menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kafkasya Dağlarında Çiçekler Açar -Kafkasya ve Doğu Politikamıza Giriş

9 1
22.03.2024

Coğrafya bir bütündür kuşkusuz. Bu bütünlük idrakimiz siyasi ufkumuzun, teknolojik ve askeri kapasitemizin ve nihayetinde finansal altyapımızın ulaştığı son hadde kadar hükmünü icra eder. Bir süredir devam eden yazılarımızda az da olsa bu coğrafi bütünlüğe dikkat çektiğimizi dikkatli okurlarımız fark etmişlerdir. Ancak, ilk defa bu derece güçlü bir şekilde coğrafi bütünlüğe ve ilişkili hususlara bu girişte yer vereceğiz. Nedeni konumuz geliştikçe daha da tebellür edecektir. Özellikle Kafkasya ve Doğumuzdaki bölgelerin oluşturduğu coğrafyanın kendisinin değeri bir ise bizi irtibatlandırdığı bölgeler açısından değeri kat kat fazladır.

Zira bu coğrafya, bizatihi kendisi de sui generis bir dikkate layık olmakla birlikte, bir kere güneyde Basra Körfezine Irak-ı Aceme kuzeyde ise Deşt-i Kıpçak sahasına bitişiktir. Doğusunda ise Çin’in içine kadar uzanan Türk Cumhuriyetleri ve ortak beşeri havzaları bulunmaktadır. Şu halde bu bölge jeostratejik bir konumda olduğu gibi bizi tarihte ciddi anlamda beşeri açıdan besleyen, bizim kültür havzamızla yüksek oranda benzerlikler içeren bir bölgedir. Dolayısıyla salt bir politik nüfuz alanı ya da imkanı değil asli bünyemizin mütemmim cüzü (Tamamlayıcı parçası) olabilecek bir bir bölgedir. Nitekim İran’da Safevi Devleti kuruluncaya kadar Osmanlı Gücünü besleyen nüfus Asya’dan bize Kafkasya ve İran üzerinden gelmiştir.

Ne yazdık ki, bizim tarihimiz Doğudan Batıya yönelmiş bir tarihtir. Batıdan Doğuya akış bir anlamda nehirlerin ters akması gibi bir olaydır. Bunun nedenlerine gelince birincil nedenler Asya içindeki yaşam imkanlarının azalması kuraklık ve çölleşme, en doğuda yer alan devasa Çin gücünün dayanılmaz baskısı ve asimilasyon kabiliyeti, ardından Cengiz ve Timur devletlerinin dehşet veren saldırıları gibi negatif nedenlerdir. Nitekim Hilmi Ziya Ülken Osmanlıda nüfusun büyük oranda Moğol akınlarından saldırılarından kaçan ve büyük kısmı da kılıç artığı Harzem topluluklarının oluştuğunu yazar. Bu durumun bugün bile bizde izlerinin kaldığını, adeta nesiller arası transfer olan duyguların kaybolmadığını söylemek mümkündür. İkincil nedenler ise pozitif karakterlidir. Osman Turan’ın efsunlu ifadeleriyle daima Batıya ilerlemek, “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresini” gerçekleştirmek için fetihler yapmaktır. Cihan denildiğinde ise bizi en fazla Batının cezb ettiğini söylemek yanlış olmaz.

Gerçi bu tavırda biraz da Doğunun bitmeyen kavgaları ile birincil nedenlerde yer alan risklerden kaçınmak da vardır. Böylesi neredeyse tamamen Batıya dönük bir bağlamda Kafkasya, İran ve bu seddin ötesindeki havzalarla ilgili köklü bir politika inşa edilmemiştir. Osmanlı Gücünün Kafkasya ve İran Savaşları fetih ve nizam kurmak değil, savunma harbi yapmaktır. Vakıa bölgenin asli güçleri böylesi bir kökleşmeye izin de vermemişlerdir.



Büyük Selçuklu İmparatorluğunun bölünmesinden sonra dinamik güçler artık hep Batıya ilerlemiştir. Doğu artık büyük oranda tehlikelerin geldiği yerdir. Yassıçimen, Kösedağ, Ankara Savaşı hezimeti, Otlukbeli Savaşı, Çaldıran Savaşı, Bağdat ve Irak Seferleri büyük ölçüde savunma kaygısı ve realitesinin ağır bastığı savaşlardır. Neticeleri de ne yazık ki, ya salt askeri olmuş ya da daha iyi ifadesiyle hakimiyet sağlansa bile köklü nizam kurulamamıştır. Sadece tarihte bir proje, Don ve Volga Kanal Projesi, Kafkasya’yı da etkileyecek ama daha büyük etkileri olacak bir girişim olarak dikkati çekmektedir. Kanalın inşaatı ile Hazar Denizini Karadeniz’le birleştirerek İran ve Türkistan’la bağlantı sağlamak, tarihi Türkistan-Astrahan- Kırım ticaret yolunu canlandırmak, İran ve Rus Savaşlarında asker ve lojistik transferini kolaylaştırmak mümkün olacaktı. Ayrıca bu projenin Orta Asyaya erişimle başka beşeri mühim sonuçları olacaktı.

İlk kez 1563 yılında düşünülen projenin inşaatına 1569 yılında teşebbüs edilmiş ise de Ordu komutanlığı ve inşaat için liyakat sahibi olanların tercih edilmemesi, Kırım Hanı Giray Hanın bu proje gerçekleşirse önemini kaybedeceği kaygısı, Rusların saldırıları gibi nedenlerle başarısız olunmuştur. Tarihçi “Bazı işler her kişinin karı değildir, Hünkar kişinin karıdır, bizzat padişah bu işi üstlenmeliydi” demiştir (Ziya Nur Aksun). (Şunu söylemeliyim ki, bu proje tarihimizin belki de Ergenekon Efsanesinden sonra ikinci sıraya koyabileceğimiz önemde bir projeydi. Modem haritacı ve jeopolitik teorisyeni I. Bowmen’ın ifadesiyle “Yeni bir jeopolitik yaratacak” mahiyetteydi. Diğer yandan, birinci derecede inisiyatif sahibi olduğumuz........

© Haber7


Get it on Google Play