Bugün hava çok güzel biraz deniz kenarında yürüsem ne güzel olur? Ya da çok özlediğin bir arkadaşınla bir kahve içmek istediğinde, bazen de bugün hiçbir şey yapmak istemiyorum sadece kendimle baş başa kalacağım çok okumak istediğim o kitabı bugün okumak istiyorum dediğiniz çok olmuştur. Görmek istediğiniz bir yere gitmek bir seyahat yapmak ya da uzun zamandır uzak olduğunuz ailenizin yanına gitmeyi istemek. Peki ama sonrasında deriz ki daha sonra yaparım daha sonra giderim ve hayatı erteleriz. Önceliklerimiz hep farklı olur ya işimiz ya eşimiz ya da çocuklarımız ya ailemiz. Önceliği hep başkalarına veririz. Peki neden bunu yaparız? Neden kendimizi görmezden geliriz? Bize bu şekilde öğretildiği için mi?

Başkalarına öncelik vermek, çok küçük yaşlarda beynimizin arka lobuna kodlanan yanlış kodlar tabular yüzünden mi? Kendimize öncelik verdiğimizde bunun bencillik olduğunu düşünüyoruz belki de kendimizi şımartmaya layık görmüyoruz.
Hadi çocukluğumuza doğru gidelim…

Hep bir misafir odamız olurdu o odanın kapısı sadece misafir geldiğinde açılır ve misafirler geldiğinde o odada oturulurdu. Misafirler için özel tabaklar saklanan bardaklar sadece onlar geldiğinde kullanılırdı. Peki gelmediğinde? O tabaklar bardaklar sadece dolaplarda kalır ve oda kapısı hep kapalı olurdu. Bir gün bunu anneme sorduğumu hatırlıyorum çünkü çocukluk o misafir odası bana hep büyülü olağanüstü bir yer gibi gelirdi orada vakit geçirmek isterdim... Birgün neden burada diğer zamanlarda biz oturmuyoruz anne? Diye sorduğumda annem; “Olur mu hiç ya aniden bir misafir gelirse? O oda onlar için” demişti... Bende anlam verememiştim... İşte hayatı hep erteliyoruz ya gelirse ya olursa … Peki ya olmazsa? O gün hiç gelmezse? Peki vakit hiç yoksa?

İçinizden ne geliyorsa öyle yaşayın hayatı, ertelemeden ya da koşul koymadan. Gitmek istediğiniz yerlere gidin görüşmek istediğiniz dostlarınızla görüşün, sakladınız tabak bardakları kullanın eğer hala varsa evinizde misafir odanızda oturun vakit geçirin yani yaşayın hayatı… ve plaktan bir şarkı başlar; Zülfü Livaneli’nin sesinden….

Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur, başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi...
Orhan Veli KANIK

QOSHE - Hayatına geç kalma… - Esra Kavrukkoca
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hayatına geç kalma…

28 1
03.06.2024

Bugün hava çok güzel biraz deniz kenarında yürüsem ne güzel olur? Ya da çok özlediğin bir arkadaşınla bir kahve içmek istediğinde, bazen de bugün hiçbir şey yapmak istemiyorum sadece kendimle baş başa kalacağım çok okumak istediğim o kitabı bugün okumak istiyorum dediğiniz çok olmuştur. Görmek istediğiniz bir yere gitmek bir seyahat yapmak ya da uzun zamandır uzak olduğunuz ailenizin yanına gitmeyi istemek. Peki ama sonrasında deriz ki daha sonra yaparım daha sonra giderim ve hayatı erteleriz. Önceliklerimiz hep farklı olur ya işimiz ya eşimiz ya da çocuklarımız ya ailemiz. Önceliği hep başkalarına veririz. Peki neden bunu yaparız? Neden kendimizi görmezden geliriz? Bize bu şekilde öğretildiği için mi?

Başkalarına öncelik vermek, çok küçük yaşlarda beynimizin arka lobuna........

© İz Gazete


Get it on Google Play