleyi “demokratikleşme meselesi” olarak gördüğü, “Bizim siyaset anlayışımızda Kürt meselesi Türkiye’nin kendisiyle imtihanı meselesidir” diye ifade edildi. AKP’nin 2001 programında çözüm için ortaya koyduğu perspektif, aynı anda ilerleyen üçlü çerçevede “güvenlik, demokratikleşme ve kalkınma” olarak açıklandı.
Parti programının bölgedeki kamu hizmetlerinin yetersiz olmasının, işsizlik, fakirlik ve baskının terörün beslenmesine zemin hazırladığına ilişkin yaklaşımı ele alındı. AKP programına göre, sorunun sadece ekonomik kalkınma politikaları ile çözülemeyeceği, farklılıkları “demokratik hukuk devleti ilkesi” çerçevesinde gören yaklaşımların sorunun çözümüne önemli bir katkı sağlayacağı kaydedildi.
AKP’nin 3 Kasım 2002’de iktidara gelmesinden bu yana atılan demokratikleşme adımlarının “sorunun normalleşmesi ve çözüm yollarının açılması” bakımından hayati işlevi olduğu söylendi. 1987’den itibaren süren OHAL’in AKP iktidara geldiğinde kaldırılması “bölge insanının olağanüstü dönem rejiminin baskısından kurtulmasının ilk aşaması” olarak değerlendirildi.
Muhalefet partilerinin kaldırılmasını önerdiği Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlamakla eleştirilen Türk Ceza Kanunu, Basın Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’ndaki değişiklikler demokratik adımlar olarak ifade edildi. “Yerinden yönetim” ilkesi çerçevesinde yerel yönetimlerin görev, yetki ve kaynak bakımından güçlendirildiği söylendi.
Jandarma İnsan Hakları........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden