Allah şu beytin sahibi olan Ebu Nuvas'a rahmet etsin:

Hasta olmama mı şaşırıyorsun?
Sağlıklı olmam bir mucize olurdu!


Bu beyit şöyle başlayan ünlü bir kısa şiirinde geçer:

Aşık yorgundur, sevinç ve neşe onu küçümser


Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güneyindeki eş-Şeyyah banliyösünde bulunan Mar Mikhael Kilisesi'nde 6 Şubat 2006'da imzalanan ve "Mar Mikhael Anlaşması" olarak adlandırılan anlaşmanın etkilerinin sona ermeye başlaması ile girişte zikrettiğim beyti hatırladım.

O gün, en radikal Maruni Hristiyan güç olan "Özgür Yurtsever Hareketi" (Avn hareketi) ile Humeynici İran'ın Lübnan'daki siyasi ve stratejik kolu olan Hizbullah arasında, tüm mantık standartlarına göre tuhaf bir anlaşmaya varıldığı deklare edilmişti.

Bu, lideri ve sembolü General Mişel Avn aracılığıyla ulusal uzlaşma için imzalanan Taif Anlaşması'nı reddetmekte, Maruni Patrikliği ve Lübnan iç savaşı yılları sırasında savaşan Hıristiyan savaşçılardan daha aşırıya giden bir akım ile Velayet-i Fakih'e bağlılığı ile açıkça övünen ve Lübnan'ı onun İslam devletine katmak için çalışan silahlı Şii Hizbullah arasında imzalanmış bir anlaşmaydı.

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Lübnan'daki siyasi sahneyi gözlemleyenler o andan itibaren, karşıtlar arasındaki bir anlaşmanın veya ittifakın yalnızca geçici bir "isteğe bağlı anlaşma" olabileceğinin, her iki tarafın çıkarlarının kabul edilebilir bir kısmını güvence altına aldığı anda kendisine olan ihtiyacın sona ereceğinin farkındaydı.

Gerçekten de ne bu kişiler, ne de yurt dışındaki büyük gözlemciler için iki karşıt arasındaki anlaşmanın belirli verilere dayandığı gizli değildi:

Lübnanlıların "7 Mayıs olayları" olarak adlandırdıkları "2008 savaşı", bilindiği gibi Hizbullah milislerinin başkent Beyrut'u işgali ile Lübnan Dağı'nın güneyini işgal etme girişimine sahne oldu.

Bu savaş, bilhassa var olan paralel ordusu ve paralel ekonomisi ile Hizbullah'ın ülke üzerindeki fiili hegemonyasının ve siyasi, güvenlik ve ekonomik gücü ve kapasitesi üzerindeki kontrolünün başlangıcıydı.

Ardından aynı yıl 2008'de Beyrut'un işgaline son verilmesini sağlamak amacıyla, Katar'ın başkenti Doha'da ordu komutanı General Mişel Süleyman oybirliğiyle cumhurbaşkanı seçildi.

Ancak 2014 yılında Süleyman'ın görev süresinin sona ermesinin ardından Hizbullah, "müttefiki" Avn'ı cumhurbaşkanı olarak kabul ettirmek için Lübnan'ı iki buçuk yıl boyunca felç etti. Sonunda da istediği gibi oldu.


Mar Mikhael Anlaşması'nın iki tarafı arasındaki çıkar alışverişi günümüze kadar devam etti.

Hizbullah, Avn'a mecliste en büyük Hristiyan bloğunu oluşturmak için yeterli seçmen desteğini sağladı ve ona hükümet ve devlet kurumlarındaki atamalarda Hıristiyanların sahip olduğu payın önemli bir kısmını verdi.

Buna karşılık Avn, azınlıklar ittifakı propagandasını pekiştirerek, 2011'den bu yana Hizbullah'ın Suriye'ye askeri müdahalesini kayıtsız şartsız destekledi.

Ancak değişen yerel ve bölgesel koşullar her iki tarafta da önceliklerin değişmesine yol açtı.

Hizbullah'ın Suriye'deki savaşa katılmasının da katkıda bulunduğu Lübnan'daki Suriyeli mülteci krizi, özellikle Hıristiyan sokağında büyük bir kızgınlığın baş göstermesine neden oldu.

Ayrıca hem ABD'nin hem de İsrail'in Şam rejiminin hayatta kalmasından duyduğu örtülü memnuniyet, rejimin Lübnan'daki destekçilerini ve araçlarını yeniden canlandırma umutlarını yeşertti.

Şam rejiminin Lübnan'da eski bakan Süleyman Franciyye gibi güvenilir bir müttefiki bulunduğundan ve bu müttefik aynı zamanda Hizbullah'a da yakın olduğundan, Avn akımının lideri ve aynı zamanda Avn'ın damadı olan, onun yerine cumhurbaşkanı olmayı hedefleyen Cibran Basil, cumhurbaşkanlığı şansının ciddi şekilde azaldığını hissetti.

Ardından buna Hıristiyanların, Gazze'deki yerinden etme savaşından sonra Hizbullah'ın İran'ın benimsediği "arenalar birliği" sloganı kapsamında savaşa müdahil olmasından ve bunun Hıristiyan bölgelerinin merkezi dahil, Hizbullah'ın kontrolü altındaki Lübnan üzerindeki olası yansımalarından duydukları korku eklendi.

Yukarıdakilerin hepsine ek olarak, Batılı büyük başkentlerin Tahran ile anlaşmaya varma eğiliminde olduğuna dair artan bir his var.

Bu değişikliklerin ışığında, anlaşmanın her iki tarafı da güven duymadıkları veya stratejik çıkarları olmayan bir taktik müttefiki veya geçici bir "yol arkadaşını" memnun etme ihtiyacı aşamasını aştı.

Avn akımı, anlaşmanın kendisine getireceği zararların, faydalarından daha fazla olduğuna ikna oldu.

Hizbullah ise bana göre anlaşmanın amacına ulaşmasından sonra ayrılığın gerçekleşeceğinden bir an bile şüphe duymamıştı.

Böylece psikolojik ve çıkarcı ayrılık gerçekleşti ve Lübnan siyasi tarihinin en tehlikeli ve masum olmayan anlaşmalarından birine son verdi.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

QOSHE - Lübnan'ın tanık olduğu en tehlikeli anlaşma için sonun başlangıcı - İyad Ebu Şakra
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Lübnan'ın tanık olduğu en tehlikeli anlaşma için sonun başlangıcı

5 0
26.02.2024

Allah şu beytin sahibi olan Ebu Nuvas'a rahmet etsin:

Hasta olmama mı şaşırıyorsun?
Sağlıklı olmam bir mucize olurdu!


Bu beyit şöyle başlayan ünlü bir kısa şiirinde geçer:

Aşık yorgundur, sevinç ve neşe onu küçümser


Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güneyindeki eş-Şeyyah banliyösünde bulunan Mar Mikhael Kilisesi'nde 6 Şubat 2006'da imzalanan ve "Mar Mikhael Anlaşması" olarak adlandırılan anlaşmanın etkilerinin sona ermeye başlaması ile girişte zikrettiğim beyti hatırladım.

O gün, en radikal Maruni Hristiyan güç olan "Özgür Yurtsever Hareketi" (Avn hareketi) ile Humeynici İran'ın Lübnan'daki siyasi ve stratejik kolu olan Hizbullah arasında, tüm mantık standartlarına göre tuhaf bir anlaşmaya varıldığı deklare edilmişti.

Bu, lideri ve sembolü General Mişel Avn aracılığıyla ulusal uzlaşma için imzalanan Taif Anlaşması'nı reddetmekte, Maruni Patrikliği ve Lübnan iç savaşı yılları sırasında savaşan Hıristiyan savaşçılardan daha aşırıya giden bir akım ile Velayet-i Fakih'e bağlılığı ile açıkça övünen ve Lübnan'ı onun İslam devletine katmak için çalışan silahlı Şii Hizbullah arasında imzalanmış bir anlaşmaydı.

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Lübnan'daki siyasi sahneyi gözlemleyenler o andan itibaren, karşıtlar arasındaki bir anlaşmanın veya ittifakın yalnızca geçici bir "isteğe bağlı anlaşma" olabileceğinin, her iki tarafın çıkarlarının kabul edilebilir bir kısmını güvence altına aldığı anda kendisine olan ihtiyacın sona ereceğinin farkındaydı.

Gerçekten de ne bu kişiler, ne de yurt dışındaki büyük........

© Independent Türkçe


Get it on Google Play