Bir şahsın cehaletini, onun sosyal ilişkilerinden gayet rahat anlayabiliriz.

Saygınlık bunlardan biridir ama kıskançlık da her ne kadar bir kişilik bozukluğu olsa da akıl ve irade kontrolüyle yani eğitimle düzeltilebilir sanırım. “Sanırım” diyorum çünkü ben o “kıskançlık” denilen duygunun ne olduğunu hiç bilmem bile…! İyi ki ve çok şükür ki de bilmem.

Cahil toplumların en büyük ruhsal “hastalık”larından biridir KISKANÇLIK. Çünkü cahil toplumlarda, cahil insanlar, karşısındakinin taşıdığı bedene, fiziğe bakılır, fikre bakılmaz.

Kıskanç kişiler; karşısındaki kişi, güzel bir ifade, bir fikir serdettiğinde veya herhangi bir başarı ortaya koyduğunda onu takdir edemez, tebrik edemez, itibar gösteremez. Eleştirecek bir açık arar onda, bulamazsa susar! Hele de bir açık bulursa aman yarabbi…! İşte o zaman yanmıştır bu kişi. Onun bu açığını yakaladığı için müthiş bir haz duyar ve onu keyifle ifşa etmeye başlar.

“İçi rahatlar” diyorum, çünkü onların ruhları kıskançlıkla beslenir. Tıpkı, sineklerin çöplerden beslenmesi gibi. Ama düzgün insanlar bal arıları gibidir, onlar çiçeklerden beslenir!

Kıskanç kişilerin ağzından, güzel ifadeniz karşısında asla bir övgü ifadesi duyamazsınız. Siz konuşurken, övgü/takdir ifadesi gerektiği yerde, karşınızdaki bu kişi/lerin dili susuyorsa, bu hakkı yad edemiyorsa; o, kıskanç biridir ve siz de bilin ki bu sizin için bir başarıdır, takdirdir. Çünkü o sizde kusur bulamamıştır, bulamadığı için de susmuştur. Çünkü onun ruhundaki kıskançlık dilini özgür bırakmaz! Çünkü sükût ikrardandır ama o, bunu kıskandığı için övemez, takdir hakkınızı yâd edemez. Oysa “takdir, başarının hakkıdır.”

Karşısındaki şahsı, başarısından veya herhangi bir güzel ifadesinden ötürü takdir edemeyen, onun hakkını gasp ediyor demektir -ki bu da bir kul hakkıdır; cehalettir ve medeniyetsizliktir. Tabii o, bu tutumuyla cehaletini ve kıskançlığını da ifşa ettiğinin farkında değildir. “Cahil!”

Eğer sizden bu hakkı esirgeyen varsa işte ondan uzak durun. Çünkü ondan ne dost olur ne de ona güvenilir. “Kıskanç kişiden asla dost olmaz, ondan kendinizi her daim koruyun ve onlara asla güvenmeyin. İlk fırsatta sizi ezer veya satarlar.”

Kıskanç olmayan; medeni, tok gözlü insanlar; karşılıklı sohbet esnasında sizi saygıyla ve dikkatle dinler, beğenmediği düşüncelerinizi; objektif, yapıcı bir şekilde eleştirir, beğendiklerini ise takdir ile karşılar, över. “Bak burada haklısınız, bunu çok doğru söylüyorsun, şu, bence doğru değil, buna katılmıyorum…” gibi basit görünen cümleleri kullanmaktan kaçınmaz, karşınızda bir ayna olarak dururlar! Bilakis bu hakkı yâd etmekten gurur duyarlar. Hele de toplum içerisinde sizin hatanızı asla söylemezler, sizi aşağıya basmaya çalışmazlar, incitmezler, bire bir ilk fırsatta ise sizi uyarırlar. Ama kıskançlar, bu basit övgü ve takdir cümlelerini bile sizden esirgerler. Sizin ifadelerinizi sizden aldıktan sonra size, kendi fikirleriymiş gibi de sunmaya çalışırlar. Buna “fikir hırsızlığı” denir.

Bu cehaletin bir başka somut örneği ise; kişi, sağ iken ondan esirgedikleri övgüyü, öldükten sonra, ardından methiyeler düzmektir. Bu aynı zamanda ikiyüzlülük yani münafıklıktır da. Sağ iken hakkını yâd etmediğiniz kişilin, öldükten sonra ardından yaptığınız güzellemeler gözünüze girsin… Bilim, bunları NARSİST diye tanımlar. Bizim kültürümüzde ise HASET (hastalık) ve KISKANÇLIK diye ifade edilir.

Mesela geçen, bıçaklanarak öldürülen Mardinli Ramazan kardeşimiz gibi. Allah rahmet eylesin. O, o bilgiyle ve o inançla birlikte kasten öldürüldüğü için şehitlik mertebesindedir Allah’ın hükmüne göre. Ama Ramazan kardeşimiz sağ iken herkes onun ifadelerine DELİ diyerek geçiyordu. Giyiminden ötürü de itibar edilmiyordu. Öldükten sonra görüyoruz ki, sosyal medyada baştâcı; filozof, hoca, âlim gibi sıfatlarla övgülere mazhar oluyor. Günaydın…! Ama sağ iken böyle demiyordunuz!? Mesela Alav Alatlı Hanımefendi, N. Erbakan vs… Yani siyasetçisinden gazetecisine kadar bu böle.

Tabii, burada Ramazan kardeşimiz, bu kişilik sorununa örnek teşkil etti sadece, hedefimiz Ramazan değildir… (Mümin Sağlam)

QOSHE - KISKANÇLIK, CEHALET ve RAMAZAN HOCA - Mümin Sağlam
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

KISKANÇLIK, CEHALET ve RAMAZAN HOCA

6 0
14.02.2024

Bir şahsın cehaletini, onun sosyal ilişkilerinden gayet rahat anlayabiliriz.

Saygınlık bunlardan biridir ama kıskançlık da her ne kadar bir kişilik bozukluğu olsa da akıl ve irade kontrolüyle yani eğitimle düzeltilebilir sanırım. “Sanırım” diyorum çünkü ben o “kıskançlık” denilen duygunun ne olduğunu hiç bilmem bile…! İyi ki ve çok şükür ki de bilmem.

Cahil toplumların en büyük ruhsal “hastalık”larından biridir KISKANÇLIK. Çünkü cahil toplumlarda, cahil insanlar, karşısındakinin taşıdığı bedene, fiziğe bakılır, fikre bakılmaz.

Kıskanç kişiler; karşısındaki kişi, güzel bir ifade, bir fikir serdettiğinde veya herhangi bir başarı ortaya koyduğunda onu takdir edemez, tebrik edemez, itibar gösteremez. Eleştirecek bir açık arar onda, bulamazsa susar! Hele de bir açık bulursa aman yarabbi…! İşte o zaman yanmıştır bu kişi. Onun bu açığını yakaladığı için müthiş bir haz duyar ve onu keyifle ifşa etmeye başlar.

“İçi rahatlar” diyorum, çünkü onların ruhları kıskançlıkla beslenir. Tıpkı, sineklerin çöplerden beslenmesi gibi. Ama düzgün insanlar bal arıları gibidir, onlar çiçeklerden beslenir!

Kıskanç kişilerin ağzından, güzel ifadeniz karşısında asla bir övgü ifadesi duyamazsınız. Siz konuşurken, övgü/takdir ifadesi gerektiği yerde, karşınızdaki bu kişi/lerin dili susuyorsa, bu hakkı yad edemiyorsa; o, kıskanç biridir ve siz de........

© Karadeniz'de sonnokta


Get it on Google Play