“Kur’an, İslam’ın birinci temel kaynağıdır. İslam’a inanma ile Kur’an’a inanma eş değerdedir. Kur’an insanları dünya ve ahiret saadetine ulaştıran yegâne bir hayat kılavuzdur. Kur’an’a inandım demek, O’nun ilke ve prensiplerini, emir ve yasaklarını iyice anlayıp içindekilere uygun hareket etmeyi kabul ediyorum. Demektir.

Kur’an Allah tarafından Cebrail (a.s) vasıtasıyla Hz. Muhammed’in şahsında genelde bütün insanlığı, özelde ise Müslümanları ilgilendiren hükümleri, hikmetleri, emirleri, yasakları, olayları ve alınması gereken ibretleri ihtiva eden iman ve aksiyon kitabıdır. Kur’an’dan müstefid olmak için O’na inananların, öncelikle O’nu doğru okuması, doğru anlaması ve doğru uygulaması gerekir. Çünkü doğru okunmayan bir Kur’an’ın doğru anlaşılması, doğru anlaşılmayan bir Kur’an’ın da doğru uygulanması mümkün değildir. Oysaki Kur’an’ı doğru okumuş olabilsek Kur’an okuyucusuna kendisinin nasıl bir kitap olduğunu öğrettiği gibi kendisinin nasıl anlaşılması ve nasıl hayata geçirilmesi gerektiğini de öğretmektedir.

Her kim ondan başka hidayet ararsa Allah Onu saptırır.

Peygamber’in (s.a.v) Kur’an’ın mahiyetini şöyle anlatmaktadır. “Onda sizden öncekilerin olayları, sizden sonrakilerin haberleri ve sizin de hükümleriniz vardır. O kesin çizgidir. Şaka değildir. Her kim kibirlenerek, O’nu terk ederse Allah onun belini kırar. Her kim ondan başka hidayet ararsa Allah Onu saptırır. O Allah’ın sapasağlam ipidir. O hikmetli bir hatırlatmadır. Apaçık bir nurdur. Dosdoğru bir yoldur. Ayaklar onun sayesinde kaymaz. Alimler O’na doymaz. O’nun çokça tekrarı usanç vermez. Hayret verici yönleri tükenmez. Her kim O’nun ilmiyle amel ederse ileri gider. Her kim onunla hükmederse adalet etmiş olur. Her kim ona tutunursa doğru yolu bulur. Nitekim Peygamberimiz veda hutbesinde “Size iki şey bıraktım ki, onlara sarıldığınız sürece sapıtmazsınız: Allah’ın kitabı ve Peygamberin sünnetidir. Buyurmuştur.

Peygamber, Kur’an’ın tefsiri ve İslam’ın canlı temsilcisidir.

Peygamber İslam İnkılabını Kur’an ile gerçekleştirmiştir. İnsanlık cahiliye döneminin zifiri karanlığından Kur’an’a sarılarak kurtulmuştur. Hz. Muhammed ise, kendisine indirilen Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş mücessem hali, Kur’an’ın hayata açılımı, Kur’an’ın tefsiri ve İslam’ın canlı temsilcisidir.

Kur’an, sadece insanların ölüm ötesi hayatlarını ilgilendiren bir kitap değildir. İhtiva ettiği hükümleri ile doğumdan ölüme kadar her çağda ve her coğrafya da ki, insanlığı kuşatan; kadınından erkeğine, devlet başkanından sade vatandaşına, komutanından askerine, amirinden memuruna, patronundan işçisine kadar maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi açıdan tüm aradıklarını bulabilecekleri bir hidayet rehberi, emirler ve yasaklar manzumesidir. “Yaş ve kuru her şey Kitabı-ı Mübin’de vardır.” (En’am, Ayet 59)

İman, ibadet, ahlak, evlenme, boşanma, şahitlik, miras, siyaset, ticaret, yargı eğitim yönetim gibi konuları ihtiva eden inanışta hakkı, amelde ihlası, işlerde adaleti emreden Allah’tan bir nasihat, gönüllerdeki dertlere bir şifa, müminlere doğru yolu gösteren bir hidayet ve rahmet kitabıdır. “Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere bir şifa, müminlere doğru yolu gösteren bir hidayet ve rahmet geldi.” (Yûnus, 57)

Peygamber (s.a.v) Yaşayan canlı bir Kur’an’dır.

Kur’an’ı, öğrenmek öğretmek, okumak, anlamak, yaşamak, anlatmak ve içindekilerle amel etmek her Müslümanın üzerine düşen vecibedir. Sahabenin Kur’an hakkında dikkat ettikleri en önemli husus ve takip etikleri yol, peygamberden öğrendikleri her ayeti önce hayatlarında tatbik ettikten sonra diğer ayetleri öğrenmeleri ve başkalarına öğretmeleriydi.

Asrısaadette Kur’an’ı okumak, anlamak, ezberlemek ve içindekilerle amel etmek ibadetlerin en büyüğü ve Allah’a yakın olmanın vesilesi sayılırdı. Hz. Muhammed (s.a.v) sorulan bir soruya Hz. Aişe validemiz, “O Yaşayan Kur’an’dı” cevabını vermiştir. Asrısaadet Müslümanının günümüz Müslümanlarında farkı; Onların Kur’an’ın hükümlerini hayatlarında mutlak uygulamaları, yani yaşadıkları gibi inanmalarıdır.

Günümüz Müslümanlarının özelliği ise inandıkları gibi yaşamayıp yaşadıkları gibi inanmalarıdır. Hz. Ömer (r.a): İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız buyurmuştur. Kur’an başkalarına nasihat edip kendi söylediklerini yapmayanları şöyle ikaz etmektedir. “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?” “Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.” Saf Suresi; (2-3)

Sahabenin Kur’an hocalarından olan Abdullah ibn Mesud, ilk halkanın müntesipleri olan Sahabe neslinin nasıl bir Kur’an anlayışına sahip olduklarını bize şöyle anlatmaktadır. “Bize Kur’an lafzını ezberlemek zor, onunla amel etmek ise kolay gelirdi; bizden sonrakilere ise Kur’an’ı ezberlemek kolay, onunla amel etmek zor gelmektedir. Kur’an, hükümleriyle amel edilsin diye indirildiği halde insanlar onun tilaveti ile yetinir oldular.” Sahabe Kur’an okumayı ibadet, karşılaştıkları sorunları çözmek için rehber, kendi aralarında hakem kabul ederlerdi. Ashab Kur’an’a karşı saygılarını onun emir ve yasaklarına uyarak gösterirlerdi. Yine Ashab, Kur’an’ı okurlar, anlamaya çalışırlar, Kur’an üzerinde tefekkür ederler ve Kur’an’ın ahlakıyla ahlaklanmaya özen gösterirlerdi.

“Kur’an’dan uzaklaşan toplumların Allah belini kılar.”

İbn Ömer’in (r.a ) rivayetine göre Hz. Muhammed (s.a.v) Kur’an’ın hükümleri ile hükmetmeyi terk eden ve Kur’an’dan uzaklaşan toplumları Allah’ın bela ve musibetlere müptela kılacağını şöyle haber vermiştir.

“Ey muhacirler! Beş şey vardır ki onlarla imtihan olacağınız zaman artık o toplumda hiçbir hayır kalmaz. Onların siz hayatta iken zuhur etmesinden Allah’a sığınırım. O beş şey şunlardır:

Bir toplumda zina ortaya çıkar ve aleni işlenecek bir hale gelirse, mutlaka o toplumda; onlardan önce gelmiş geçmiş toplumlarda görülmeyen bulaşıcı hastalıklar yaygınlaşır. Ölçü ve tartıyı eksik yapan toplumlar mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve liderlerinin zulmüne uğrar. Mallarının zekatını vermeyen toplumların yağmurları kesilir. (Hayvanlar da olmasaydı tek damla yağmur düşmezdi. Allah ve Resulü ile ahdini bozan toplumlara Allah kendilerinden olamayan bir düşman musallat eder. Bir toplumun liderleri Allah’ın kitabı ile hükmetmeyi terk ederse Allah onları kendi aralarında savaştırır.”

Kur’an insanlığın kurtuluş reçetesidir.

Nitekim Peygamberimizin (s.a.v) 15 asır önce; “zuhur etmesinden Allah’a sığınırım” dediği hususlar bugün zuhur etmiştir. Çare; Yine Allah’ın kitabındadır. Cahiliye toplumu nasıl ki, Kur’an’a sarılarak kurtuluşa ermiş ise, bugün modern cahiliye dönemini yaşayan toplumların kurtuluş reçetesi Allah’ın kitabı ve Peygamberin sünnetidir. “Ey Mü’minler! Hepiniz birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşmandınız; derken Allah kalplerinizi kaynaştırdı da O’nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz.” (Al-i İmran,103) Müjdeler olsun size! Şüphesiz ki bu Kur’an bir tarafı Allah’ın elinde diğer tarafı sizin elinizde olan bir iptir. O’na sımsıkı sarılın. Şayet böyle yaparsanız asla sapıtmaz ve helake uğramazsınız.”( Hadis)

Bizi kurtaracak olan hafızasındaki değil, hayatımdaki Kur’an’dır.

Kur’an hem zikirdir. Hem fikirdir. Hem hüküm hem hikmet hem ilim, hem hakikat hem şeriattır. Hem gönüllere şifa hem de Müminlere yol gösterici bir rehberdir.” Peygamberimiz; “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” “Kim evvelki insanların ve sonraki insanların ilmini isterse, istiyorsa, Kur’an-ı Kerim’i araştırsın, deşelesin!” Nitekim günümüzde Kur’an’ı Kerim Müslümanlar tarafından çokça okunan ve ezberlenen ilahi bir kitap olmasına rağmen, içindekilerle gereği gibi amel edilmemesi ölülerin ruhları için üflenen bir dua kitap muamelesine tabi tutulması sebebiyle ne yazı ki izzetlerini, onur ve şereflerini kaybetme noktasına gelmişlerdir.

Peygamberimizin hadisi şeriflerinde Müslümanları Kur’an okumaya ve ezberlemeye ve başkalarına öğretmeye teşvik ederken içindekilerle amel edilmesi gerektiğini de vurgulamıştır. Nitekim hadisi şerifte; “Dikkat edin! Kim Kur’an-ı Kerimi öğrenir, öğretir ve içindekilerle amel ederse ben O’nu Cennete sevk ederim ve Cennet için delil olurum.”

Müslüman’ın ahlakı da Kur’an ahlakı olmalıdır.

Kur’an ister yüzünden okunsun ister ezberlensin isterse dinlensin Kur’an hakkında Müslümanların sorumluluğu Kur’an’ı öğrenmek, okumak, anlamak, hükümleri ile amel etmek ondan sonra da başkalarına öğretmek ve anlatmak olmalıdır.

Müslümanlar Kur’an’ı hayatlarının rehberi yapabilseydi; İslam coğrafyasında yoksulluk, yolsuzluk, güvensizlik, ayırımcılık, iç çekişme, kan davaları, cinayetler, fuhuş, faizcilik, haksızlık, adaletsizlik, liyakatsizlik, kayırmacılık gibi olumsuzluklar hayatlarının bir parçası haline gelebilir miydi? Müslüman Kur’an’ın hükümlerini baş tacı etseydi Kudüs, Mescidi Aksa, Filistin esaret içinde yaşar mıydı? İsrail Filistin’e yan gözle bakabilir miydi?

Şunu unutmayalım bizi kurtaracak olan hafızasındaki değil, hayatımdaki Kur’an’dır. O halde Kur’an tasavvurumuzu yeniden gözden geçirmemiz, Kur’an’ı yeniden keşfetmemiz hayatı ve eşyayı Kur’an perspektifinden yeniden değerlendirmemiz gerekir. Müslüman olarak ahlakımız Kur’an ahlakı, yaşantımız Kur’an olmalıdır. Kurtuluşumuz yaşayan bir Kur’an olmakla mümkün, helakımız Kur’an dan ayrı kalmakla “Allah şu Kur’an ile bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” (Hz. Ömer’in (r.a) C. Kur’an’ı bizleri emir ve yasaklarına uyan, Kur’an’ı hayatına rehber edinenlerden eylesin! 24.03.2024

QOSHE - Müslüman Yaşayan Kur’an Olmalıdır! - Mustafa Kır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Müslüman Yaşayan Kur’an Olmalıdır!

6 2
24.03.2024

“Kur’an, İslam’ın birinci temel kaynağıdır. İslam’a inanma ile Kur’an’a inanma eş değerdedir. Kur’an insanları dünya ve ahiret saadetine ulaştıran yegâne bir hayat kılavuzdur. Kur’an’a inandım demek, O’nun ilke ve prensiplerini, emir ve yasaklarını iyice anlayıp içindekilere uygun hareket etmeyi kabul ediyorum. Demektir.

Kur’an Allah tarafından Cebrail (a.s) vasıtasıyla Hz. Muhammed’in şahsında genelde bütün insanlığı, özelde ise Müslümanları ilgilendiren hükümleri, hikmetleri, emirleri, yasakları, olayları ve alınması gereken ibretleri ihtiva eden iman ve aksiyon kitabıdır. Kur’an’dan müstefid olmak için O’na inananların, öncelikle O’nu doğru okuması, doğru anlaması ve doğru uygulaması gerekir. Çünkü doğru okunmayan bir Kur’an’ın doğru anlaşılması, doğru anlaşılmayan bir Kur’an’ın da doğru uygulanması mümkün değildir. Oysaki Kur’an’ı doğru okumuş olabilsek Kur’an okuyucusuna kendisinin nasıl bir kitap olduğunu öğrettiği gibi kendisinin nasıl anlaşılması ve nasıl hayata geçirilmesi gerektiğini de öğretmektedir.

Her kim ondan başka hidayet ararsa Allah Onu saptırır.

Peygamber’in (s.a.v) Kur’an’ın mahiyetini şöyle anlatmaktadır. “Onda sizden öncekilerin olayları, sizden sonrakilerin haberleri ve sizin de hükümleriniz vardır. O kesin çizgidir. Şaka değildir. Her kim kibirlenerek, O’nu terk ederse Allah onun belini kırar. Her kim ondan başka hidayet ararsa Allah Onu saptırır. O Allah’ın sapasağlam ipidir. O hikmetli bir hatırlatmadır. Apaçık bir nurdur. Dosdoğru bir yoldur. Ayaklar onun sayesinde kaymaz. Alimler O’na doymaz. O’nun çokça tekrarı usanç vermez. Hayret verici yönleri tükenmez. Her kim O’nun ilmiyle amel ederse ileri gider. Her kim onunla hükmederse adalet etmiş olur. Her kim ona tutunursa doğru yolu bulur. Nitekim Peygamberimiz veda hutbesinde “Size iki şey bıraktım ki, onlara sarıldığınız sürece sapıtmazsınız: Allah’ın kitabı ve Peygamberin sünnetidir. Buyurmuştur.

Peygamber, Kur’an’ın tefsiri ve İslam’ın canlı temsilcisidir.

Peygamber İslam İnkılabını Kur’an ile gerçekleştirmiştir. İnsanlık cahiliye döneminin zifiri karanlığından Kur’an’a sarılarak kurtulmuştur. Hz. Muhammed ise, kendisine indirilen Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş mücessem hali, Kur’an’ın hayata açılımı, Kur’an’ın tefsiri ve İslam’ın canlı temsilcisidir.

Kur’an, sadece insanların ölüm ötesi hayatlarını ilgilendiren bir kitap değildir. İhtiva ettiği hükümleri ile doğumdan ölüme kadar her çağda ve her coğrafya da ki, insanlığı kuşatan; kadınından erkeğine, devlet başkanından sade vatandaşına, komutanından askerine, amirinden memuruna, patronundan işçisine kadar maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi açıdan tüm aradıklarını bulabilecekleri bir hidayet rehberi, emirler ve yasaklar manzumesidir. “Yaş ve kuru her şey Kitabı-ı Mübin’de vardır.” (En’am, Ayet 59)

İman, ibadet, ahlak, evlenme, boşanma, şahitlik, miras, siyaset, ticaret, yargı eğitim yönetim gibi konuları ihtiva eden inanışta hakkı, amelde ihlası, işlerde adaleti emreden Allah’tan bir nasihat, gönüllerdeki dertlere bir şifa, müminlere doğru yolu gösteren bir hidayet ve rahmet kitabıdır. “Ey insanlar! İşte size, Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere bir şifa, müminlere doğru yolu gösteren bir hidayet ve rahmet geldi.”........

© Maarifin Sesi


Get it on Google Play