Teknoloji baş döndüren bir hızla gelişiyor. Daha birine alışmadan yenisi kapımızı çalıyor. Özellikle bizim kuşağımız yani şu an altmış yetmiş ve seksen yaşlardaki insanlar o kadar hızlı bir dijital, teknoloji değişimi gördüler ki, şimdi artık şu olacak dediklerinde itiraz etmiyorlar;”Evet olur!” diyorlar.

Düşünün bu yaş gurupları köylerde uçağın sadece sesini duyuyorlardı. Uçağın nasıl olduğunu bile çok azı bilirdi. Bırakın uçağa binmeyi yakından gören yine çok çok azdı.

Sonra noldu? Uçağa bindi, seyahat etti. Telefonu herkes hatırlar. Postane şubelerinde uzaktaki yakınları ile görüşmek için sıra beklenirdi. Saatlerce sıra beklendikten sonra konuşurduk. Baktık evlere telefon dağıtılıyor. Onu da eve kadar getirdik. Ardında bir de duyduk ki, telefon cepte taşınıyormuş. Duymaya kalmadı, antenli telefonlar herkesin cebine girdi. Bugün akıllı telefonlarla cep bankacılığı işlemlerini yapıyoruz. Bir tıkla istediğimiz yere havale yapıyoruz.

Televizyon zaten başlı başına bir olaydı. İlk televizyonu (siyah beyaz) dükkânların vitrininde gördük. Durumu iyi olan komşu alınca her akşam evine doluştuk. Sonra Evler bir sinema salonuna döndü.

Biraz ucuzlayınca borç harç birer tane evimize aldık. Bir de baktık renklisi gelmiş. Altınlarımızı bozdurduk, dolar mark borç ettik renklisini aldık.

Bir haber geldi, dediler ki, bilgisayar çıkmış. Oyun oynanıyor, yazı yazılıyor, evraklar saklanıyor diye.

Gittik çok pahalı olmasına rağmen çocuğumuz daha iyi çalışsın (!) diye birer bilgisayar aldık.

Bu seri bütün alanlarda devam etti. Çamaşır makinesinden, bulaşık makinesine, süpürgesinden tut temizlik robotuna kadar hayatımıza teknoloji aktı.

Bugün akıllı evler, akıllı arabalar, insansız uçaklar, ev işini gören robotlar, kafelerde çalışan robot işçiler yapıldı.

Hepsini yukarıda saydığım kuşak yaşadı. Müthiş bir değişim çağının içinde doğduk. İnsanlığın belki de en şanslı kuşağıyız.

Gençler bizim kadar şanslı değil, çünkü teknolojinin içinde dünyaya geldiler. Belki ileride onlar da kendilerine bizim söylediklerimiz gibi şanslı diyecekler kim bilir!

Şimdi gelelim kapımızı çalmak üzere olan dijital dünyasının yeni ürünü “YAPAY ZEK” ya…

Artık önümüzdeki kuşağı güzel bir hayat bekliyor, desek de yanında tehlikelerin de bulunduğu bir gelecek bekliyor.

Bazı meslek sahiplerinin mesleğini kaybetme tehlikesi var. İnsanların birbirine güveninin son bulması söz konusu olabilir. Artık herkesin evde oturup işini işe gitmeden yapması kaçınılmaz gibi görünüyor. Bu da insanları tembelliğe, sağlık yönünde birçok problem yaşamasına neden olabilir. Mesela öbezitenin daha da yaygınlaşması gibi. Bağırsak hastalıklarının çoğalması gibi…

Yapay zeka alanı o kadar geniş ki, hemen hemen sınır çizmek imkansız. Şayet insan beynine yapay zekâ uyumu sağlanırsa zaten yaşanması imkânsız bir dünyaya merhaba demeye hazırlanın.

Bu kötü yönleri ama olumlu yönleri de var. Mesela banyo yaparken istediğin duvarda görüntülü müzik dinlemek, mutfakta istediğin açıda, istediğin duvarın köşesinde televizyonu açmak. Evin boyasını sık sık değiştirmek. Yanlış anladınız galiba, bildiğimiz boyayı ve boyacı tarihe karışacak. Akıllı ev olduğu için istediğin rengi bir tıkla odanın rengini değiştireceksiniz. Hatta gündüz başka renk gece başka renk tercih edebilirsiniz. Duvarlarda canlı manzaralar, odanın tabanında akan bir dere ve balıklar. Ne istiyorsanız bir düğmeye basmanız yeterli olacak.

Diyelim yürüdünüz, şehir merkezine gittiniz ama canınız alışveriş yapmak istedi ve eve erzak aldınız. Alışveriş biraz fala oldu ve elle taşımanız zor ise, yapmanız gereken tek şey garajın içine park ettiğiniz arabanızı yanınıza çağırmak. İster garajda ister evin önünde olsun fark etmez. Arabanız yapay zekâ yoluyla programlandığı için, kendi kendine çalışacak sizin bulunduğunu yere gelecek, kapıyı açacak ve size sadece binmek kalacak. Evde robotlar yemeğinden tutun, çamaşırına, ütüsüne, ayakkabınızın boyanmasına kadar yapacaklar.

Bilmem azıcık da olsa gelecek neslin yaşayacağı hayatın bir fotoğrafını çizebildik mi acaba?

QOSHE - YAPAY ZEKÂ BELA MI YOKSA ALA MI? - Bilal Civelek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

YAPAY ZEKÂ BELA MI YOKSA ALA MI?

6 0
08.03.2024

Teknoloji baş döndüren bir hızla gelişiyor. Daha birine alışmadan yenisi kapımızı çalıyor. Özellikle bizim kuşağımız yani şu an altmış yetmiş ve seksen yaşlardaki insanlar o kadar hızlı bir dijital, teknoloji değişimi gördüler ki, şimdi artık şu olacak dediklerinde itiraz etmiyorlar;”Evet olur!” diyorlar.

Düşünün bu yaş gurupları köylerde uçağın sadece sesini duyuyorlardı. Uçağın nasıl olduğunu bile çok azı bilirdi. Bırakın uçağa binmeyi yakından gören yine çok çok azdı.

Sonra noldu? Uçağa bindi, seyahat etti. Telefonu herkes hatırlar. Postane şubelerinde uzaktaki yakınları ile görüşmek için sıra beklenirdi. Saatlerce sıra beklendikten sonra konuşurduk. Baktık evlere telefon dağıtılıyor. Onu da eve kadar getirdik. Ardında bir de duyduk ki, telefon cepte taşınıyormuş. Duymaya kalmadı, antenli telefonlar herkesin cebine girdi. Bugün akıllı telefonlarla cep bankacılığı işlemlerini yapıyoruz. Bir tıkla istediğimiz yere havale yapıyoruz.

Televizyon zaten başlı başına bir olaydı. İlk televizyonu (siyah beyaz) dükkânların vitrininde gördük. Durumu iyi olan komşu alınca her akşam evine doluştuk. Sonra Evler bir sinema salonuna döndü.

Biraz ucuzlayınca borç harç birer tane evimize aldık. Bir de baktık renklisi gelmiş. Altınlarımızı bozdurduk, dolar mark borç ettik renklisini aldık.

Bir haber geldi, dediler ki, bilgisayar çıkmış.........

© Günışığı Gazetesi


Get it on Google Play