menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yargıtay’ın Eksik İnceleme ve Araştırma Sebebiyle Verdiği Bozma Kararı Sonrası Mahkemenin Uygulayacağı Usul ve Delil Toplanması

14 0
27.11.2025

İşbu yazımızda; “Kovuşturmada Re’sen Delil Araştırma ve Toplama Yetkisi” başlıklı yazımızla bağlantılı olarak, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda gösterilen vasıtalarla hukuka uygun yol ve yöntemlerle elde edilen deliller doğrultusunda suç için yeterli şüpheye ulaşılması sonucunda, Cumhuriyet savcısının yürüttüğü soruşturma sonunda CMK m.170 uyarınca düzenlediği iddianame ve ekinde sunduğu deliller ile sanık ve müdafiinin duruşma hazırlığı evresinde toplanmasını ve yine CMK m.207 gereğince cumhuriyet savcısının ve sanık ile müdafiinin geç bildirse de ortaya koyulmasını istediği delillerin kovuşturma aşamasında ortaya koyulmasını ve ardından tartışılmasını, mahkemenin re’sen delil araştırma ve toplama yetkisinin olup olmadığı üzerinde durulacaktır.

1. Soruşturma Safhasında Delillerin Toplanması

CMK m.160’a göre[1]; delil toplama yükümlülüğü ve yetkisi Cumhuriyet savcılarına ait olup, kovuşturma aşamasında “re’sen araştırma” ilkesi, yani mahkemenin delil toplaması usulü kabul edilmemiştir.

Türk ceza yargılamasında; muhakeme iş ve işlemleri, bir suçun işlendiği izlenimini veren bir halin savcılık makamı tarafından öğrenilmesi ile başlamakta olup, Cumhuriyet savcısı tarafından CMK m.160 uyarınca işin esası araştırılmakta, gerekli araştırma ve incelemeler sonucunda, elde edilen hukuka uygun deliller suçun işlendiği izlenimini veren yeterli şüphe seviyesine ulaşılması halinde de kamu davasının esasını ve yol haritasını teşkil eden iddianame düzenlenmektedir.

CMK’da şüphe ibaresi; 74. maddede şüpheli veya sanığın fiili işlediği hakkında kuvvetli şüphenin bulunması halinde gözlem altına alınabileceği; 91. maddede, suç işlendiğine dair şüphenin somut delillere dayanması durumunda kişinin gözaltına alınabileceği; 100. ve 109. maddelerde, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin varlığı halinde kişinin tutuklanabileceğini veya kişi hakkında adli kontrol kararı verilebileceği; 116. maddede, yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceğine ilişkin makul şüphenin bulunması durumunda şüpheli veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerlerin aranabileceği; 128. maddede, suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebinin bulunması halinde taşınmaz, hak ve alacaklara elkoyulabileceği; 134. maddede, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve elkoyma tedbirinin uygulanabileceği; 135. maddede, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınabileceği; 139. ve 140. maddelerde, suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması halinde gizli soruşturmacı görevlendirebileceğini ve teknik araçlarla izleme yapılabileceği; 170. ve 172. maddelerde, Cumhuriyet savcısının şüphelinin suç işlediği hakkında yeterli şüpheye ulaşması halinde iddianame düzenleyeceği, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edememesi halinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verileceği; aynı maddenin ikinci fıkrasında, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildikten sonra, kamu davasının açılabilmesi için, yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmesi gerektiği; 253. maddede, kamu davasının açılması için yeterli şüphenin varlığı halinde dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderileceği düzenlemelerinde yer almaktadır.

İddianamede sanık bakımından önemli ve esasa ilişkin unsur olarak, yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır, bu suretle hakkında iddianame düzenlenen sanık, hangi fiili sebebiyle yargılanacağını ve bu fiillerin hukuki karşılığının ne olduğunu anlamaktadır. Buna ek olarak; Cumhuriyet savcısı iddianamede, şüphelinin yalnızca aleyhine olan hususları değil, lehine olan hususlara da yer vermelidir.

Kovuşturma aşamasına geçilmesi ile birlikte, mahkeme huzurunda ortaya koyulan iddia ve delillere karşı sanığın, yargılamaya konu fiili işlemediğine dair savunma yapması gerekmektedir. Sanığın savunmasında esas alacağı hususlar; iddianamede belirtilen fiiller ve deliller olup, iddianame “suçlama/itham belgesi” olarak da tanımlanmaktadır.

Soruşturma sırasında eksik inceleme yapılması, Ceza Muhakemesi Hukukunda benimsenen “hükmün kolektif verilmesi” ilkesine aykırılık teşkil etmekte olup, bu durumda mahkeme, delil araştırma faaliyetine girecektir[2]. Kanaatimizce; yeterli delil toplanmadan, özellikle savcıda yeterli şüpheye sebebiyet verecek vaziyet tezahür etmeden kamu davasının açıldığı durumlarda, savcılık makamına yüklenen iddia külfeti mahkemeye geçmiş olacaktır. Bu doğrultuda; yeterli delil ile ortaya koyulamayan şüphenin varlığı halinde, iddianame mahkemece kabul edilmemeli ve savcılığa iade edilmelidir.

2. Kovuşturma Safhasında Re’sen Delil Toplama

1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu m.237/3’e göre; “Mahkeme vukubulan talep üzerine veya kendiliğinden şahit ve ehlihibre celbini ve başkaca sübut sebeplerinin ihzar ve iradını emredebilir”. CMUK m.237/3’de öngörülen “re’sen araştırma” ilkesi, 5271 sayılı yeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmemiştir.

Mülga CMUK m.237[3] incelendiğinde; delillerin ikamesinden ve bu aşamada gündeme gelebilecek talep ve kararlardan bahsedildiği, prensip olarak sanığın sorgusundan sonra delillerin ortaya koyulmasının gerektiği, ancak sanığın sorgusu yapılamadığında da delillerin ortaya koyulabileceği, bu durumda sonradan gelen sanığa delillerin bildirileceği, mahkemenin ortaya koyulan delillerin reddi veya kabulü konusunda karar vereceği, talep üzerine veya kendiliğinden mahkemenin tanık, bilirkişi celbini ve başkaca kanıtların hazırlanmasını ve sunulmasını emredebileceği, buna göre 5271 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kovuşturma aşamasında mahkeme için de “re’sen araştırma” ilkesinin uygulandığı, savcılık tarafından hazırlanan iddianame ile başlayan kovuşturma aşamasında mahkemenin de bir anlamda taraf gibi, esas maksadı maddi hakikate ve adalete ulaşmak olduğundan, kendiliğinden delilin hazır edilmesini ve sunulmasını emredebileceği ifade edilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206. maddesinde; delillerin ortaya koyulması ve reddi ile devamında, özelikle beyan delillerin ortaya koyulması, CMK m.216'da ortaya koyulan delillerin tartışılması ve CMK m.217'de de mahkeme önüne getirilmiş, duruşmada ortaya koyulmuş ve tartışmaya açılıp tartışılmış delillerin mahkemece değerlendirilerek, davanın sonunda bir karara varılması, yani sanık ve suçlama ile ilgili CMK m.223’e uygun bir hüküm kurulması öngörülmüştür.

Nitekim; CMK m.177[4]’de mahkemeye doğrudan delil toplama yetkisi verilmeyip, henüz duruşma başlamadan ve duruşma hazırlığı evresi ile sınırlı olacak şekilde sanık ve müdafiine delil sunma ve bu........

© Hukuki Haber